1

2.1K 104 70
                                    

Okuldan çıktıktan sonra Gökhan abiyi arayıp, eve kendim geleceğimi söylemiştim. Ama keşke söylemeseydim.

Arkamda beni kovalayan köpek tekrar havladığında çığlık atarak daha da hızlandım.

Bir yandan ağlıyor bir yandan çığlık atıp yardım istiyordum.

"Yardım edin! Ölüyorum!"

Yolum az kalmıştı ama gözümün önüne gelen sarı saçlarım bana zorluk çıkartıyordu.

Kafamı çevirip köpeğe baktığımda hemen dibimde olduğunu görmemle hızlanmaya çalıştım.

"Lan lütfen git! Ulan git artık!"

Köpek beni bir yerlerine takmıyordu. Ama şuan korkudan altıma bile işeyebilirdim.

Evimizin- yani malikanemizin olduğu sokağa girdiğimde rahatlamıştım.

Sesimi duysunlar diye avazım çıktığı kadar bağırmaya devam ettim. Çünkü biliyordum ki korumalar hep bahçede gezelerdi.

"Allah'ım affet! Ah, gitsene lan, Allah'ım hangi günahımın cezasıdır bu çektiğim?"

Eve yaklaştığımda kapıda ki arabaları umursamadan bahçeye doğru koştum.

"Ya git, vallaha bir daha sana bulaşmayacağım, defol artık!"

Bahçeye girip koşturduğumda köpek de arkamdan bahçeye girmişti.

"Lan it! Bahçeye niye giriyorsun?!"

Gözlerimle Gökhan abiyi gördüğümde hızlanıp kucağına atladım.

"Abi, kurbanın olayım kurtar beni bu canavardan!"

Gökhan abi beni kucağından indirip arkasına aldığında köpeğe kızıyordu.

Kolumu ağlamaktan kızarmış burnuma sürttüm. Beyaz tenim de kızarmış olmalıydı.

Gökhan abi köpeği geri gönderdikten sonra bana döndü. Elleriyle yüzüme yapışmış saçlarımı kulağımın arkasında sıkıştırdığında ağlamam kesilmişti.

"İyi misin?"

Kalbim ile böbreğimin yer değiştirdiğine eminim.

"Ben her zaman mükemmelim, Gökhancığım abim."

Bana bakıp gülümsedi.

"Balın, eve gir!"

Babamın soğuk sesini duyduğumda kafamı kaldırdım ve etrafıma baktım.

Bizimkilerin dışında birçok siyah giyinimli koruma vardı.

Önlerinde ise babam yaşlarında bir adam, onun yanında ise 20'li yaşlarında biri daha vardı.

"Balın, hadi."

Bu kez de Gökhan abi beni göndermeye çalıştığında kızarmış suratımla ne kadar komik görüneceğimi bile bile kaşlarımı çattım.

"Bir dakika, Balın Sarıaslan? Kayıp kızım yani,"

Önde ki yaşlı moruk ciddi miydi, yoksa bugün 1 Nisan mıydı?

"Balın sizin hiçbir şeyiniz değil."

Moruk bundan etkilenmemiş gibi görünüyordu.

"Balın benim kızım."

Ne oluyordu burada?Gökhan abiye yaklaştım.

"Kamera nerede? Poz vereyim azıcık."

Bana öyle bir bakıyordu ki. Benim ne kadar zeki olduğumun farkına varmış gibiydi.

Balın'ım Ben AyolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin