04

39 8 21
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Fikirleriniz ve tavsiyelerinizi bekliyorum;)
İyi okumalar

Olaydan bir hafta geçmişdi. Nilay ve Zeynep için büyük olmasa da anneleri için dayanılmaz mümkünsüz gibi gözüküyordu yalnızlık. Hamdisiz olmayacağını düşünüyordu. Evet, dilekçeyi artık mahkemeye vermişti ama gönülden istiyor muydu ayrılığı? Hayır tabiki!
... Bu az bir zaman diliminde Hamdi birkaç kez gelip Azize'nin babasıyla konuşmuştu ama ne konuştuklarını Azize duymuyordu. Erkek erkeğe dışarıdaydılar çünkü.

Sıcacık ağustos akşamıydı. Azize'nin kalbi kırık, çocukların kafası allak bullak olmuştu. Azize anne ve babasıyla ayrılık üzerine konuşuyorlardı ama az sonra bu konuşma tartışmaya dönüştü. Zeynebin kalbine kurt düştü: annem sakın eve geri dönmek istiyor olmasın?

Evet, tam da tahmin ettiğiniz gibi Azize Zeyneplerin uyuduğu odaya geldi ve "Toparlanın gidiyoruz" dedi. Kulaklarına inanamıyordu kızlar. Kendilerini uyumuş gibi gösterdiler ama her ikisi de anlıyordu ki uyusalar bile uyandırılacaklardı ve o eve geri döneceklerdi. HİÇ İSTEMESELER BİLE..

Eşyaları toplayıp çok da uzakta olmayan kendi evlerine doğru yol aldılar. Çocukları yolda dil döküyorlardı Azizeye ama nafile.. gece gece çıkmışlardı evden. Her üçü de kapıdan içeri girir girmez kendilerini merdivenlere attılar. Hava sıcak ve nemli olduğundan soğuk değildi merdivenin taşları... birkaç dakika konuştular annekız. Hamdi geldiğinde çocuklar içeri gittiler ve Azize 'kocasıyla' yalnız kaldı... Konuşmak için iyi bir fırsattı ve konuşmaya başladılar. . .

Birkaç hafta sonra Azize'nin kayınvalidesi çıkageldi. Anlaşılan oğlunun yediği haltları bir yerlerden öğrenmişti. Biraz onlarda kaldı ama galiba kalıcıydı.
Azize ile Hamdiyi barıştırmaya, aralarını düzeltmeye çalışıyordu güya ama Hamdiyi kızdırmaktan ve ona gaz vermekten başka bir işe yaramıyordu karı.

Aylar geçmişti, her şey eskisine dönmüş gibi gözüküyordu ama hayır. Her şey değişmişti. Başta Azize; artık evini eskisi kadar sevgiyle ve düzenli olarak toplamıyordu. Ev işlerini hevessiz yapıyordu hatta belki kendini zorlayarak. Zordu tabi. Kalbi bu kadar kırılmışken bi de ev işleriyle mi uğraşsın? Eskiden ailesi için topluyordu. Şimdiyse ev çöplüğe dönmesin diye yapıyordu ve çocukları temiz odada otursunlar, temiz yerde yemek yesinler diye.

Zeynebin kendine kapanmaya başladığı zamanlardı. Olanlara çok üzülüyor, babasından soğuyordu. Zaten Hamdi de eskisi gibi değildi değişmişti. Doğru o gece eve geri dönerlerken kızlarına sarılmış ve özlediğini söylemişti ama sözde hepsi.
Ama napsın babası işte seviyordu. İlgiyi şefkati erkek sevgisini ondan bekliyordu. Günlük tutmuştu bu aralar kendine. İçini döküyordu. Nilay gibi değildi çok hassastı Zeynep ama kederini içine atmayı, sinirini ise birilerinden çıkarmayı öğrenmişti.

Azize'm... yazık değil mi sana?!

Yaşadıklarını kalbine gömmüştü. Yaraları derindi unutamayacağı bir şey yaşamıştı sonuçta. Unutmuyordu tabi olanları. Her gün ağlıyordu. Geceleri uyuyamıyor, avluda volta atıyordu bi oraya bi buraya. O da içini deftere döküyordu. Bu ihaneti bağışlayamıyor, ama içine atmaktan başka çare olmadığını düşünüyordu.*
Sözde güya çocuklar için ayrılmıyordu. Kız çocukları ya babaya ihtiyaçları vardır. Yarın öbür gün evlenirlerse, kızı isterlerse diye. Ama kendisine de sanki ezberletmişti: Hamdisiz olmaz ben boşanamam.. riskten korkuyordu işte. Büyük bir yük zorluk gibi geliyordu Azize'ye.
Hamdi ise zorbalığından geri kalmıyor, kavga zamanı karısına vurmayı el kaldırmayı ihmal etmiyordu.
ERKEK DEDİĞİN LAFIYLA ANLATIR KADININI. GÜCÜYLE DEĞİL

*Kim olsa kınar onu neden boşanmadı diye.
Bazı kadınlar böyledir işte. Ayrı yaşamaktan korkuyorlar, bu yükün altına girmek istemiyorlar, hayatlarını bi ömür onları sevmeyecek adamla geçirmeyi yeğliyorlardı.

Sevgisizliğin gücüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin