-
Jeongin, son üç gündür her akşam yaptığı gibi yine heyecanlı bir şekilde Seungmin'in dizlerine uzanıp kuruduğu hayalleri eşiyle paylaşmaya başlamıştı.
"Sence kız mı olur, erkek mi? Aslında hiç fark etmez. Düşünsene Seungmin, küçücük elleri olacak ve etrafta dolaşacak. Düşüncesi bile kalbimi tekletiyor." Seungmin, bir yandan; eşinin saçlarını elleri yardımıyla geriye tarıyor ve diğer yandan da gözleri parlaya parlaya anlattığı şeyleri dinliyordu.
Bazı şeyleri düşünmek için henüz erken olsa da Seungmin, onun hayallerine karışmak istemiyordu.
"Evet, haklısın sevgilim. Çok güzel olacak ve eminim ki seni de çok sevecek. Yerim o tekleyen kalbini." Jeongin, doğrularak Seungmin'i kollarının arasında hapsedip uzun uzun sarılmıştı.
En sonunda acıkan Seungmin, "Bir şeyler mi yesek? Acıktım biraz." Jeongin, "Olur, yiyelim. Canının istediği yemek var mı?" Eşinin sorusuyla dudaklarını büzüp omuzlarını silkmişti.
"Yok, ne olsa yerim gibime geliyor şu an..." Tilki gözlere sahip olan, gülüp Seungmin'in saçlarını karıştırmıştı.
"O zaman bu işi bana bırak ve birazdan göreceğin hünerlerimle beraber bana bir daha aşık ol." Jeongin, şakacı bir şekilde tek gözünü kırpıp elini saçından geçirmişti.
"Üzerindeki tilkili pijamalarınla yeterince karizmatiksin ve çoktan birkaç defa daha aşık oldum. Üstün bir çabana gerek yok."
"Bence sen başındaki köpek desenli bandanan varken çok konuşuyorsun Yang Seungmin." Seungmin, gülerek oturduğu yerden kalkmış ve mutfağa koşuşturmuştu. Jeongin'in arkasından gelirken güldüğünü işitiyordu.
Jeongin, mutfağa vardığında kendisini bekleyen eşine sanki bir şefmişcesine komutlar vermeye başlamıştı. "Evet, Yang Seungmin benim için mikseri ve gri karıştırma kabını çıkarmanı rica edeceğim."
Rol icabı bile olsa asla emir verememesi ve kibarlığından ödün vermemesi Seungmin'i gülümsetirken dediği eşyaları alıp tezgaha bırakmıştı.
Jeongin, pijamasının kollarını sıvayıp dolaptan kendi çıkarttığı yumurtaları kaba kırmış ve mikser yardımıyla çırpmaya başlamıştı.
"Poğaça mı yapacağız?" Seungmin'in sevinçli çıkan sesiyle memnunca başını sallamıştı.
"O zaman unu çıkarayım ben!" Arkasını dönmüş ve unun bulunduğu dolaba ilerleyeceği sırada elinden tutulmuştu.
"Öyle bir şey yapmayacaksın tabii ki, al sen bunu çırpmaya devam et ben alırım unu." Seungmin, başını yana eğip neden öyle bir şey dediğini anlamaya çalışmıştı.
"Bana böyle sevimli sevimli bakma Seungmin, ısırasım geliyor. Ve ağır taşımaman için diyorum, bundan sonra dikkat edeceğiz." Jeongin'in söylediklerine karşı başını minik adımlarla onaylayan bir biçimde salladığında şirinliği sayesinde eşinden bir öpücük kazanmıştı.
O da geri olarak aynı öpücükten bıraktığında sormuştu. "Peynirli yapmayız değil mi?"
Jeongin, peynir sevmezdi.
"Canın çekerse öyle yapalım fark etmez bebeğim." Seungmin damağıyla 'tch' sesi çıkarıp dolaba bakınmıştı.
Neli yapabilirlerdi bilemiyordu, aslında patatesli poğaçayı çok severdi ama haşlanması uzun sürebilirdi.
"Patatesli yapalım diyeceğim ama pişmesi uzun sürer..." Jeongin, Seungmin'in kararsız çıkan sesiyle hamura bulaşmış ellerinden hirisyle dolabı işaret etmişti. "Sen olur olmadık yemeyi seviyorsun diye sabah haşlanmıştım birkaç tane, onları kullanılanabiliriz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
me and my husband, seungin
Fanfic"evlerin çoğunlukla dört duvar, bir çatısı: nadirense güzel bir yüreği ve bolca kucaklaşması olur." -kim seungmin & yang jeongin ִֶָ 𓂃⊹ ִֶָ | mpreg, fluff