6 | glue song

732 115 103
                                    

-

Seungmin, son yarım saatte belki de yirminci defa camdan gelen giden var mı diye bakıyordu.

Takvim, bugün yirmi sekiz eylülü gösteriyordu ve Seungmin'in yıl dönümü için ayırttığı otele gitmek için yola çıkmaları gerekiyordu. Sürpriz olsun diye Jeongin'e söylememişti ve fazlasıyla heyecanlı hissediyordu.

Eşinin, çok kısa bir süre içerisinde evde olması gerekiyordu. Jeongin her zaman dakikti.

Sabırsızlıkla dudaklarını ısırdı ve beklemeye devam etti.

Birkaç dakika sonunda evin önünde duran arabayı görmüş ve gizlediği bavula son bir bakış atmıştı. Kapıya doğru ilerlerken çalan zille adımlarını hızlandırıp kapıyı açmıştı.

"Hoş geldin!" Jeongin, onu kapıda tüm güzelliğiyle karşılayan eşine kocaman gülümsemiş ve yanağını öpmüştü. "Hoş buldum!"
Seungmin, çok fazla oyalanmamaların gerektiği için eşini kapıdan çekip evin içerisine yönlendirmişti.

"Aç mısın?" Jeongin, başını hafifçe sallamıştı. "Tamam o zaman, sen yıkanırken ben de yemekleri ısıtayım. En sevdiklerinden yaptım!" Seungmin'in bu kadar enerjiyle söylediklerine gülüp "Teşekkür ederim, geliyorum hemen."

Jeongin, Seungmin ne yaparsa yapsın her zaman ona teşekkür ediyordu ve bu Seungmin'e göre çok ince bir hareketti.

Eşi uzaklaşıp banyoya girdiğinde Seungmin, tezgahın üzerinde duran araba anahtarını cebine atıp kenara gizlediği bavulu ve küçük kutuyu alarak evden hızlıca çıkmıştı.

Jeongin'in banyoda durma süresi çok kısaydı ve acele etmesi gerekiyordu. Asansöre hızlıca binip zemir katına inmiş ve koşar adımlarla arabaya ilerlemişti.

Bavulu bagaja yerleştirmiş ardından da yanında getirdiği el çantasına küçük kutuyu koyup barajı kapatmıştı. Aynı hızla eve giderken Jeongin'in çıkmamasını ummuştu.

Evet, çok değil birkaç saat sonra zaten öğrenmiş olacaktı ama götürebildiği yere kadar saklamak istiyordu.

Eve girdiğinde ortalıkta, eşini görmemiş olmasının rahatlığıyla derim bir nefes alıp kapıyı kapatacaktı ki bir anda yandan çıkan Jeongin, ondan hızlı davranmıştı.

"Seungmin." Sürprizin daha yola bile çıkamadan öğrenmiş olabileceğinden endişelenerek yutkunmuştu. Kendini bu heyecana o kadar çok kaptırmıştı ki bir çeşit oyun oynuyor gibiydi.

"Efendim aşkım." Jeongin'in bakışları, bir saniyeliğine yumuşasa da kısa sürede meraklı haline geri dönmüştü. "Arabanın yanında ne yapıyordun?" Seungmin, şirince gülümseyip gözünü kırpmıştı. Ortamı daha fazla tuhaflaştırmak istemeyerek "Birazdan öğrenirsin sevgilim, hadi önce yemek yiyelim!"

Jeongin'in, pek de bir şey anladığı söylenemezdi ama sorgulamamayı seçti.

Seungmin ısıttığı yemekleri tabaklara koyarken Jeongin de ona yardım etmiş, hızlıca yiyip ortalığı toparlamışlardı.

Seungmin, odalarına girip üstündekileri değiştirmiş ve geri dönmüştü. "Ben iki dakikaya geleceğim sen de yatağın üzerine bıraktıklarımı giy, tamam mı? Geliyorum hemen." Eşine cevap hakkı tanımadan Bobi'yi alarak evden çıkmış ve Jeongin; gerçekten neler olduğu hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmadığı için sadece, kendine söylenenleri yapıyordu.

Seungmin, eve geri döndüğünde Jeongin'in de hazır olduğunu görmüştü. Sevgilisi, şu an çok saf ve sevinli duruyordu. Kendini tutamadan yanına gidip yanağından seslice öpmüş ve geri çekilmişti.

"Hadi gidelim."

"Nereye gidiyoruz ki? Ben hiçbir şey anlamadım."

Seungmin, uzattığı ayakkabıyı giyen eşinin elinden tutup kapıyı kitleniş ve ilerlemeye başlamıştı. "Şimdi şöyle ki... söylemeyeyim olur mu? Yani çoktan batırmış olacağım ama sürpriz gibi bir şey yapmak istiyordum ben..." Jeongin, onun hevesini kırmak istemediği için onaylayıp bir şey dememişti.

Arabanın yanına geldiklerinde şoför koltuğuna geçen Seungmin'e şaşırarak bakmıştı. "Seungmin? Yanlış tarafa geçtin sanırım." Seungmin kısaca gülerek reddetmişti, "Hayır, bugün özel şoförün benim! Hadi yana geç, ben süreceğim."

Jeongin, daha ne kadar şaşırabileceğini tahmin edemeyerek yan koltuğa oturmuş ve yola çıkmışlardı.

...

"Bizim havaalanında ne işimiz var, Seungmin?" Jeongin, eline tutuşturulan bavulu almıştı.

"Bizi, Jeju'ya götürüyorum!" Seungmin'in coşkulu bir biçimde söylediklerine karşı Jeongin şaşkınlıkla kirpiklerini kırpmış ve ciddi olup olmadığına bakmıştı. Ciddiydi.

Bir an gerçekten çok sevdiğini ve sevinçten gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Vakit kaybetmeden kollarını Seungmin'e sardığında Seungmin, gülerek başını onun boynuna yaslamıştı.

Jeju, liseden beri hayalini kurdukları bir şeydi. İkisi de durumu olmayan ailelerden geldiği için bu hayallerini gerçekleştirmek gibi bir şansları olmamıştı ve evlendiklerinde de henüz genç, birikimsiz olmaları ayriyeten başka bir dezavantajdı. Daha yeni yeni toparlanmaya başladıklarında Seungmin, bu şansı değerlendirmek ve Jeongin'le her zaman düşledikleri o adaya gitmek istemişti.

Jeongin, mutlulukla Seungmin'in saçlarına birkaç kelebek öpücüğü kondurduktan sonra heri çekilmişti. "Nereden aklına geldi bu?"

"Hiç aklımdan çıkmamıştı ki, yıllar önce bile hayalini kurduğumuz her şeyin tek tek gerçekleşmesini çok istiyorum." Seungmin, Jeongin'in dolu gözlerini görünce dudaklarını büzüp dudağından öpmüştü.

"O güzel gözlerinden öperdim ama biliyorsun malum..."

Jeongin, başını hiddetle salladı. "Hayır, istemem. Bu defa değil." Seungmin başını sallayıp onaylanmıştı.

"Hadi, gidelim." İkisi havaalanı binasından içeri giderken Seungmin, iş yerlerinden izin aldığını ve diğer tüm şeyleri -Bobi'ye bakmak gibi- hallettiğini söylemişti.

Birkaç gün de olsa gerçekten baş başa kalacak olmaları onları sevindiriyordu.

Birkaç gün de olsa gerçekten baş başa kalacak olmaları onları sevindiriyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yangseungmin

and you save me.

-

i just wanna be yourssss (bu bolumu pek sevemedim ama gecis bolumu diyelim mi.

091123

me and my husband, seunginHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin