4.BÖLÜM: 'PİŞT :)'

222 104 17
                                    

Göz kapaklarımın arasından sızan güneş ışıklarıyla göz bebeklerim küçüldü ve yavaş yavaş gözlerimi araladım. Yatağımın karşısındaki pencereden gelen ışıkla beraber ahenkle dans eden tozların hareketlerini bakışlarımla takip ederken duvardaki saatin tam 11.00' ı gösterdiğini, yelkovanla akrebe uzun bir süre baktıktan sonra fark ettim.

Yatağımdan doğrulup, aşağı kattan burnuma gelen mucizevi yumurtalı ekmek kokusunu ve bulaşık seslerini takip ettim. Mutfaktaki küçük, kare masanın etrafından turlayıp hayranlıkla yiyecekleri koklarken, az önce arkası dönükken bulaşık yıkayan Defne'nin yanı başımda durduğunu, başımı kahvaltıdan kaldırdığımda gördüm. Kahvaltının güzelliğiyle ilgili bir şey söylemek için ağzım açılmıştı ki; Defne'nin öfkeli bakışlarının ardından duyulan sesiyle aniden kapandı.

" Eylül Hanım hiç kalkmasaydınız keşke... Ben de kahvaltınızı yatağınıza getiriyordum. " dedi alaycı tavrıyla.

" Pekâlâ... Yatağıma geçiyorum o zaman. Ne de olsa yatağıma getiriyordun. " dedim ciddi ciddi. Arkamı dönüp, bir adım atmamla bileğimi kavrayan bir elin beni geriye doğru çekmesi bir oldu.

" Eylül! Güzel espri ama sırası değil. Saat on bir farkında mısın sen? Dersin tam olarak başlamasına..." dedi bileğimi bırakarak kolundaki saate baktı ve ağzını açınca susması için elimi ağzına götürüp sus işareti yaptım. "Defne abartılacak bir şey yok. Günlerden Pazartesi ve dersin başlamasına tam iki saat elli beş dakika var. Hem ne olmuş gecenin dördünde yattıysam? " dedim sinir bozucu sırıtışımı atarken. Defne'yi gerçekten çok seviyordum ama bazen aceleci tavırlarıyla beni sinir etmeyi başarabiliyordu.

" O saate kadar ne yaptın sen?"

" Anime izleyip biraz mesajlaştım. Ne var ki bunda şimdi? "

" Şu rahat tavırların bir gün beni çileden çıkaracak ama ne zaman bilmiyorum." dedi ve çaylarımızı doldurmak için önümden çekildiğinde ben de masanın üzerinden bir parça yumurtalı ekmek koparıp ağzıma attım ve sandalyeye oturdum. Ağzıma dağılan leziz varlığı çiğnerken Defne'ye "Sen buralarda harcanıyorsun valla. Git bir lokanta falan aç zengin olursun gerçekten. " diye geveledim parmaklarımı yalarken. Defne'nin sıcakkanlı gülüşü, söylediklerimden sevindiğinin habercisiydi.

" İltifatlar yağdırmayı bırak da ye hadi." dedi gülerek.

* * *
" Eylül! Defne!" Üniversitenin gürültülü bahçesinin içinde kolaylıkla Cem'in sesini işitebilmiştim. Cem'le uzun zamandır arkadaştık. Onu öz abim gibi hissetmeme neden olacak bir bağ vardı aramızda.

" Cem nerelerdeydin? Özlettin kendini." deyip sarıldım. O kadar sıkı sarılmıştım ki Cem, onu ne kadar özlediğimi anlamış olmalıydı.

" Ablamı evlendirdik, geldim. "

Cem'in ablasının düğünü olduğundan, üç günlüğüne şehir dışına gitmişti. Ama bu bizim için üç gün değil de; bitmek bilmeyen aylar gibi gelmişti.

" Hayırlı olsun kardeşim. Allah mesut esin. " Bunları en içten gülümsememle söylemiştim.

" Âmin. Darısı başımıza " deyip, Defne'ye göz kırptı ve kahkahaları havada savrulurken istemeden de olsa ona eşlik ettim. Böyle davranmasının sebebi, Cem'in yeni kız arkadaşı Defne'nin hoşuna gitmemesiydi. Defne Cem'e her ne kadar o kızla birlikte olmaması gerektiğini söylese de Cem hırs yapıp kızla ilişkiyi devam ettirebilmek için, ne kadar sıkılsa da gayret gösteriyordu.

* * *
Kollarımın arasına aldığım kafamı gözlerimi açmamla beraber kaldırırken, Defne'yle Cem'in bana durumuma alışmış gözlerle bana baktığını fark ettiğimde, en son amfiden yukarı doğru çıkıp en sondaki sıraya oturup, öğretmenin gelmesini beklediğimi hatırladım. Anlaşılan o ki; gecenin uykusuzluğunu şimdi çıkarmıştım.

Devamı Gelecek...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin