6

916 72 1
                                    

"Hadi arkadaşlar, hazırlanın!"

Her bir konuşmacı ellerindeki kağıtlarlarla sırasını beklerken Taehyung, ikide bir omzunu dürtüp duran ve 'Dostum, nasıl okuyorum bi' kontrol etsene.' diyen Seolhyun'dan bıkmıştı.

Kız gerçekten de iyi gün dostuydu. Bu gibi sıkıntılı ve zorlu süreçlerde hiç mi hiç çekilmiyor, asla yardımcı olmuyordu.

"Son bir kişi ve ardından sen çıkıyorsun. Heyecanlı mısın?"

Jimin, üst sınıfların en tatlı alfalarından biriydi.

Sabahtan beri Seolhyun'a katlanması yetmiyormuş gibi, Park Jimin bir anda onunla arkadaş olmaya karar vermiş gibiydi. Zamanlamaya lanet etti, sinirli biri izlenimini vermek istemiyordu.

"Yani... Pek sayılmaz."

"Kim Taehyung! Hadi buraya gel."

Genç kız eliyle onu çağırırken bir yandan da sahnenin boş olup olmadığını kontrol ediyordu.

"İyi şanslar." Ve Taehyung, büyük bir soğukkanlılıkla sahnenin ortasına yerleştirilen kürsüye doğru yol aldı.

"...Jungkook mu? Bugün gelmedi mi?"

Kalabalığın(yaklaşık yirmi kişi falan) arasından seçilen sözcüklere, beyni otomatik olarak kulak kabartmıştı bile. Duyduğu isim, kafasını sesin geldiği yöne doğru çevirmesine sebep olmuştu.

"Bi' arayayım, dün de sesi pek iyi gelmiyordu."

Uzun boylu alfa, Kim Namjoon'du.

Duydukları Taehyung'u tuhaf hissettirmişti, asla umrunda olmaması gerekiyordu Kook'un. Ancak yine de, omegası her zaman yaptığı gibi, alfanın adını duymasıyla bile Taehyung'a ihanet etmiş ve büyük bir ilgiye tutulmuştu.

Jungkook'a dair tek bir şey bile içindeki omegayı tetiklemeye yetiyordu.

Bu durum ise Taehyung'u derinden sarsıyordu.

Unutması gerekiyordu ve bunda başarılıydı, ancak omegası yüzünden bir türlü tam anlamıyla kurtulamıyordu alfadan.

"Buyur, seni dinliyoruz."

.
.
.

"...İşte ben de dedim ki, buranın sahibiyle görüşmek istiyorum. Sonra adam lafı çevirmeye başladı..."

Seolhyun hararetli bir şekilde daha geçen gün başından geçen bir olayı anlatırken genç adam, dinliyor gibi gözükse de pek oralı değil gibiydi.

"Ya inanabiliyor musun? Adam resmen bana hırsız muamelesi yaptı, bir baksana bana ben de hırsıza benzer bir yön var mı?"

Taehyung kısaca 'hmm'ladı.

"Yok değil mi?"

"Yok, Seolhyun."

Fazlasıyla sıkılmış, durgunlaşmıştı Tae. Dikkatini verememişti bir türlü.

"..."

Genç kız konuşmaya devam ederken omeganın gözü, sabahtan beri aklını oyalayan alfaya kaydı. Tam arkadaydı.

Onu istediği kadar izleyebileceği bir yerde olmanın getirdiği rahatlıkla heyecanlandı bir an. Seolhyun'un umru değildi zaten, bakışlarının birkaç milim kaydığını fark edemeyecek kadar kendinden geçmiş gibiydi.

Fazla kilo vermiş. Baya fazla.

Omega, eşinin bu çökmüş halini gördüğü an derin bir sessizliğe gömülmüştü içinde. Taehyung ise vücuduna gelen ani titremeye engel olamamıştı.

Alfa çok keyifsiz duruyordu.

"Ya bi' de çalacak olsam onların ucuz ürünlerini mi çalacağım Tanrı aşkına?!"

Gözleri alfaya kilitlenmiş, uzun zaman sonra onu inceleyebilmenin keyfini sürüyordu.

Özlediğini inkar edemezdi o an.

Tanımadığı bir alfa ve Joon da masaya gelmişti şimdi.

Jungkook'un öylece oturması ve eski neşesini, parlaklığını yitirmesi mahvetmişti omegayı. Halbuki böyle hayal etmemişti, birlikte oldukları zaman alfa o kadar ilgisizdi ki artık kendisine dair bir duygu bile barındırmadığını düşünmeye başlamıştı.

Ayrılmak istediğini söylerken de, Jungkook'un umursamaz tavırları doğrular gibiydi bu düşüncelerini.

Alfanın, omeganın yokluğuna bu kadar üzüleceğini ölse tahmin edemezdi Taehyung.

"...Değil mi Taehyung?"

"Ha?"

"Öyle değil mi?"

"Öyle, öyle."

İçine oturan karamsarlık ve hüzünle bir süre daha iyice zayıflamış olan alfayı izledi. Kimseye belli etmeden.

Bu ayrılık süreci ne zaman bitecekti acaba, Taehyung artık bu çilenin bitmesini istiyordu.

Alfayı tamamen unutabilmeyi istiyordu.

your body next to me, is just a memory : taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin