38. BÖLÜM~
.
.
.
.
.Saatler geçmişti; gece yerini gündüze, dolunay yerini güneşe emanet etmişti. Yıldızlar yine görünmez, karanlık yine aydınlık olmuştu.
Her on iki bir saatte tekrar eden bu döngü, bir günü bile es geçmezdi. Öyle ya, bir sabah gözlerimizi açtığımızda yıldızlar karşılamazdı bizi.
İnsan uyanmak için gündüzü, yatmak için geceyi beklerdi. Uyandığında güneşi görmek, yatmadan önce yıldızları seyretmek.
Kimileri geceyi severdi, tüm gün güneşin batmasını beklerdi. Kimileri de gündüzü sever, güneşin doğmasını beklerdi.
Ben ise her gözümü açtığımda Barın'ı görmek istiyordum. Kapatmadan hemen önce de gözlerinin için son bir kez bakmayı.
Hayatımın geri kalanında, gecem de o gündüzüm de o olsun istiyordum. Hayatımızın geri kalanında birlikte olalım, kendi hikayemizi yazalım istiyordum...
Biraz daha sokuldum yaslı olduğum göğüsün sahibine. Onunla birlikteyken zaman kavramını nasıl yitirdiğime şahit olmuşum, güneşin doğuşuyla birlilkte.
Gecenin devamında kumlara uzandığımız ve yıldızları izlediğimiz yerden hiç kalkmamıştık. Öyle ki, biz yıldızları seyredip konuşurken yıldızlar da dolunay da kaybolup gitmişti.
Birbirimiz hakkında daha çok şey öğrenmiştik. Düne kadar onun hakkında hiçbir şey bilmiyormuşum gibi hissetmiştim hatta.
Mesela güne kahvaltı yapmadan başlamıyordu, benim aksime. Ben genelde kahvaltı yapmaya üşenirdim ve uyandığımda yataktan kalkamazdım. O yüzden de kahvaltı değil de öğle yemeği yiyerek başladım güne.
Gece geç yatardı ama erken uyanırdı, fazla uyumayı sevmiyordu... yine benim aksime. Ben on iki saat uyumadan uykumu alamıyordum bile.
Ne kadar zıt kutuplar olsak da düşünce yapısı olarak ortak bir noktada buluşuyorduk. Hissettiklerimiz birdi mesela. Farklı hayat hikayelerimiz olsa dahi aslında benzer şeyler yaşamıştık. O bir yetimhanede aile sevgisizliğini tadarken ben de bir ailenin için de tatmıştım aynı duyguyu.
Farklıydık ama aynı zaman da aynıydık.
Ve biz sevgiliydik... kafayı yemiş gibiydim. Gece boyunca en alakasız anlarda aklımıza sevgili oluşumuz geliyor ve salak salak boşluğa bakarak sırıtıyordum. Barın da her seferinde bu hallerime gülerek karşılık veriyordu. Keyifliydi Beyefendi, çok keyifliydi.
" Yine mi güzelim?" Duyduğum histerik gülüşle birlikte kendime gelerek kaşlarımı çattım hızlıca. Başımı ona doğru kaldırdığımda keyifle bana bakan yüzünü götmüştüm.
" Bir daha aynı soruyu sorarsan yemin ederim alnını karışlarım Barın. Allah Allah ya, sanki keyfimizden dalıp gidiyoruz? Bir kere iradem dışında gelişiyor." Gülümseyerek yüzüme gelen saçlarımı geriye doğru okşayarak kulağımın arkasını sıkıştırmıştı.
" Haklısın bebeğim. Tamamen benim hatam." Bir de böyle hanımcı hanımcı lafları vardı işte. Önce gülüyordu sonra da böyle cümlelerle egomu okşayıp gönlümü fethediyordu. İşini bu kadar iyi bilmesi iyi miydi, yoksa kötü mü? Bilmiyordum.
" En sevdiğin yemek ne?" Gece boyu konudan konuya atlamama o kadar çok alışmıştı ki hiç yadırgamadı bu beklenmedik anda gelen sorumu.
" Su böreği." Hiç düşünmeden verdiği cevapla birlikte su böreğini gerçekten de çok sevdiğini anlamıştım. Bir gün kesinlikle ona kendi ellerimle su böreği yapacaktım. Kaçıncı denemede yapmayı becereceğim meçhuldu tabi ama onun için elimden geleni yapacaktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyefendi /yarı texting/ ~FİNAL~
Romance05**: Öncelikle yaşanan durum için sizden özür dilerim. Adamlarım adına da kusura bakmayın meslek icabı fazlasıyla ketumdurlar. Bayılttığınız adamıma gelecek olursak, hayır katil olmadınız. Ufak bir beyin sarsıntısı geçirmiş şu anda hastanede iyi ol...