7. Seçim

1.4K 173 235
                                    

Yol boyu ablamla Hyunjin'in fikrini düşündüm. Kendimi sapık fanlar gibi hissediyordum. Bu konuda sessiz kalmak hoşuma gitmiyordu.

İki seçenek belirlemiştim:
Ya hayranlığı bırakıp Rosé'nin kardeşi Felix olarak kalacaktım ve teklifi kabul edecektim, ya da bir daha o eve gitmeyip Hyunjin'e görünmeden rahatça hayranlığımı yaşayacaktım, konserlere devam edecektim.

"Hangisini seçmeliyim?"

En sonunda hayranlığı bırakıp onunla sıradan bir insan olarak yakınlaşmanın daha sağlıklı olduğuna karar verdim.

Odama çıkıp çekmecemi karıştırdım. Şu odada en çok değer verdiğim iki şey konserde giydiğim tişört ve kırılmış güldü.

"Son kez tişörtü koklasam mı? Ya da gülü bir kez ben de öpsem mi? Daha hiç öpemedim." diye düşüncelere daldım. Bunlar benim için çok güzel anılardı...

Başımı iki yana salladım ve gülü çöpe attım, tişörtü de makineye attım. Bu durumdan mutsuzdum ama yapabilecek bir şey yoktu. Sapıkmış gibi vicdan azabı çekmektense bunu tercih ederdim.

İşim bitince ablamın odasına geçtim. Gruptaki arkadaşlarıyla görüntülü konuşuyordu. Tam geri çıkıyordum ki beni yanına çağırdı: "Gel Felix gel! Kızlar bakın bu erkek kardeşim."

-Oyyy~
-Çok şirin.
-Merhaba!

Kısaca onlarla konuştuktan sonra ablama çalışmalara gelebileceğimi söyledim. O da sevinip yanağımı sıktı.

Hyunjin benden ilham aldığını söylediğinden beri kendimde değildim. "Bunları hemen Jeongin'e anlatmalıyım!" deyip telefonu elime aldım ki...

Aklıma onunla zaten yakın arkadaş olduğu geldi ve sinirle güldüm. "Vay be, resmen onca zaman beni kandırmış."

Yatağa uzanıp düşüncelere daldım. Yaşadıklarımı anlatabileceğim kimsemin olmaması üzücüydü, çok yalnız hissediyordum.

⭐️⭐️⭐️

"Felix hazırlan, birazdan çıkacağız!"

"Tamam Noona!" deyip simsiyah kıyafetlerimi giyip hazırlandım. Bu sefer saçımı arkaya atmıştım. Kendime güveniyordum ve hayran ruhumu öldürmeye kararlıydım.

Ablam da "Uu çok havalı olmuşsun." deyip kolunu omzuma attı. El ele tutuşup otoparka yürüdük.


⭐️⭐️⭐️


Kapıyı çaldığımızda yine heyecan bastırmıştı. Hyunjin kapıyı açarken bu sefer direkt bana bakmıştı.

"Wow... Hoş geldiniz..."

Ablam "Hoş bulduk!" deyip içeri geçti. Ben de arkasından hiçbir şey demeden başımı eğdim ve onu takip ettim.

Jeongin hâlâ küs olduğumu fark edince beni odaya çekti. Gözlerimi devirip kollarımı göğsümün önünde çapraz yaptım.

-Daha ne kadar trip atacaksın Felix?

-Ne yapmamı bekliyorsun? Bana baştan beri yalan söyledin.

-Hyunjin'i korumam gerek.

-Yine de bana güvenebilirdin. Öyle bir hayran olmadığımı bilmiyor musun?

-Riske atamazdım.

Son cümlesiyle kalbim kırılmıştı. Demek ki bana tamamen güvenmiyordu. Soğuk bir ses tonuyla kararlı cümlelerimi sıraladım.

"Ayrıca, artık onun hayranı değilim. O şekilde eve girip çıkmam hoş olmazdı. Duygularımı öldürmeye çalışıyorum bu yüzden kimsenin yanında bundan bahsetme. İkisinin de bunu öğrenmesini istemiyorum."

Cümlem bittiği gibi kapı çaldı, gelen Hyunjin'di. "Jeongin, abin telefonda seni bekliyor."

Jeongin bana son kez bakıp odaya gitti. Hyunjin kapıyı kapatarak yanıma yaklaştı. "Onunla ne konuşuyordunuz?"

"Önemsiz bir şey." dedim. Hyunjin'i unutacağım süre içerisinde gözlerine bakmama kararı almıştım. Üstüne bakıyordum.

"Versace. Beğendiysen sana verebilirim, bana böyle şeylerden çok geliyor." dedi ve ellerini önde çapraz yapıp üstünü çıkarmaya çalıştı.

Hemen onu durdurdum: "HAYIR HAYIR HAYIR." Önümde soyunursa planım ilk günden çöp olurdu.

Sesimi temizledim ellerimi ellerinin üstünden çektim. "Sana çok yakışmış, güle güle kullan."

"Madem konu tişört değil, neden gözlerime bakmıyorsun?" demesiyle bir an ona baktım. Sonra hemen bakışlarımı geri indirdim.

Bir adım daha yaklaştı ve saçlarıma dokundu. "Bugün çok havalı olmuşsun, ilham perim."

Buradan çıktığım gibi kalp doktoruna görünecektim. Yoksa bu gidişle bir gün pat diye ölebilirdim.

"Teşekkür ederim..." deyip yere bakmaya devam ettim. Planım biraz bozulmuştu. Onun karşısında dik durmalıydım ama ister istemez geriliyordum.

Saçlarımı biraz daha okşayarak beni içeri götürdü. "Haydi gel gidelim."


⭐️⭐️⭐️


Jeongin hazırlanmaya başlamıştı, birazdan abisi onu alacaktı. Jaehyun'u her zaman merak etmiştim. Ama bu gece bu ruh halinde onunla tanışmak istemezdim...

Zil çalınca kapıyı açıp odadan çantasını almaya gitti. Abisi beni görünce elini duvara yaslayıp gülümsedi.

"Hm? Seni ilk defa görüyorum. Hyunjin'in arkadaşı mısın?"

 Hyunjin'in arkadaşı mısın?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben..."

"Felix ne oluyor?" deyip gelen kişi ablamdı. Jaehyun onu gördüğü gibi duruşunu düzeltti: "Oha..."

Ablamla aralarında garip bir enerji hissettim ve bir ona bir Jaehyun'a baktım.

Şok ifadesinden nihayet çıkınca önünde eğildi. "Merhaba Rosé. Sizi görmek büyük bir zevk! Ben Jaehyun, Jeongin'in abisiyim."

Ablam da başını eğip selam verdikten sonra içeri geri döndü. Jaehyun'un havalı tavrı gittiği gibi yanıma yaklaştı. "Onu tanıyor musun? Yakın mısınız?"

"Ee..."

"Hyung hadi gidelim." deyip lafa atlayan Jeongin'di. Onu koluna takarak asansöre sürükledi. Nihayet nefes alabilmiştim.

Abisi de "Ya bi' dur çocukla bir şey konuşuyordum." derken geri gelmeye çalışıyordu.

"Hayır, hadi yürü." deyip onu asansöre bindirdi. Bana el salladıktan sonra gülüp kapıyı kapattım. Jeongin çok profesyoneldi.

Odaya baktığımda ikisi tamamen işine odaklanmış bir şeyler konuşuyordu. Hiç dikkatlerini dağıtmamak için evi keşfe çıktım.

Daha önce bakmadığım bir odaya yavaşça girdiğimde kapkaranlıktı. Tam ışığı açacaktım ki Hyunjin kapı kolunu tutup çekti ve geri kapattı. Ben kapıyla Hyunjin arasında kalmıştım, panikle ona döndüm.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Elimi elinin altından kurtarmaya çalışırken o diğer elini de kapıya yasladı. Şimdi beni tam sıkıştırmıştı. "Hiçbir yere kaçamazsın..."


⭐️⭐️⭐️

Luminary | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin