Kırışmış parmaklarının ardında tasviri yüksek ressamlar var. Başkasının gülümsemesini, ağlamasını hatta başka bir şey düşünmesini sağlayan müzikkarlar var. Gördüğünü unutmayan, ellerine kara boyalar bulaşmış niceleri var. Sesiyle tüm kalabalığı etkisi altına alan sanatkarlar. Çok uzak olmayan, tüm otoritesiyle baskılayabilen patronlar, hocalar, siyasi devrim sahipleri var. Hayretle izlediğim insanlar var. Kendimi sorguladığım çok zamanlarım var. Törpü görmüş benliğim mi var yoksa yeteneksiz doğmuş olmanın hüznü mü var üzerimde? Devrik kurduğum cümlelerim var. Kurmak için saatlerce düşündüğüm satırlarım var. Elimi tutamayıp ortaya koyduğum kelimelerim var. Yazarlıktan çok uzak... ama fısıldayan biri var. Fısıltının uğultusuna kapıldım ben. Okuduklarıma yandım. Hayranlığı geçtim bir parçası olmak istedim. Herhangi bir şeyin... Baltaya sap olmak belki de. Ama bu 'olmak' duygusu cesaretlendirdi beni. Hikayeyi burda başlattım. Ya o beni bitirecekti ya da ben onu. Ben biterken onu da bitirmeyi tercih ettim. Satırlarda buluşalım. Belki sararmış sayfalara iliştirilmiş notlarda...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parya
Non-FictionDeneme kitabıdır. Bazı cümlelerin altını çizdiğinde, onu yaşadığından mı çizersin? Yoksa seni yaraladığı için mi? Umarım ortak noktalarımız seni zamanında nefessiz bırakan tatlar hatırlatmaz. Lakin hayat yeterince düz, oysa önceleri dünyanın düz old...