İşini bitirene kadar hep aynı şarkıyı başa saran biri, hayatını da sürekli başa sarıyor mudur dersiniz? Hep aynı döngüye aldığı hayatını, sonuçlarını değiştirerek yaşar mı?
Günün ilerleyen saatlerini tahmin edebilen biri, saatlerin getireceği şeyleri bilebilir mi?
Düşünmediğini sanarken düşündüğünü fark edemez mi? Sıradan olmak da bu sanırım. Özel insanlar mi daha az düşünür? Daha mı kaygısızlardır? Bir şeyleri yapabilecek olmasına karşı tuttuğu inançları, kendi telkinleri üzerine kurulmuş lego kulelerinden ibaret değildir dimi? Kendini kandırsa bile, başkalarını da kandırabilir mi? Aklımda sayısız fikir, o fikirlerin sonunda sonsuz bir ip var. Parmaklarıma dolanmış, hangi parmağıma sarsam o fikirlerden birini hayata geçirebilirim? Ben çok soru soruyorum sanırım bundan bu kararsız, siyah ve tozlu kasvetim. İyi çocuklar mı hep yenilir? Yoksa biz mi kendimizi iyi çocuk olarak nitelendiriyoruz? Bize dememişler miydi bu hayata bir defa geliyorsunuz, tadını çıkarın. Oysa benim ağzımda kalan acı tat, yutkunmamı zorlaştıran anılarım var. Hayat hani acısıyla tatlısıyla güzeldi? Şimdi neden herkes somurtuyor? İyi çocuk olmak kötü, biz en iyisi iyiymiş gibi yapalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parya
Non-FictionDeneme kitabıdır. Bazı cümlelerin altını çizdiğinde, onu yaşadığından mı çizersin? Yoksa seni yaraladığı için mi? Umarım ortak noktalarımız seni zamanında nefessiz bırakan tatlar hatırlatmaz. Lakin hayat yeterince düz, oysa önceleri dünyanın düz old...