2. BÖLÜM "Cesaretsiz Bir Kadının Kalbi"

111 12 2
                                    

Not: Bu hikayedeki tüm karakterler, yerler ve olaylar sadece hayal ürünüdür. Herhangi bir kimseyle, resmi ya da özel kurumla kesinlikle hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır.

Ve anladım ki;
bir kalbin varsa ,
cesaretin tam oradaydı.

2. Bölüm

Gün doğmak üzereydi. Güneşin kızıllığı tüm semayı ahenkle sarmış, şahane bir manzarayı gözler önüne sermişti. Parmaklarımın arasında tuttuğum sıcak kahvemden bir yudum aldım. Yeni kaynattığım için dudaklarımı yakmasını umursamadan pencereden manzarayı izlemeye devam ettim. Niğde 'den döneli tam üç ay oluyordu. Artık ilkbahar ayına girmiş olmamızdan dolayı güneş tüm sıcaklığıyla kollarını doğanın üzerine uzatmış, yeryüzü ısınmaya başlamıştı. Ara ara yağmur yağıyor, hafif meltem rüzgarları tatlı tatlı esiyor olsa da güneşin sıcaklığının yeryüzüne ulaşmasını engellemeye yetmiyordu.

Benim yalnızlığım ise, yüksek dağlardan yuvarlanan bir kartopu gibi günden güne büyüyordu. Seçtiğim hayatın ve tercihlerimin hüsranını yaşıyordum.

Aslında seçmeye mecbur kaldıklarım demek daha yerinde olurdu.

Tam üç aydır maaşımı alamıyordum. Haliyle kiramı, faturaları ödeyemiyordum. İlk ay babam bir miktar destekte bulunsa da ödeyemedikleri yüklü miktarda borç ve kalabalık bir aile olmamızdan dolayı giden ihtiyaçlar onları çok zor duruma sokmuştu. Zaten benimde tekrar yardım istemeye yüzüm yoktu. İlkbaharın gelmesinden dolayı iki aydır doğalgazı tamamen kapatmıştım. Biriktirmiş olduğum bir miktarla faturaları öderken , çoğu akşam yemek yemeden uyuyordum. Gündüzleri ise okulun yemekhanesinde yiyordum.

Dün akşam annemle yaptığımız konuşma işten ayrılıp eve gelmem yönündeydi. Eve gitmek istemiyordum. Annem ve babam dünya iyisiydi. Ailenin tek kız çocuğu olduğum için hep el üstünde tutulmuştum. Benden büyük iki abim ve bir de erkek kardeşim vardı. Onlar ise benim hep üstte olmamın kıskançlığıyla büyümüşlerdi. Üstelik hepsi evliydi ve üç katlı müstakil olan köy evimizde bir arada yaşıyorlardı.

Gelişmemiş dağ başında küçük bir köydeydi evimiz.
Köy işlerine alışık olmamam bir yana , komşuların gördükleri an soru yağmuruna tutmaları canımı çok yakıyordu. Hepsi yıllardır ailemden uzakta liseyi ve üniversiteyi okuduğumu, çalıştığımı biliyorlardı. Kötü niyetli olmasalar bile , o an da asla altta kalmaz herkesin ağzını payını verir daha sonra da gecelerce düşüncelerimde yer edinirdi söyleşileri.

Üstelik ne yaparsam yapayım hak etmediğim laf kondurmaları yüzünden hem kendi huzurum bozuluyor hem de tüm ailenin huzurunu kaçırıyordum. Altta kalsam gün geçtikçe daha çok eziliyor, üste çıktıkça ortalık birbirine karışıyordu.

İki türlü de olmuyordu. Çıkmaz bir sokağa girmiş gibiydim, ilerlemek istiyordum ama ilerleyemiyordum üstelik geriye dönsem geldiğim bunca yola yazık olacaktı. Dönemezdim. Hayatımda ilk defa kendimi bu kadar çaresiz hissediyordum ve gerçekten berbat bir histi. Elbette bir yolunu bulup hayatımı düzene sokabileceğimi biliyordum. Hep yaptığım gibi bu sancılı dönemi yine kendi başıma atlatacaktım ama çekilen sancılar geceler boyu zihnimi karıştıran düşüncelerim hayatım boyunca benimle olacak, zihnime işkence etmeye devam edecekti.

İki haftadır yeni bir iş arayışındaydım ama dönem sonuna yaklaştığımız için hiçbir okulda boşluk yoktu, ya da birkaç ay için yeni birine maaş ödemek istemiyorlardı. Şimdi işten ayrılırsam Eylül ayına kadar boşta olacağımı biliyordum ve bu yüzden bugün kurumun kurucusu Seher Hanım ve Kemal Beyle konuşacaktım.

Pamuk  ÖğretmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin