9. Bölüm : Kerkük Zindanı

227 19 74
                                    

Merhaba sevgili vazgeçilmez olanlar :) Umarım iyisinizdir , mutlusunuzdur. Yeniden bir bölüm ile karşı karşıyayız.

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur :)
Fikirlerinizi çok merak ediyorum desteklerinizi esirgemeyin.

Şarkılarımız
Hekimoğlu Türküsü
Kerkük Zindanı
Çakal Çökerten Zeybeği
Gündoğdu Marşı

" Muazzam bir ihtimalsin.
Gökyüzüne dokunmak gibi.
Tüm maviliklerin sahibi olmak gibi.
Hani nasıl desem, "mutlu olmak" gibi."

Cahit Zarifoğlu

Elzem'den ;

Bir kıvılcım var bugünlerde kızıl renkli , melek görünümlü bir beyazın yansımasında...

O ateş ki dokunabilirsiniz ama yanarsınız üfleyebilirsiniz ama sönmez. Elinizi uzatırsınız içiniz ısınır. Yüreğinizi verirsiniz kor olur kıvılcım ateşe döner. Hem yanar hem de yakar etrafında dönenleri o ateş.

İşte o kıvılcım ki elimi uzattım ısıttı ,yüreğimi verdim ateşe çevirdi. Ne kor oldu içimdeki bu ateş ne de benim dışımdakileri yaktı. Bir ben. Bir benim sevdamı demledi bu ateş. Yavaş yavaş, zamanını bekler gibi bekledi içimde.

O kıvılcım ateşe döndü. Sevgim sevdaya bulandı. Emir Komutan sevdam olan Emir oldu. Benim yüreğimde ona bir gelecek vaad edildi. Benim yüreğimde ona bir sevda hediye edildi. Ben tam olarak üç gün önce kalbimin kilidini kırdım içine de sevdamı koydum. Ve o kalbi yeniden kilitledim.

O beni evine kiracı olarak almıştı fakat kalbinin mührünü de elime bırakmıştı. Kendisine de bana da tutanacak bir dal yaşamak için amaç bırakmıştı.

O amaç bir kız çocuğuydu. Bir sevdaydı. Bir ömürdü birlikte geçirilecek. Bir aileydi o amaç. Dört kişilik masada eksiksiz oturmak demek , şen şakrak insanlar demekti. Sarılmak. Çok çok sarılmak. Bir bebeğe , bir çocuğa sıkı sıkı sarılmak. Sevdaya sımsıkı sarılmak demekti o amaç.

Ne o ne de ben bu hayallerden vazgeçerdik artık. Bir hayal kurmuştuk beraber hüzünün geceye karıştığı anlarda. Şimdiyse çabalıyorduk bazı anlar yaşanabilir olsun bizi de hayata bağlasın diye.

Biz işte birbirinden aciz iki insan hayaller kuruyorduk. Bir ömre sığabilecek mi bilmeden tüm güzel şeyleri yaşamak istiyorduk. Hasretle bekliyorduk geleceği. Gelecek bizi içine almak istediğinde başımıza gelecek olanlardan habersiz bir şekilde sürüklenecektik ona doğru.

Geçmişi ve geleceği birbirine bağlayan ipler vardı şuan yaşadığımız zaman diliminde. O ip koptuğu an tüm bu yaşananların , acıların etkisi yüreğin üzerinden gidecekti. Biliyordum. Biliyordum çünkü hissediyordum. Geçmişi unutmak için umut geleceği beklemek için vuslat gerekirken şimdiyi yaşamak için emek gerekiyordu çaba gerekiyordu.

Biz Emir ile umut etmiştik. Umut Asya kızdı. Vuslata ulaşmak istedik. Vuslat bizim sevdamızdı. Ve çaba gerekiyordu vuslata erişmek için. O çaba da bizim içimizdeki kıvılcımın ateşe dönmesindeydi.

Ona çiçekli bahçeler sunmamıştım bana ışıltılı gelecek sunmamıştı. Biz biliyorduk ki onun mesleği çetindi. Gidişi vardı dönüşü meçhuldü. Bazı gidişlerin dönüşü al bayrağa sarılı tabutta da olabilirdi. İşte ben tüm bu ihtimalleri bilerek kurdum bu hayalleri. Onu günlerce de göremeyebilirdim aylarca da. Belki bir gün bir ömür de. Yürekte olan yürekte kalmaz mıydı mahşere kadar? Kalmaz mıydı sevda ruhun derinliğinde?

ElzemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin