-
"Jeongin, gözlerimi açabilir miyim artık?" Seungmin, merakla kıpırdanarak gözlerini kapatan eşinin ellerinin üzerine sarmıştı parmaklarını.
"Bir dakika bekle sevgilim." Jeongin ise heyecanlı bir şekilde karşısında durdukları eve son bir bakış atmıştı.
Ellerini sonunda çektiğinde Seungmin, öncelikle nerede olduklarını anlamak için etrafına bakınmıştı. Birkaç saniyede aklına doluşan anılarıyla nefesi kesilmişti.
Hemen yanında olan Jeongin'e dönmüş ve sevinçten dolan gözlerini kırpıştırmıştı arka arkaya.
"Aşkım, nereden hatırladın bu evi?" Tam on yıl önce, okuldan çıktıkları bir gün, gizlice bahçeye atlayıp gezdikleri evin bahçesinde duruyorlardı.
"Aklıma geldi öyle... içeriyi gezelim mi?" Seungmin gülerek başını yana eğmişti. "Nasıl olacak o? Bak bu sefer de yakalanırsak ben kocaman karnımla koşamam, baştan söyleyeyim!"
Jeongin, başını hafifçe geriye atıp gülmüş ve eliyle Seungmin'in karnını sevmişti. "Ben seni kucağıma alırım."
"Peki o zaman gezelim." Jeongin, elini onunkilerle birleştirip kapıya yönelmişti. Seungmin, kapının yanında hâlâ duran saksıya gözlerini kısarak bakmıştı. "Hâlâ orada saklıyor olamazlar, değil mi?"
"Hmm sanmıyorum." Seungmin merakla Jeongin'e bakarken Jeongin, elini kabanının cebine atmış ve anahtarlık çıkarmıştı. Kapıyı açarken eşinin elini bırakmamış ve kaşlarını hafiften çatmış olan Seungmin'e bakmıştı.
"Jeongin?" Cevap alamadan içeriye çekildiğinde arkasından kapatılan kapıya bakmıştı.
Jeongin, Seungmin'in elini havaya kaldırıp önce küçük bir öpücük bırakmış ardından onun avucunu açmıştı. Parmaklarının ucunda tuttuğu anahtarı Seungmin'in avucuna bırakmıştı.
"Yeni evimize hoş geldin." Seungmin, bir şey diyemeden başını yana çevirmiş ve eve bakınmaya başlamıştı. Kendi etrafında dönüp incelemeye devam ederken Jeongin, onun tepkisine gülümseyerek baktığı sırada Seungmin olduğu yerde durmuştu.
"Gerçekten bizim mi? Yoksa şakacıktan mı?" Jeongin, aralarındaki kısa mesafeyi kapatıp arkasına geçmişti. Ellerini Seungmin'in beline, başını da boynuna yaslamıştı.
"Evet bebeğim gerçekten bizim evimiz burası. Sana sormuştum, on sekizimde alsam verirler mi, diye. Vermezler, demiştin. Yirmi dördümü bekledim, verdiler." Seungmin, arkasını dönüp Jeongin'in boynuna kollarını dolamıştı.
"Ne diyeceğimi bilmiyorum şu an, teşekkür ederim..." Eşinin sesinin titrediğini fark etmişti Jeongin.
Bir şey demek yerine sarılışına karşılık vermişti.
Seungmin, bir süre sonra ayrılıp eve tekrardan bakınmıştı.
Günün en büyük gülümsemesini sunarken parlayan gözlerini Jeongin'inkilerle birleştirmişti.Jeongin, onun sevimliliğine bir defa daha kapılırken kendini tutamadan uzanmış ve Seungmin'in yanaklarını ısırmıştı.
Seungmin, anında kaçmaya çalışırken Jeongin ellerini onu yakalamış ve kucağına almıştı. "Kaçamazsın hiçbir yere."
Seungmin inmek için çırpınırken şakacı bir tavırla söyleniyordu. "Jeongin, bırak beni bak! Bir şeyler oluyor bana! Bayılıyorum mu?" En son söylediğiyle başını Jeongin'in omzuna bırakmış ve birkaç saniye beklemişti.
İstediği tepkiyi alamayınca tek gözünü açmış ve kucağında olduğu eşini kontrol etmişti. Anında göz göze geldiklerinde gözünü tekrardan yummuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
me and my husband, seungin
Fanfic"evlerin çoğunlukla dört duvar, bir çatısı: nadirense güzel bir yüreği ve bolca kucaklaşması olur." -kim seungmin & yang jeongin ִֶָ 𓂃⊹ ִֶָ | mpreg, fluff