veda

13 1 0
                                    

Her zaman kafa karışıklığı yaşatan olaylar olmuştur hayatta. Kararsız kaldığın, işin içinden çıkamadığın. Dün ilk defa bu kadar kararlı hissetmiştim kendimi, yeni bir şehre, daha doğrusu küçüklüğümü geçirdiğim yere, adapte olabileceğimi düşündüm. Bunun benim için hiç bir iyi yanı yoktu ama ailem için en iyisi buydu. Bana iğne oluyormuş hissi verecekti bu gidiş, ilk başta acıtacak sonraysa alışacaktım.

Vücudum odama giren güneş ışınlarıyla yavaşça ısınırken gözlerimi açmamak için direniyordum. Başımda oluşan o lanet ağrının uyuyarak geçebileceğini sanıyordum ama tamamen benim uydurduğum boş bir gerçeklikten ibaretti. Birden başımın ağrısına kolumun sızısı eklendi. Ne olmuştu koluma? Evet, dün gece düşmüş müydüm? Hayır, başka bir şey vardı. Burnuma dolan tanıdık kokuyla kendime geldim. Korkuyla yatağımda toplandım. Her şey teker teker gözümün önünde canlandı. Beni duvara savuruşu, soğukluğu, kokusu... Marry! Korkuya kapılmıştım, o iyi miydi? Yataktan kalkmak istedim ama olmadı, yapamadım. Zihnim çok bulanıktı, bazı şeyleri yarım yamalak hatırlıyordum.

Rüyanın iğrenç hissi tüm bedenimi sarmıştı yine, kalkmak için çabaladım ve annemin odasına ani bir giriş yaptım. Yatağında oturmuş kitabını okuyordu. Derin bir nefes alıp kendimi toparladım, ona yansımamalıydı bu aptal halim. Coşkulu bir şekilde "Günaydın!" deyince anlamsız bakışlara sebep oldum ama sorgulama faslına hiç geçilmedi. Odadan yavaşça çıkıp kendi odama geçtim, arkamdan kapıyı kilitlemiştim. Az önce bastırdığım nefeslerim şimdi hoyratça atan kalbime yeniliyor ard arda oluşan hıçkırıklara neden oluyordu. O iyiydi... O iyiydi ve içimdeki o lanet hissi bir türlü geçiremiyordum. Kapının arkasında öylece kala kalan bedenim gözümü kapattığımda önüme gelen o siyah cüsseyle zangır zangır titremeye başladı. Son sözleri kulağımda dolaşıyordu, artık resmi olarak beni tehdit etmişti. O kadar gerçekti ki gördüklerim rüya olduğunu kabullenemiyordum, annemin sağlıklı olması en büyük kanıtımdı ama olmuyordu, yapamıyordum. Uzun kollu tişörtümü sıyırıp sızlayan koluma korkuyla baktım. Dış tarafında daha yeni morarmaya başlamış bir çürük vardı.

Hızlıca kolumu kapatıp, valizime elime geçen bana lazım olacak şeyleri doldurmaya başlamıştım.

Doğru ya da değil. Gerçek ya da hayal bu kadarı fazlaydı istediğini yapacak buradan defolup gidecektim. Belki hayaldi savunma mekanizması diye oluşturduğum ve her şeyi hatırlayınca bunlar son bulacaktı. Ya da gerçekti ve istediğini yaparak aileme bulaşmasını önleyecektim, onun derdi benimleydi. Ve ben onunla yüzleşmeye hazırdım, Marry ve Sam bunları yaşamayı hakketmiyordu, böyle bir şey olmayacaktı da. Her iki tezimde de buradan gitmek onların yararınaydı.

Valizimi hazırladıktan sonra kabul mailine olumlu bir cevap gönderdim içine transkriptimi attım, bu kadar yüksek bir ortalamam olduğunu bile bilmiyordum. Tek umudum eski evin hala oturulabilir halde olmasıydı. Aşağı indim saat çoktan üçe gelmişti, mutfağa geçtim. Kahve koydum kendime ve anneme, iştahım yoktu sadece kahve içmek istiyordum. Sessiz duruşuma şaşırıp gelmişti Mary de yanıma. Masaya karşılıklı kahveleri koyup sandalyeye oturdum, o da yaptıklarımı tekrarladı. Konuşmaya başlamama izin vermeden o konuya girdi.

" Bu günün geleceğini biliyordum." Kahvesinden bir yudum alıp masada olan ellerimi tuttu bense kaşlarımı çatmış olan bitene anlam vermeye çalışıyordum.

" Sonunda beklenen o cevap geldi demek. Orda daha iyi olacak mısın?" İçimi saydam bir cammışım gibi gören anneme hayranlıkla baktım. İyi olmadığımı hiç bir zaman yansıtmadım zannediyordum ama büyük bir yanılgı içindeymişim meğer.

Anlayışlı gülümsememin ardında kocaman bir hüzün bulutu vardı yağmuru için yolu bekleyen. Kafamı olumlu sallayıp cevapladım "deneyeceğim"

Yalan değildi söylediklerim, doğruydu daha iyi olmak için çabalayacaktım. Onların daha iyi olması için uğraşacaktım.

*****
Gidişler hiçbir zaman kolay olmamıştır. Benim için de olmuyordu. Odama son bir kez baktım; bir tarafta kolilenmiş kitaplarım ve eşyalarım vardı odanın geri kalanıysa boştu. Oraya gittiğimdeki tek işim küçüklük odamı bana uygun olarak düzenlemekti. Aslında gidiyor olmama seviniyordum yani annem ve Sam için, diğer yandan kendim için duyduğum endişe bu hissin yanında hiçbir şeydi.    

Vedalaşmam çok zor olsa da bunu başarmıştım. Yanıma son dakika aldığım kitap sayesinde yalnız geçmeyecekti uçuşum ki bu da dört saatlik yolculuğun saçma düşüncelerle dolmayacağı anlamına geliyordu. Bir ara fazla dayanamayıp bulutların siyahlığında aklıma, köşeden bana doğru yürüyen siluetin hayali düştü. Beni yerden kaldırışı, soğukluğu, kokusu ve anlam veremediğim huzur hissi o gece gerçekten ne olduğunu anlamamı zorlaştırıyordu. Hala acıyan koluma dokunup morluğa baktım, bir insan rüyada gördüklerini gerçek hayatta da yaşayabilir miydi? Gerçeklik çizgimin yerle bir edilişini her gece taşıdığım bu rüya anılarıyla görüyordum.

Neden gitmem gerektiğini bilmiyordum ya da neden siluetin bana geldiğini. Hatta onun gerçekliğinden bile şüphe duyuyordum ama nedense bu saçmalıklardan kurtulacağımı da düşünemiyordum. Bu gidiş kesinlikle bir son değildi aksine bir başlangıçtı ve ben bu başlangıcın başında bile değildim. Ona güvenebileceğim bir neden yoktu ortada, ben yalnızca içimdeki sese güveniyordum aslında başka çarem yoktu. Ben bu seçimi yapmıştım hatta yapmam için zorlanmıştım, sonuçlarına da ben katlanacaktım başka birileri değil.

Orada mısın // areyouthere?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin