Pencere Kenarındaki Çiçek: 5.Bölüm

40 22 26
                                    


Merhabaaaaaaaaaaa.

Bugün mutluyummm.

Neden mii ?

Çünkü dün, sezonun ilk genç kız maçını oynadık ve maçı 3-1 kazandık. Ama beni asıl mutlu eden maçı almamız değil ( tabii almamızın da büyük etkisi var) babamın gözünde hiç yanlış yapmamış olmaktı.

Bu sezonda maçı güzelce oynayabilmek için çok emek vermiştim. Ama asıl emeği neden verdiğimi kimse bilmiyordu. Ben babamın bana verdiği emeğin karşılığını boynumun borcu bilmiştim. Ve babama o emeğinin karşılığını verecektim. Ve maç sonrası babamdan " Benim gözümde hiç yanlış yapmadın." sözünü duymak, o maçı kazanmamızdan daha çok mutlu etmişti beni. Babamdan bu sözü duymak için aylardır haftada en az 6 idman yapmıştım. Günde 5 antrenman yaptığım oluyordu ve her emeğim babamdan bu sözleri duymak içindi.

Mutluydum çünkü; babam emeğinin karşılığını almıştı, ben emeğimin karşılığını almıştım...

Neyseeeeeee.

İyi okumalaaaaar.

🪴🪴🪴


" Eğer gece gökyüzündeki yıldızlara bakarsanız, bir gözleri açık uyuyan fillerin ışıldayan gözlerini görürdünüz. "

🪴🪴🪴

Bölüm şarkısı : İnsan İnsan - Fazıl Say

Bölüm şarkısı : İnsan İnsan - Fazıl Say

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Pencere Kenarındaki Çiçek: 5.Bölüm
"İnsan, insan derler idi. İnsan nedir ? Şimdi bildim."

Biraz fazla mı rahattık sanki ?

Evet. Bayağı fazla rahattık çünkü, şu an ben çantamı hazırlıyor babam ise üzerini giyiniyordu. Bizler okul, babam ise işe gidecekti.

Babam, " Deprem bir kez vurur daha sonra küçük artçılardan başka bir şey olmaz. Zaten bayağı büyük bir deprem atlattık, bir daha bu kadar büyük olacağını düşünmüyorum." dediğinden beri içim rahattı. Bu yüzden çantamı hazırlamaya ikna olmuştum çünkü tekrar olur korkusuyla gidemezdim. Babamı ve diğerlerini evde tek bırakamazdım. Ya deprem olsaydı ?

Annemin hazırladığı kahvaltı masasına hepimiz oturmuş, kahvaltımızı sabah ki deprem hakkında konuşarak yapmıştık.

Yaklaşık 20 dakika sonra herkes doyduğunda, tek tuvaleti olan evimizde sıraya girmiştik.

Saat 7.50 idi. Babam evden çıkmadan önce apartmanın önüne gelecek olan servisin şoförünü aradı.

Konuşması bitikten sonra babamın tekrardan oturması beni güldürmüştü. Kocaman deprem oldu baba, sence iş olur mu ? Her ne kadar fabrika da çalıştığı için böyle izinler verilmese de, bu sefer bir şey söylememeleri gerekiyordu. Bu deprem öyle küçük bir şey değildi.

Bir saat daha birlikte haberlere bakıp enkazdan kurtulan insanlar için sevinmiş, olay yerine gitmeyen ekipler hakkında tartışmıştık. İtfaiyeci olan babam bu konuda bizimle seve seve tartışmıştı lakin oldukça sinirliydi. Çünkü babam için bu durumu, "Koyun can derdinde, kasap et derdinde." cümlesinden başka bir şey ifade edemezdi.

Ben sabah erken kalkmanın yorgunluğuyla yatağa uzanmış ve kısa süre sonra uyuyakalmıştım.

Uyandığımda ise başım dönüyordu. Babam namaz kılıyor, annemler ise henüz ortalıkta görünmüyordu. Koşa koşa içeriye gelen annemlerle deprem olduğunu anlamış hemen ayağa kalkmıştım fakat dizlerimin tutmamasıyla dizimin üzerine çökmüştüm. Annem ve kardeşim birlikte kapının eşiğine oturmuş korkuyla ağlıyorlardı. Babam ise namazda yakalanmanın telaşıyla hızlıca sureleri okumaya çalışıyordu.

Ben birden annemlerin üstünden atlayıp aşağı inmeye karar vermişken, minik bir kısmını uyguladığım düşüncemden geri dönmüştüm. Ya ev yıkılırsa ? Babam hala namaz kılıyordu. Hemen geri döndüm ve babamın yanına geçtim. Eğer ev yıkılırsa babamın üzerine kapanacaktım.

Hâlâ hızla devam eden depremi 5 dakika yaşamış gibi düşünsekte aslında bu anlattıklarım 30 saniye içinde gelişmişti ve devam ediyordu.

Babam yalnızca sünnetini kıldığı namazından selam verip hemen yanımıza gelmişti. Babam da ayakta duramamanın verdiği dengesizlikle yere oturmuştu.

Ben de hemen babamın önündeydim annem ve kardeşim ise bizim hemen solumuzdaki kapı eşliğinden hiç kımıldamadan oturuyorlardı. Annem ve kardeşim bağırarak ağlıyordu, biz ise telaşla ne yapabileceğimize bakıyorduk. Birden ön tasarafa eğilen ev ile bir an apartmanın ortadan ikiye bölüneceğini düşündüm.

Elimle yeri tuttuğum sırada bu sefer ümidimi kaybetmiştim. Ölecektik. Ev yıkılacaktı ve ben kalostrofobim ile enkaz altında yaşamaya çalışacaktım.

Beş saniye sonra ev kendi haline döndüğünde artık düşünemiyordum. Ağlamaya devam eden annem," Bekir bu sefer Rabia ablamgile gidelim." dedi.

Babam ise kafasını sallayarak," Önemli eşyalarınızı alın. Bu sefer gerçekten gidelim. Bu saatten sonra apartmanda kalırsak kendimizi ölüme sürüklemiş oluruz, ev yeterince hasar aldı." dedi.

Herkes hızlıca odalarına dağıldı ve eşyalarını aldı. Odamdan hemen şarj aletimi, telefonumu ve kulaklığımı aldım. Ayıcığım olan Seyiti almak istesem de, alamazdım. Kocamandı. Başka bir şeye ise gerek yoktu.

Evden çıkıp aşağı indiğimizde herkes sokaktaydı. Aileler, annesinin kucağında uyuyan bebekler, olaylardan etkilenmiş anne babasının elinden tutmuş çocuklar. Yakınlarının yardımıyla apartmandan indirilen engelli insanlar...

Çok şükür ki bizim olduğumuz yerde, Çukurova'da hiç denilecek kadar az ev yıkılmıştı. Bu yüzden sokakta yalnızca insanlar vardı.

Biz ise arabaya binmiş, iki katlı evinde oturan halamlara doğru yol alıyorduk...

🪴🪴🪴

Nasılsssssss ?

Biliyorum kısa bir bölüm ama, henüz okunma olmadığından çok fazla bir yazma isteğim olmuyor. Haliyle yazamıyorum da... Bu yüzden istediğim yere kadar yazıyorum işte. Kusuruma bakmayın.

Pekiii bölümü beğendiniz miiii ?

Nasılsınız bebeklerim?

🪴

Devam edecek...

Pencere Kenarındaki Çiçek | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin