23. Bölüm

183 29 3
                                    

Sevgili canlarım. Piyon'un bölümleri artık ayda bir defa gelebilir, kesin birşey yok ama ayda bir defa gelebilir. Çünkü bu sene sınav senem ve hem bölüm yazmak hem ders çalışmak çok zorlayacı olabiliyor. Anlayışınız için teşekkür ederim. Sizleri seviyorum.

Daima var olun! Sevgiyle kalın <3

                                  ♟

"Uğur Dilmen..." diye sessiz bir fısıltı döküldü dudaklarımdan. Daha sonra kulaklarıma ulaştı.

Kaşlarını çatmış ama şaşırdığı her halinden belli çok ciddi bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Gerçek miyim değil miyim anlamaya çalışıyor, veya kendine bunun bir göz yanılması olup olmadığını sorguluyor olmalıydı. Tıpkı şuanda benim yaptığım gibi.

Uzun süren bir sessizliğin ardından dudaklarını araladı ve üç kelime döküldü dudaklarından.

"Sen gerçek misin?"

Onu burada karşımda görmeyi beklemiyordum. Onu bir daha görmeyi beklemiyordum. Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp daha önce hiç tanışmamışız gibi, hiç el ele tutuşmamışız, hiç beraber kahkahalar atmamışız gibi mesafeli bir tavırla, "Beni arayıp tehdit eden sizmisiniz?" diye sordum. O önce bu tavrımı yadırgamış daha sonra ise cevap vermişti.

"Kül sen miydin?"

Alaylı bir kahkaha attım.

"Kim olduğumu bilmeden beni tehdit etmiş olamazsın! Kül'ün ben olduğumu biliyordun!" dedim sertçe.

"Hayır..." dedi. "Kül diye birinin varlığını biliyordum evet bilgilerini, telefon numarasını bulduk evet ama gerçek kimliğini o kadar iyi gizlemişsin ki Kül'ün aslında kim olduğunu bulamamıştık." dedi. Beni övüyormuydu.

"Buraya geldiğim anda dahi mesaj atıp hoşgeldin dedin. Beni görmüş olman lazım. Kül'ün ben olduğumu biliyordun. Bilmiyorsan bile ben buraya geldiğimde öğrendin." dedim, bilmiyor olamazdı.

"Kül renginde saçları olan bir kız geldi. Bana aktarılan bilgi buydu. Ben burada değildim ve geldiğinide görmedim, gecikeceğimi söylemiştim. Senin saçların kül rengi değildi senin olabileceğin aklımın ucundan dahi geçmedi." Israrla Kül'ün ben olduğumu bilmediğini iddia ediyordu.

Kendimden emin bir sesle "Ne istiyorsun benden?" diye sordum. Daha fazla uzatmayacaktım.

"Ferhat Dere'yi öldürmemen gerekiyordu." dedi. Sesi oldukça otoriter çıkmıştı.

"Ferhat Dere öldü." dedim her bir harfi vurgulayarak. "Öldü ve sende beni sürekli tehdit etmeye başladın. Ne yapacaksın söyle!"

Gözlerinde hiçbir ifade yoktu. Aradan geçen zaman onu hiç değiştirmemişti. Bir cevap vermeyeceğini anladıktan sonra tekrar konuşmaya başladım.

"Örgütün lideri senmisin?"

"Evet!" dedi tek nefeste. Ne zamandır bir örgütün lideri olmuştu? Benimleyken de bu örgütün liderimiydi? Geçmişi hatırlamak istemiyordum. Ne zaman örgüt lideri olduğu beni ilgilendirmiyordu.

"Nur..." dediğinde hızla düzelttim. "KÜL!" Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Karşısında şuan Nur değil Kül vardı. Uğur Dilmen'in karşısında artık hep kül olacaktı. Nur ile işi yoktu.

"Nur..." dedi tekrar bastırırarak. Ben Nur değildim. Hızla yakasını bulan iki elimi uzaklaştırmak için hiçbir manevra yapamamıştı. "Kül." diyerek dişlerimin arasından konuştum. "Nur kim tanımıyorum ben Kül'üm!"

Ellerimi yakasından indirmeden, Kül olduğumu kabul etmesi için büyük bir kararlılıkla gözlerinin içine baktım. Ondan nefret ediyor ve bakışlarımada bu nefreti yansıtmaktan çekinmiyordum.

PiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin