1: Dicle ve Fıratın Suları

14 1 0
                                    

Deniz, İstanbul'a indiği ilk anda bu şehre bağlanmış hissetmişti. Sadece kadim ve eski bir şehir olmasından gelmiyordu bu bağlanma, aynı zamanda kendisini çeken büyülü bir çekim var gibiydi. Bu yüzden dört senedir gittiği iki saatlik yolda, beklediği uzun kuyruklarda bir kez bile sızlanmamıştı. Hemen hemen bütün arkadaşları İstanbul hakkında kötü bir şey söylerken Deniz İstanbul'a aşıktı.İstanbul'un başka bir yerde benzemeyen gece hayatını özellikle seviyordu. Sabaha kadar dışarıda insan olmasını, yeterince özgür olabilmesi kendisini iyi hissettiriyordu.

Her Cuma günü en yakın arkadaşı ile veya onsuz mutlaka sevdiği üç mekandan birine giderdi. Bunun için hafta içleri üniversitenin yakınındaki bir kafede part time garsonluk yapıyordu ama çok önemli değildi. Onunla tanıştığı gün, en yakın arkadaşı Dicle yaklaşan vizeleri yüzünden gelmemiş, bunun yerine yine yakın arkadaşlarından biri olan Esra ile en sevdikleri mekan olan Kara'ya gelmişlerdi. Deli gibi dans ettikleri, ve alkol seviyesinin tavan olduğu bir noktada Deniz elindeki içkiyi dans ederken yanlışlıkla oradan geçen birisinin üstüne dökmüştü.

"Sen-" dedi ve sesin sahibi devamını getirmeyince kendisinden bir miktar uzun olan adamın yüzüne bakmak için başını kaldırdı, ve kaldırdığı anda adamın yakışıklılığı karşısında nefesi kesilmişti. Aslında ultra yakışıklı bir adam değildi, son sevgilisi Tarık gibi kesinlikle değildi, ama biçimli keskin bir çenesi ve güçlü bir arası vardı. Üstünde yarıya kadar açılmış siyah bir gömlek ve dümdüz bir pantolon giyiyordu. 

"Özür dilerim." dedi zorlukla Deniz. Adamın kızdığını fark etmişti ama alkolünde etkisiyle neden bu kadar kızdığını anlayamıyordu. Adamın başına iki yana sallayıp gideceğini fark ettiğinde anlık bir kararla onu takip etmeye karar verdi ve onu bir odanın içine girinceye kadar takip etti. Adam odadan dışarı çıktığında bu sefer bej rengi bir gömlek giyiyordu ve kendisini görür görmez yüzünü ekşitmişti.

"Ben gerçekten özür dilerim."

"Eğer üzgün olacaksan bir dahaki sefere elinde bardakla dans etme."

Kaşlarını çattı, sadece kibar olmaya çalışıyordu. Belki biraz da takılabileceklerini ummuştu ama bu huysuz gerizekalının bu kadar sürdüreceğini düşünmemişti. Alt tarafı bir gömlekti, niye büyütüyordu böyle?

"Bana hesap numaranı ver, sana yenisini alacağım."

"Gerek yok. Dediğim gibi bir dahaki sefere bardakla dans etme yeter."

"Sen-çok gıcıksın." dedi bir anda Deniz, kendisi de ne söylediğinin farkına varamamıştı. Adam bir anda duydukları ile kocaman bir kahkaha attı. Gülüşü.... gerçekten güzeldi. Kahkahası biter bitmez ise hızla ciddileşip Deniz'in üstüne gelmeye başladı. Deniz bir anda soğuyan ortamla ise aniden ayıldığını hissediyordu.  

"O zaman ödemeyi bir öpücükle yapalım, ne dersin?" 

 Adam hızlıca Deniz'i kendisine doğru çekti ve dudaklarına saldırdı. Olayın gelişme hızını pelte olmuş beyni takip edemediğinden birkaç saniye donakaldı. Neler olduğunu anladığı ve kan beynine sıçradığı sırada ağzının içine gelen dili ısırdı ve adamı bütün kuvvetiyle itti. 

"Manyak mısın sen?" 

Deniz'in öfkeli sözcüklerine karşılık adam hiçbir şey söylemedi, hafifçe gülümsedi ve kalabalığın arkasına karışarak gitti. Deniz ise hala yaşadığı öfkeyle onu takip edeceği sırada Esra'nın sesini duymasıyla derin bir nefes aldı ve bunun peşini bırakmaya karar verdi. İlk başta içkiyi üstüne dökerek kendisi hata yapmıştı.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Esra.

"Yok bir şey. Hadi dans edelim."

*

"Nerede kaldı?"

Deniz ve en yakın arkadaşı Dicle her zaman gittikleri kampüsün içindeki favori kafelerinde oturmuşlar, Dicle'nin yeni ama bir türlü tanışamadığı sevgisiliyle buluşmak için bekliyorlardı. Dicle'nin birçok kızın aksine gerçekten güneşte altın rengi olan saçları vardı, kahverengi badem gözleriyle çok güzel bir kızdı. Deniz muhtemelen gay olmasa, Dicle ile evleneceğine emindi. 

"Gelmek üzereymiş."

"Hangi bölümde demiştin?"

"Bilgisayar mühendisliği. Kulüpten Cem var ya, onun arkadaşı."

Dicle onu tanıdığından beri her zaman birisiyle çıkmıştı. Bir sevgilisinden ayrıldıktan sonra kısa bir süre sonra başka birisiyle çıkardı. Sık sevgili değiştirirdi ama hiçbir sevgilisi üç ayı geçmezdi. Sanki birisini arıyor gibiydi. Bu yüzden Deniz bir yerde tanışmaktan vazgeçmiş, sadece üç ayı geçen sevgililerle tanışmaya ve takılmaya başlamıştı. Fırat -ismi gerçekten çok manidar ve uyumluydu- ise Dicle'nin üç ayı geçen nadir sevgililerinden birisiydi.

"Of, kaç dakika oldu, hep böyle midir?"

"Sadece on dakika gecikti Deniz, abartma."

Deniz omzunu silkti ve önüne dönüp telefona döneceği sırada tanıdık bir sesin "Bebeğim" demesiyle başını kaldırdı, beyninden vurulmuşa döndü.

Aylar önce barda kendisini öpen adam, Dicle'ye "bebeğim" demişti. Fırat, o adamdı.

Dicle ve Fırat, Ortadoğuda iki ayrı noktadan başlayan ve en sonunda sularını denize dökülen iki nehirdir. Kaderlerinde ise hep en sonunda birlikte olmak vardır.





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 27, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

turquoise [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin