03

54 10 25
                                    


Zeynebin ailesi eskisi gibi değildi. Baba artık kızlarını eskisi kadar sevmiyordu galiba. Onlarla az ilgileniyor, telefonla fazla zaman geçiriyor, ailesini ihmal ediyordu kısacası.

Onun telefonda fazla zaman geçirmesi, kendisinden uzaklaşması Azize'nin gözünden kaçmamıştı. Genç kadın şüphe duyuyordu artık. Kendi kendisine kocam bize bakmıyorsa demekki başkalarıyla ilgileniyor, başkasına veriyor sevgisini.

Aksi takdirde bir erkek duygularını, sevgisini ailesine, yanındakine belli etmeden yaşayamaz. (Bu şüphelere bi yerde hak vermek lazım)

Evliliklerinin 11.yılıydı. Hamdi sahiden değişmiş, karısına, kızlarına ilgisini azaltmıştı. Onlara eskisi kadar ilgi göstermiyordu. Belkide gözü dışarıdaydı. Ama bunlara inanmak, bu küçük ve yersiz yanlışlara kapılmak istemiyordu Azize. Kocasını seviyordu çünkü her haliyle.

Evliliklerinin daha ilk yıllarında kocasına söylemeden ekmek almaya bile çıkmazdı. Her haraketini, her fikrini ona söylerdi. Hamdiden bir şey gizlemez, hislerini, düşüncelerini onunla paylaşırdı hep.

Azize'nin çocukluğunun unutulmaz günleri vardı. Bazen evlerinde yiyecek hiçbir şey olmazdı. Para yoktu napsınlar yani. Ekmekle şeker yiyorlardı Azize 'nin ailesi. Kocasına anlattığı çocukluğu buydu Azize'nin.

İlk görüştüklerinde Hamdi Azize'nin elini tutmuştu. Daha önce hiçbir erkekle el ele tutuşmayan, böyle yakın arkadaşlık kurmayan bir kız için bu garip ve oldukça önemli bir andı.

"Hamdinin eli elime değdi artık. Eğer ben onunla değil başkasıyla evlenirsem, evleneceğim kişi Hamdinin elimi tuttuğunu öğrenirse ayıp olur, mahcup olurum" diye düşünüyordu masum kızcığaz. Bu yüzden evlendi Hamdiyle.

Ve belki de ilk ve son erkeği olacağı için, bir gün ayrılsalar bile onun için tek erkeğin Hamdi olduğunu bildiği için sevmişti onu.

.... Hamdideki soğukluğu duymuştu ama bi kere. Kadın yüreği işte -üstelik seven bir kadın-

Bir gün Hamdi içip Zeyneplerin odasında uyuyakalmıştı. Telefonu çekmecenin üzerindeydi. Azize kendisini tutamayıp telefonu eline aldı ve telefon kendiliğinden açıldı. Kocası telefonu gizlemiyordu galiba. Yüreği rahatlamıştı.

Ama ta ki... Başka kadınla konuşmasını yakalayana kadar.

Kadına 'Azize kim ki ben seni seviyorum' , 'merak etme ben sana sarılınca her şey geçecek bitecek' yazmıştı. Bunları kaldıramazdı seven kadın yüreği. Ayağının altından yer kaymıştı sanki.

Boşluktaydı, ne yerdeydi ne gökte. Delirecekti az kalsın. Elleri titriyordu.

Ve yanında masumca annesine bakan Zeynebe 'su getir' diyebildi sadece. Aklı başından çıkmıştı Azize'nin. Neyin ne olduğunu öğrenmeden kocasını uyandırdı ve her şeyi bildiğini anlattı.

Hamdi içkiyi fazla kaçırmıştı. Zeynep ve Nilay'ı unutarak kavga etmeye başladılar. Salona geçtiler (sanki ordan seslerini duymayacaklardı çocukları)
Hamdinin sesi yükseliyordu. Tokat, yumruk sesleri geliyordu. Azize'ye 'sen kimsin ya ben onu seviyorum' gibi şeyler söylüyordu. Kadını dövüyordu.

Azize'nin sesi yürek burkuyordu. Ağlıyor, inliyor, yine ağlıyordu. Evet gerçekti kocası onu aldatıyordu hem de f*hişe yle.

Beş para etmez, Azize'nin tırnağı bile olamayacak kadar alçak bir kadın yüzünden dövüldü Azize. Kocası başkasını seçmişti. Onu Azize 'ye tercih etmişti.

... ... Gözü dönmüştü Hamdinin.

Vurdukça vuruyordu. Zeynep hatırlayamazdı şimdi bu olanları. [ Hikayenin 'Günlük' bölümünde Zeynebin dilinden anlatılacak olanlar. Zeynep olanları hatırlamadağını söylüyor orda ]

Tuvaletteydi Zeynep o sıralar. Kardeşiyle ortak kullandıkları küçük telefonu aldı hemen, annesinin işaretlerinden anladığı kadarıyla, aileden birini aramalıydı.

Anneannesini aradı Zeynep, olanları anlattı biraz.

Azize canını kurtara bilmişti Hamdiden. Anahtarı da alıp kapıdan kaçmıştı annesinin evine. Allahtan yakındı annesinin evi.

Nilay ve Zeynep kalmışlardı evde Hamdiyle. Kapı çalındı, Zeynebin yengesiydi (dayısının karısı Nesrin) Onları alıp evine götürmek için gelmişti. Zeynep de annesi gibi gece kıyafetiyle kaçmıştı evden.

Ağlıyordu kızlar; yengeleri ikisini de bağrına basmıştı. Sakinleştirmeye çalışıyordu onları.

Zeynebin dedesinin evine geldiler. Azize de buradaydı. Babasının yanında ağlıyor, 'ölmek istiyorum' diyordu.

Nesrin, "Hayır senin çocukların var neden böyle söylüyorsun?" diyordu. İhanet ağır gelmişti kadına. Ayrılmaya karar vermişti Azize.

Başkasına dokunan, ona böyle şeyler söyleyen kocayla yaşayamazdı.

Sevgisizliğin gücüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin