İki saat önce...
Suyun sesinin geldiği yöne doğru ilerledim. Uzunca bir yürümenin ardından küçük bir dere gördüm. Derenin kenarına geldiğimde iğrenç bir koku geliyordu. Aşağıya doğru indim ve mavi bir ayakkabı gördüm. Koşarak yaklaştığımda ise ayakkabının hemen yanında bir ceset vardı. Kesinlikle günlerdir buradaydı çünkü aşırı kokuyordu. Cesede dokunmamam gerekiyordu ama merakıma yenik düştüm. İşte o an kan beynime sıçradı. Bu MİNE'ydi!!!!! İstemsiz olarak gözyaşlarım akmaya başladı. Bu küçücük kıza bunu niye yapmışlardı. Boynu mosmor olmuştu. Zavallı Mine boğularak öldürülmüştü. Çok sinirlenmiştim. Zaman kaybetmeden müdürümü, polisleri ve diğer ekipleri aradım. Çok geçmeden hepsi geldiler, araştırmalar yapıldı, ceset adlı tıpa gönderildi. Bu işler sırasında Ahmet ağlıyordu, Selma onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Tüm bunlar olurken Mert aradı ve telefonu açar açmaz ona olanları anlattım. Hemen olay yerine geldi.
"Sevde neler olmuş burada! Nasıl buldun Mine'yi?" Bunun gibi bir sürü soru sordu.
Olanları en başından anlattım. Şaşırarak beni dinliyordu. Hepimiz çok üzülmüştük. Tabiki az çok tahmin ediyordum ama cesedi görünce çok kötü olmuştum. Onu kısa bir sürede kendime çok yakın hissetmiştim ve şimdi cansız bedeni yerde yatıyordu. Bir kaç saat daha orada bekledikten sonra ofise döndük.
Ofise geldiğimde herkes telaşla ordan oraya koşturuyordu. Kimisi araştırma yapıyor, kimisi bir cesetle ilgileniyordu. Bende yavaş yavaş Mine'nin bulunduğu masaya geldim. Her şeyi hazırladıktan sonra incelemeye başladım. Boynu mosmordu. Tırnaklarının içinden bir kaç kıl örneği bulmuştum. onları incelemeleri için görevlilere verdim. İki saatlik araştırmadan sonra odama geldim. Biraz sonra odaya Mert geldi. Elinde bir poşet vardı, Mine'nin eşyaları... Ailesine vermem için getirmişti. Ardından konuşmaya başladı.
"Sevde, önemli bir şey bulduk. Seni aramadan önce bıçağın analiz sonuçları gelmişti. Ve tabi parmak izlerinin kime ait olduğunu öğrendim. Tahmin ettiğimiz gibi bir Selma'ya ait. Diğeri ise Caner Taşkın adında birine aitmiş. Ayrıca bıçaktaki kan da Ali Amca'ya aitmiş. Yani şimdi her şey sonuçlanmış oluyor. Yarın polisler gidip Selma ve Caner'i bulacaklar."
Duyduklarım karşısında pek şaşırmamıştım. Ama anlayamadığım şey yaşlı bir adamı neden öldürdükleriydi. Bunu mutlaka bulmalıydım.
Akşam eve geldiğimde çantamdan incelemek için belgeleri çıkarırken Mine'nin kıyafetlerini vermeyi unuttuğumu farkettim. Poşetin içine baktığımda ıslanmış ve tekrar kurumuş olan kağıt parçaları dikkatimi çekti. Elime aldığımda günlükten yırtılan kâğıt parçaları olduğunu anladım. Günlerdir bunu arıyorduk ve sonunda bulmuştum. Hemen okumaya başladım.
"İnşallah bu kağıtları okumanıza gerek kalmaz. Ama eğer okuyorsanız bu kötü şeyler olduğu anlamına geliyor. Aslında şu 3 ay boyunca olan şeylerin hepsini biliyorum. Keşke bunları Sevde Ablaya da söylebilseydim. Ama bu yazdıklarımdan sonra o da hepsini öğrenecek. 3 ay önce Ali Amca'nın öldürüldüğü gece ben dışarıdaydım. Etrafta dolanırken çığlık sesleri duydum ve o yöne doğru gittim. Gördüklerim çok kötüydü. Bir kadınla bir adam yaşlı birini dövüyorlardı. Sonra kadın bıçak çıkardı ve yerde adama defalarca sapladı. Adam yerde hareketsiz kalınca biraz bekledikten sonra hemen gittiler. Onları takip etmeye başladım ve gördüğüm kişilerin üvey annem Selma, Selma'nın babamı onunla aldattığı Caner Taşkın olduklarını gördüm. İstemsizce gözyaşlarım dökülmeye başladı. Tam o sırada Caner arkasına döndü ve beni gördü. Hemen kaçmaya başladım. İzimi kaybettirdikten sonra ileride bir kulübe gördüm. Hemen oraya girdim.
Ve şuanda bu kulübe de çok korkuyorum. Çünkü o adam beni görmüştü. Caner çok kötü biriydi. Aslında onu ilk tanıdığımda öyle biri olduğunu tahmin bile edemezdim. Babamın iş yerinde çalışıyordu. Arada bir bizim eve gelirdi. Sonra bir gün Selma ile onu gördüm. Babam hakkında kötü konuşuyorlardı. Bunları aslında babama anlatmak istemiştim ama onu seviyordum. Ve onun bunları öğrendikten sonra ne kadar üzüleceğini düşünüyordum. Aslında bunu söylemek en doğru şeydi. Ama neden yapmadım bilmiyorum olan olmuştu. Artık Selma'ya da güvenim kalmamıştı. Artık bu olaylara bir son verme vakti gelmişti. Ve bunu ben yapacağım."Mektubu okurken bir yandan da hızlı hızlı yürüyordum. Hayretler içindeydim. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Hemen ekibe haber verdim ve toplu bir şekilde Selmalar'ın evine vardık. Ben biraz uzaktan olanları izlemeyi tercih ettim. Selma'yı aldılar arabaya bindirdiler. Ahmet hayretler içinde olanlara bakıyor bir yandan da sessizce bir şeyler söylüyordu; belki de kendine kızıyordu böyle biriyle tanıştığı için.
İki gün sonra Caner Taşkın'ı tutukladılar. Ali Amca'yı öldürenler bulunmuştu biraz da olsa iyi hissetmiştim suçluları bulduğum için. Ama zavallı Mine'nin katili hala bulunamamıştı ta ki Selma'yı sorgulamaya başlayana kadar. Selma her şeyi itiraf etmişti. MİNE'Yİ DE CANER İLE KENDİSİ ÖLDÜRMÜŞ. NEDENİ İSE MİNE'NİN ONLARI GÖRMESİYMİŞ. ALİ AMCAYI DA BU SEBEPTEN ÖLDÜRMÜŞLER. SIRF ONLARIN SEVGİLİ OLDUĞUNU KİMSEYE SÖYLEMESİN DİYE...
3 ay sonraa..
İşte bitti! Severek taşındığım bu evden, bu semtten ve hatta bu şehirden tanışınıyorum. Taşınmamın sebebini hala bende bulabilmiş değilim. Ama siz yinede huzuru, mutluluğu bulamadığı için gidiyor diye düşünebilirsiniz. Tabi bazılarınız "Ya bu kızın mesleğinde huzur diye bir şey yok ki! Nerden bulacak huzuru?" der. Tabiki mesleğimde bir sürü zorluk olacak ama en azından belki de taşındığım yerde katil komşularım olmaz. O zaman her şey benim için çok daha farklı olabilir.
Dipnot: Bu arada belki Mert'i merak etmişsinizdir. Evet size hiç bahsetmemiştim ama Mertle birbirimizi seviyorduk. Bu ayın sonunda da evlenmeyi düşünüyoruz. Bundan sonra da yurtdışında yaşayacağım. Belki bir gün başka bir olayda yine karşılaşırız.
Elveda Gül Sokağı...
SON
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİM?
AdventureHiçbir şey uzaktan göründüğü gibi değilmiş. Bunu yaşadığım yerde daha iyi anladım. İnsanlar göründüklerinden daha farklıymış. Bu bir yıl boyunca en iyi anladığım şey kimseye güvenmeyeceğimdi. Bu güzel mahalleye ilk taşındığım gibi bakamıyorum artık...