Israrla çalıyordu, o ısrarla çalmaya devam ediyordu ayağa kalkacak gücü kendimde bulabilir miydim bilmiyordum ama işte kapıdaydım. Portmantodaki aynada kendime bakıp yüzüme çeki düzen vermeye çalıştım. Akan burnumu koluma sürüp kızarmış gözlerime bir yalan bulabileceğimi düşündüm.
Beni görür görmez iyi misin sözlerini sıraladı, bir an neye uğradığımı şaşırsam da hemen bir yalan uydurdum. Artık yalanlarda ustalaşıyordum, vücudumdaki aptal titremenin de çabucak gitmesini dört gözle bekliyordum.
"Migren atağı" deyip omuzlarımı silktim, sonuçta çok da yalan değildi şu an başımda katlanarak artan bir ağrı mevcuttu . Yüzündeki sahte gülümsemeden çok da inanmadığını anlamıştım ama fazla takılmadım. Evimde misafir etmek gibi bir isteğim olmasa da kapıyı ardına kadar açıp küçük bir el hareketiyle içeri girmesini işaret ettim. O da sessizce içeri girip salona doğru ilerledi. Bense mutfağa geçip dolaptan bir ağrı kesici ağzıma atıp suyu kafama diktim.
Joshua derin bir iç çekip evin hiç değişmediğini söyledi.
" Pek bir şeye dokunmak istemedim böylesi daha iyi. Kahve içmek ister misin?" cevabını beklemeyip makinenin düğmesine bastım.
Arka bahçeye yöneldiğinde konuşmaya devam ettim sessizlik hoşuma gitmemişti.
" Bir şeyler yapmak gerekiyor değil mi? Belki birkaç çiçek ekilebilir" Makinenin sesi konuşmamı böldü çıkardığım iki kupaya kahveleri doldurup yanına adımladım elimdeki bardağı ona uzattığımdaysa dışarıya bakarak konuşmaya başladı.
"Öyle, eskiden burası rengarenti. Mary bahçe işlerini severdi, hala yapıyor mu?"
Gülümseyip kafamı olumsuz anlamda salladım, "pek sayılmaz şimdilik saksıda birkaç çiçeği var."
O da gülümseyip bana döndü "Anladım, muhtemelen neden geldiğimi merak ediyorsun"
"Hayır, hayır... Aslında ben yemeğe davetliydim ama migren atağım buna izin vermedi. Üzgünüm"
Boşta kalan diğer elini havaya kaldırıp önemli değil işareti yapar gibi salladı "e, okuluna gittin mi?"
"Evet, birkaç evrak işim kalmıştı, onları hallettim. Ders programım açılınca başlayacağım."
"Güzel, sevindim. Umarım kısa sürede alışırsın." deyip derin bir nefes aldı. "Açıkçası bugün pek iyi değil gibiydin. Yani belediyeden çıkarken. Biraz endişelenmiş olabilirim." diyerek kendini açıkladı. Demek o halimi o da görmüştü.
"a.. Evet. Bazen şekerim ani düşüyor ve gözüm kararıyor. Sanırım bu yol, ev işleri beni bu ara çok yordu ; ama teşekkür ederim daha iyiyim." diyebildim. "Aslında, benim de sizinle konuşmak istediğim şeyler vardı." deyip endişeli gözlerinin yerini merakın almasını keyifle izledim.
Derin bir nefes aldı "Tahmin edebiliyorum, bizzat olayı yaşayan kişiden dinleme merakını anlayabiliyorum." deyip mutfaktaki sandalyelerden birine yöneldi.
Kafam karışmıştı, o yangından sağ çıkabilmişti demek. Boynundaki yaraya dokunup bana baktı. Bir şey deme ihtiyacı duymadan karşısındaki sandalyeye oturdum. Bunun onun için zor olabileceğini bildiğim için sabırsız davranmaktansa sessizce beklemeyi tercih ettim. Kahvesinden bir yudum alıp dudaklarını birbirine bastırdı.
"Nerden başlamam gerektiğini bilemiyorum" kafasını önüne eğip boğazını temizledi.
Sorun değil diyebildim, sonuçta benim için de kolay olmayacaktı...
"Akşam mesai sonrası haftalık toplantılardan birini yapıyorduk, genelde zemin kattaki büyük toplantı odasını tercih ederdik; ama geçen ay gider borularında çıkan arızadan kaynaklı orası inşaat halindeydi biz de en üst kattaki depoyu idareten toplantı salonu yapmıştık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orada mısın // areyouthere?
Подростковая литератураCevapsız kalan sorular, aydınlatılmayı bekleyen bir gelecek... Mantığını arkanda bırak ve hislerine güven.