1 saat kadar yolculuktan sonra Selma'yı gördüğüm yere geldik. Etrafta kimse yoktu. Hemen araştırmalara başladık. İleride küçük, tahtadan bir ev vardı. Mert ve ben eve girdik. Burası unutulmuş bir yer gibiydi. Çünkü etrafta hep örümcek ağı ve toz vardı. İçeride iki oda bulunuyordu. Mert arkadaki odaya girerek etrafı yoklamaya başladı. Bende büyük olan odaya göz gezdiriyordum. Küçük bir pencerenin önünde duran temiz koltuk dikkatimi çekti. Koltuğun buraya yeni geldiği belliydi. Pencerenin etrafını iyice dolaştım ve yerde beyaz bir havluya sarılı siyah bir şey vardı.
Zeynep'in Ağzından;
Yarım saat içinde bize verilen adrese geldik. Atölye Mine'nin evine yakın bir yerdeydi. Vakit kaybetmeden içeriye girdik. Mine gerçekten yetenekli bir çocuktu. Atöyeyi iyice yokladık. Tam çıkacağımız sırada Kerem beni yanına çağırdı ve duvardaki resmi gösterdi. Resimde Mine kendi ailesini çizmişti ve gerçekten çok güzeldi. Ama tuhaf olan şey resimde Selma değilde başka bir kadın vardı. O kadın kimdi? Resim lazım olur diye onun fotoğrafını çektim.
Bu ailede gerçekten tuhaf şeyler oluyordu.
Mine neden annesini çizmemişti? Selma neden kızını bulmaya çalışmak yerine gizli işler çeviriyordu? Koparılan sayfaları bulmak için gelmişken başka bir şey bulmuştuk.
Biz Kerem ile bunları tartışırken Kerem'in telefonu çaldı. Arayan Mert idi.
Sevde'nin Ağzından;
Ofise geldiğimizde Mert ve Zeynep çoktan gelmişti. Önce Zeynep olanları anlattı. Resme baktığımda bende şaşırdım. Bunu Ahmet ile konuşmalıydım. Ne yazık ki atölyeden başka bir şey bulamamışlardı. bunu kafamızın bir köşesine yazmıştık, sonra ilgilenecektik. Çünkü daha önemli işlerimiz vardı.
Mert ile yolda gelirken havluyu açmıştım ve içinden tahmin ettiğim gibi bir bıçak çıkmıştı. Ali amca büyük ihtimalle bu bıçakla öldürülmüştü. Ama işimizi ihtimallere bırakmamak için onu adli tıpa gönderdik. Bıçağın analizi ancak yarına çıkacağı için orada beklemeden ofise geldik.
Mert olanları Zeyneplere anlattı. Onlarda bizimle aynı fikirdeydi. Bugünlük işimiz bitmişti ve bende eve doğru yola koyuldum.
Evin önüne geldiğimde eve girmeden Bahçede polislerle konuşan Ahmet'in yanına gittim. Yanlarında Alperen de vardı. Polis memuru Mine'yi bulamadıklarını söylüyordu. Ama araştırmalara devam ediyorlarmış. Bir müddet orda bekledikten sonra polisler gitti. Bende Ahmetle konuşmak için yanına gittim.
"Mine için çok üzülüyorum inşallah en kısa zamanda bulursunuz. Biliyorum şuan belki uygun zaman değildir ama size bir şey sormalıyım."
Ahmet:
-"Sevde çok vaktim yok. Bu yüzden ne soracaksan hemen sor."
"Biliyorsunuz işim gereği Ali Amca'nın katilini araştırıyorum. Bu süreçte Mine'nin kaybolma haberini aldık. Ekibimdeki arkadaşlarla Mine'yi bulmak için ipucu ararken resim atölyesinde bir resim ilgimizi çekti. Mine aile resmini çizmişti ama resimde Selma yoktu. Başka bir kadın vardı. Tabiki sizin özel hayatınıza girmek istemem ama Mine'nin bu kadınla ilişkisi neydi öğrenmem gerek. Belki de o kadınla bir yere gitmiştir diye düşünüyoruz."
Ahmet:
-"Sana en başından anlatıyım. O resimdeki kadın benim ilk eşim. Yani Mine ve Alperen'in annesi. Sana yalan söyledik. Selma onların üvey annesi. Aslında sana bunu söylemememizin nedeni seni daha tam olarak tanımamızdı. Bu arada Mine onunla bir yere gitmiş olamaz çünkü eşim 4 yıl önce vefat etti."
Duyduklarım karşısında çok şaşırmıştım. Demek Selma Mine'nin annesi değildi. Başınız sağ olsun diyerek evime geldim. Gerçekten çok yorucu bir gündü. Bir sürü yeni şey öğrendim. Saat çok geç olmadığı için Zeynep'i aradım ve Ahmetle konuştuklarımızı anlattım.
Gün geçtikçe bir sürü şey ögreniyordum. Ama bu öğrendiklerim yapbozun ayrı parçalarıydı. Belki de daha öğrenecek çok fazla şey vardı. Mesela bulduğumuz bıçak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİM?
AdventureHiçbir şey uzaktan göründüğü gibi değilmiş. Bunu yaşadığım yerde daha iyi anladım. İnsanlar göründüklerinden daha farklıymış. Bu bir yıl boyunca en iyi anladığım şey kimseye güvenmeyeceğimdi. Bu güzel mahalleye ilk taşındığım gibi bakamıyorum artık...