Yeniden yapılandırılmış olduğu belli olan binanın uzun geniş merdivenlerini çıkarken kime ne soracağımı bilmiyordum. Açıkçası ne konuşacağımı da bilemiyordum. Sanırım sadece spontane davranıyordum her zaman yaptığım gibi.
Büyük cam kapıyı tüm vücudumla iterken kafamda küçük bir konuşma geçirdim. Dünü olduğu gibi soracaktım en fazla uydurma bunlar derlerdi. Gerçi biri bana gelip böyle bir konuda sorular sorsa cevap vermeyip geçiştirirdim açıkçası. Danışma gibi bir yere gidip aklıma ilk gelen şeyi söyledim.
"Merhaba, ben Amy Carter." Soyadımı bastırarak söylemiştim. Yüzünün sağ alt tarafından boynuna kadar yarası olan adamın hatırlaması için biraz zaman verdim. Benim bir şey sormaya ihtiyacım kalmadan o konuşmaya başladı.
"Sen, John'un kızı olamazsın." Soru sorar gibiydi ama bir yandan da emin gözüküyordu ki doğruydu dedikleri. Gülümsedim.
Şaşırıp babacan bir tavırla yanıma geldi ve sarıldı. İnce nerdeyse cılız diyebileceğim tipteki bu adam siyah saçlarının arasına serpilen beyazlarla olduğundan daha yaşlı görünüyordu. Oturmam için beni odanın içine çekiştirdi. Şaşkınlıktan ne yapacağımı nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum ben de dediği şeyi yaptım , oturdum.
"Özür dilerim, beni hatırlamaman o kadar normal ki küçük bir çocuktun daha. Sen olduğuna inanamıyorum. Marry nasıl, o da seninle mi?" O çok heyecanlı davranıyordu. Beni paniğe sürüklüyordu resmen kekeleyerek iyi diyebildim. Derin bir nefes alıp devam ettim.
" Kusura bakmayın sizi tanıyamadım?"
"Doğru, doğru ne kadar aptalım. Ben Joshua Milan," -parmağındaki yüzüğe birkaç tur attırıp " eşim Mindy ile John liseden sınıf arkadaşıydı." Hatırlamamı bekleyen siyah çekik gözleriyle yüzüme bakıyordu. Sahte bir gülümsemeyle kafamı salladım. Devam etti " Hatırlamanı beklemiyorum çok uzun zaman geçti üstünden" deyip yüzüğüyle oynamayı bıraktı, bakışlarını umutsuzca yere çevirdi. Konuşma ihtiyacı duyup
" Marry iyi, kardeşim Sam ile beraber, ben tek başıma geldim." Bu kadar bilgiyi bir yabancıya vermek garip hissettirmişti ;ama beynin hatırlayamadığını bazen kalp hatırlayabiliyordu. Tuhaf bir güven içindeydim şu an ve bu hisse güveniyordum.
"Tatil için burayı seçmen beni şaşırttı." Eski modu geri dönmüştü, sevindim.
"Aslında pek tatil sayılmaz- burnumu kırıştırdım- üniversiteye burada devam edeceğim. Son senemdeyim." Şaşırmıştı.
"Marry ile en son konuştuğumda senin üniversiteye gittiğinden bahsetmişti zaten." Masaya eğilip sohbetin gidişatını anlamaya çalışan beni sorguluyordu. Hali komiğime gitti gülümsedim, omuz silkerek
"Evet, sadece kaydımı buraya aldırdım. Eskiye dönmek her zaman güzeldir." Bu dediğimden ben bile emin değildim. Koltukta arkasına yaslanıp nasıl diyorsan diye konuyu kapattı.
"E, senin için ne yapabilirim Amy?" Aslında bu önüme gelmiş harika bir fırsattı. Saçlarımı kulaklarımın arkasına alarak konuşmaya başladım.
" Burada bir tanıdık olması çok iyi oldu, kafamda bir sürü soru var belki cevapları bulabilirim diye gelmiştim ve açıkçası sizi gördüğüm çok iyi oldu," nefes alıp devam ettim. " Bay Milan, ben geçen gece öldürülen adam ile ilgili bilgi almak istemiştim." Kaşlarını çatarak masaya eğildi. Bir şeyler ekleme gereği duydum." Burada çalıştığı söylenmişti bana, tek bildiğim bu."
Dudaklarını birbirine bastırdı, kaşları çatılmıştı "Belediyede çalıştığına emin misin?"
Tereddüt etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orada mısın // areyouthere?
Fiksi RemajaCevapsız kalan sorular, aydınlatılmayı bekleyen bir gelecek... Mantığını arkanda bırak ve hislerine güven.