Bazı insanlar çok fazla şey yaşardı, kaldıramayacağı kadar...
Sorunları yaşlarına böldüğünüzde bölüm ne kadar büyükse öyle bir şiddette depreme mağruz kalırdı hayat bağları.
Bazıları dans ederdi, bazıları okurdu,bazıları izlerdi, bazıları yazardı, b...
Titrek ellerimle rengi solmuş pembe saçlarımı geriye attım. Canım çok yanıyordu.
Sabahtan beri buz koyuyorduk ama bir işe yaramıyordu.
Bir insan düşerek kolunu nasıl kırabilirdi ki?
"T-tamam"
Üstümdeki beyaz yorganı kaldırdım ve ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Hizmetlilerden biri gelip bana yardım etti ve odadan dışarıya çıktık.
♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦
"Yami-san, nasıl düştüğünü siz gördünüz mü?"
"E-evet, merdivenden inerken ayağı kaydı ve kolunun üstüne düştü."
"Kafa çarpma gibi bir şey yaşandı mı? Bu önemli bir konu. Eğer kafasını çarptıysa kontrol etmemiz gerekir."
Adam kafasını salladı. Eğer iş hastaneye kadar giderse her ne kadar özel olsa da başı belaya girebilirdi. Sıyrılması zor olmazdı ama pek de uğraşmak istemiyordu.
"Sakura'yı aşağıya getirin, doktor geldi."
Kısa hizmetli yanına bir kişi daha alarak merdivenlerden koşar adımlarla yukarı doğru çıktılar.
♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦
Aşağıya indiğimde Yami ve tanımadığım bir adam vardı. Muhtemelen doktordu.
Bir an Yami'yle göz göze geldik. Uyarı verircesine bana bakıyordu. Bu uyarı muhtemelen rahat dur demekti.
Hizmetlilerden yardım alarak koltuğa oturdum. Her yerim acılarla bezenmişti. Canım acıyordu.
Giydiğim kıyafetim kollarını çok da fazla yukarı çekmeden açtım.
Kolumu biraz kendine doğru çekti ve bakmaya başladı.
Titriyordum, hem korkudan hem acıdan dolayı titriyordum.
"Lütfen sakin olun Sakura-san"
Biraz daha baktıktan sonra
"Bileğinizi biraz oynatır mısınız?"
Dediğini yapmaya çalıştım fakat ağrı daha da artıyordu. Bileğimi çevirmeme yardım ettikten sonra kalktı ve Yami'ye doğru döndü.
"Kırığı var, ezilme ya da yırtılmayı böyle bilemeyiz hastaneye gitmesi gerekiyor. Muhtemelen gerekli testleri yapar ve alçıya alırız."
Yami onayladıktan sonra hizmetlilerle yukarı doğru hazırlanmak için çıktım.
♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦
"Hala hazır değil misin ln? Onca işin arasında bir de seninle uğraşıyorum. Daha sözleşmeye gitmem gerekiyor!"
Hazır olduğumu söyledikten sonra arabaya doğru yürümeye başladık.
Arabaya oturduktan sonra şoför kapımı kapattı ve doğruca direksiyonun başına geçti.
Yavaş yavaş hareket ettikçe acım dinmeye başlamıştı. Ama kalbim acıyordu.
Ben altın kafesin içerisinde bir kuştum...
Şaşalı hayatımda sevgiye muhtaç yetişmiş bir çocuktum.
Kafamı sol tarafımdaki cama çevirdim.
Deniz...
Ucu bucağı gözükmeyen bir deniz...
Hiç dokunamadığım, hiç gidemediğim deniz.
Odam arka tarafa baktığı için deniz pencereden çok çok az gözüküyordu. O da kafanı çıkartırsan. Eve ilk geldiğim zamanlar gizli gizli bakardım, kafamı dışarı çıkarırdım fakat şerefsiz Yami onu da engelledi.
Özgürlümü tamamen elimden aldı.
Gözümden bir yaş yanaklarımı yaka yaka döküldü. Yami'nin gözlerini üzerimde hissettim, ama umrumda değildi.
Benim kaderim buydu, ve ben kaderime karşı koyamıyordum ve koyamazdım da.
Annem öldüğünde zaten ruhen ölmüştüm ben. Ama yavaş yavaş fiziki olarakta ölüyorum.
Elimden ne gelebilir ki?
Sol elimle düşen göz yaşımı sildim ve derin ama sessiz bir şekilde nefesler aldım.
"Ne yapman gerektiğini hatırlatmama gerek yok diye düşünüyorum."
Kafamı çevirip sadece baktım ve önüme düşen saçlarımı elimle arkaya taradım.
Ne Yami ne kolum be de başka bir şey umrumdaydı.
Şu an kafesimin içerisinde bir nebze de olsa özgürdüm ve özgürlümün tadını çıkarmam gerekiyordu...
♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦
Bir süre ara vermek zorunda kaldım ve gidişat bozuldu farkındayım ama elimden başka bir şey gelmiyor.
♦ ♦ ♦ ♦ ♦
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.