|BÖLÜM 16|

66 23 130
                                    

Hepinize merhabaa 🫶🏻
Canlarım nasılsınızz
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olurr

Bırakıp gitme ellerimi, sevginden mahrum etme beni, sensizlik tek korkum...

Selin'den
Birilerini memnun etmeye çalışmaktan çok yorulmuştum. O üzülmesin, bu kırılmasın diye uğraşmaktan kendimi unutmuşum. Hiç kimse yaptığımız doğru şeyler için tebrik etmez ama bir yanlış yakalasınlar yüzümüze vuruyorlar.

Mert'in yaşattığı şeylere rağmen ona sarıldım. Aslında onun yaşattığı şeylerden sonra affedecek değildim. İçimde nedenini bilmediğim şekilde intikam arzusu vardı. Bana yaşattıklarını yaşatmak istiyordum. Belki de o yüzden gönderemiyordum. Ama şimdi ona sarıldığımda Demir'in bizi görmesi hiç iyi olmadı.

Neden bilmiyorum ama bizi görmesi beni germişti. Demir hemen yandaki eve girince ben de Mert'ten ayrıldım. Mert baktığım yere baktıktan sonra bana dönüp "Selin, sen iyi misin?" Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum. Gene de başımı aşağı yukarı sallayıp "Mert artık gider misin?" Onun burada durmaya devam etmesi hiç iyi değildi.

Beni onaylayıp "Görüşürüz." dedi. Gülümsemeye çalışarak "Görüşürüz." dedim. Arkasını dönüp gitti. Demir'in evine baktıktan sonra arkamı dönüp gidecekken bir kapı sesi duydum. Oraya dönüp bakınca Demir'in hızlı hızlı arabaya gittiğini gördüm. Neye sinirlendi ki? Arabaya bindiği gibi son sürat sürdü. Umarım kaza yapmaz.

Arkama dönüp eve girdim. Mutfakta yemek yapan annem ve masada resim yapan Mehmet'i gördüm. Mehmet beni görünce ayağa kalkıp "Ablam geldi." Yanıma gelip bana sarıldı. Annem de mutfaktan gelip "Hoş geldin kızım." Sadece gülümsedim. Hiç uğraşamazdım.

Yanlarından geçip merdivene giderken annem kolunu kavradı. Ne istiyordu? Sesini kısarak "Hala neyin tribini yapıyorsun? Eve döndük işte. Mehmet'in aklını karıştırıp durma." Hala aynı şeyi söylüyordu.

Derin nefes alıp "Aynı şeyi söyleyip durma. Siz günlerce gelmediniz. Bu çocuğa ben baktım." En sonunda daha ağır konuşacağım. Bana gülerek "Senin baktığın çocuğu da görüyoruz. Bizi sevmiyor." Benim suçum muydu?

Sesimi kısık tutmaya çalışarak "Ben hiçbir şey yapmadım. Şimdi mi aklınıza geldi de onu düşünüyorsun?" O zaman bırakıp gitmeyeceklerdi. Ben dediğim her şey de haklı olduğumu düşünüyorum.

Kolumu daha çok sıkarak "Senin dilin fazla uzamış. Karşında kimin olduğunu unutma! O benim oğlum. Sen kimsin de beni sorguluyorsun. Odana git!" O an kızınım demek istedim. Ama o beni kabul etmek istemiyordu. Ayrıca bana emir mi verdi? En sevmediğim şey emir verilmesiydi.

Kolumu çekmeye çalışıp "Sen bana emir veremezsin." Kolumu ittirerek bırakıp mutfağa geri gitti. Mehmet olmasaydı bu evde bir saniye bile durmazdım. Ama kardeşimi bunların eline bırakamam.

Odama gidince nefes almaya çalıştım. Hiçbir şekilde olmuyordu. Demir'i aramam gerekiyor. Çünkü onunla konuşunca sakinleşiyordum. Telefonumu alıp Demir'i aradım. Baya uzun bir süre çaldıktan sonra açıldı. Tam konuşacakken "Selin, ben Arden." Demir'in telefonunun Arden de ne işi vardı?

Sakin olmaya çalışarak "Arden, Demir nerede? Acil konuşmam lazım." Kesik kesik nefes sesi duydum. Hayır, bir şey olmuş olamaz. "Selin, Demir kaza geçirdi. Durumu çok ağır." Bu iki cümle canımı o kadar acıttı ki anlatamam. Dizlerimin bağı çözüldü. Başka şeylerde söyledi. Ama o iki cümle sonrasını duymadım.

Sadece telefondaki sesi dinledim. Anında aramanın sonlandığı sesi geldi. Şakaydı değil mi? Ona en çok ihtiyacım olduğu zaman gidemezdi. Bana kızdığı için hızlı sürmüştü. Eğer beni o halde görmeseydi kaza yapmazdı. Telefonumu alıp kapıyı açmıştım ki başım döndüğü için kapı eşiğinde kaldım.

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin