Kendi kendime evimde kafamı dağıtıyordum. 24. Yaşımı kutlarken kendimi olabildiğince kulağımda çalan müziğe odaklamaya çalışıyordum ama öyle olmuyordu.
Evde müzik dinleyip, depresifleşmenin bir süreden sonra anlamsız olduğunu kanaat getirdim. 20. Yaşımı az da olsa evim dışında bir yerde kutlamaya karar verdim. Üstümü değiştirip evden çıktım.
İstanbul'un pis sokaklarında, gece saati çıkmıştım. Düşüncelerden kurtulmak isteyen beynim için kurtuluş olarak arada sırada gittiğim gece kulübünü seçmiştim.
Düşüncelerimin çoğu yalnızlığımdan kaynaklıydı. Evden çevirmenlik mesleği ile geçiniyordum (çevirmenlik dediğim, ingilizce kitapların, türkçe diline çevirip, yayın evlerine gönderiyordum) ve kendimi insanlardan soyutlamıştım. Konuşma engelim vardı ve kendime konuşmak zorunda olmadığım bir iş için memnundum. Sadece arada sırada gittiğim bir gece kulübü vardı. Benim hayatım o kadardı ama bir o kadarda değildi...
Tanıdığım sokağın başına geldiğimde, alışkın olduğum sessizliğin içinde yürümeyi sürdürdüm.
En sonunda gece kulübünün önüne geldiğimde sessizlik bozulmuştu ve bende içeri girmiştim. Herkesin dans edip, eğlenmesini aldırmadan bar köşesine oturdum.Barmen geldi ve hafif bir içki söyleyerek (ona yazıp göstererek) gecenin tadını çıkardım. Barmen beni tanısa da ona yazıp gösterdiğim için konuşamadığım için bakışları her zamanki gibi hem hüzünlü hem de acıyarak bakıyordu.
Yanıma birden fazla kişi gelse de başımdan savdım ve kimseyle iletişime girme gereksinimi duymadım.5 kadeh içki içtikten ve dans ettikten sonra bardan (az da olsa ayık kafayla) gitmeye karar verdim. Tam kalktığım sırada biraz sendeler gibi oldum ama biri beni kolumdan tuttu ve kaldırdı.
Yüzümü ona döneyim derken beni kaldırır, kaldırmaz çıkış kapısına yöneldi. Onun ardından bende çıkışa yöneldim ve gece kulübünün kapısından çıkar çıkmaz derin bir nefes aldım. Yine sessiz sokaklardan, kafamda ki dolu düşüncelerle yürümeye başladım. Ne kadar içsem de kafamda ki düşünceler hep aynı şey oluyordu.
Düşüncelerimin kara büyüsü beni derinden etkiliyordu. Kırılıyordum. Paramparça bir ayna gibiydim her zaman..Kendi evimin sokağına girdiğimde içimde ki huzur denilen duygu, yavaş yavaş yok oluyordu. Sebebini bilmiyordum ama içimi bir huzursuzluk kaplamaya başlamıştı.
Evim, 2+1'di. Kendime, kendim gibi sessiz ve sakin bir mahallede ev bulmuştum ve yaklaşık 2 yıldır aynı evde yaşıyordum.
Evimin olduğu yerden 1-2 adımlık uzaklıkta ki ara sokaktan boğuk bir ses işittim. Olduğum yerde durdum ve sesi tekrar duymak için biraz bekledim ama ses kesilmişti.
Belki yanlış duydum veya kedidir diye geçiştirdim kendimi.Kendi evimin önüne geldim ve çantamdan anahtarımı çıkaracağım zaman tekrar boğuk bir ses işittim. Sokakta, görünürde kimse yoktu. Evimin kapısından ayrıldım ve ara sokağa doğru adımladım.
Ara sokağa yaklaştıkça hızlı gelen nefes alış veriş sesleri daha belirgin oluyordu. Kenardan yürüyüp, sokağın girişinin ucunda durdum ve tekrar sese odaklandım.
Kesik kesik sesler devam etti ama hiç bir konuşma duymuyordum. Kedi veya köpek olduğunu düşünüp tam arkamı dönmüş gidecekken, bir fısıltı sesi duydum.
Tekrar dikkat kesilince, birinin derin derin nefes aldığını duydum. Kafamı, sokağa kendimi belli etmeden çıkardım.
Gördüğüm manzara, kanımı donduracak cinstendi. Yere çökmüş bir adam, elini acı çektiği yerine koymuş derin nefesler alıyordu. Onun baş ucunda ise "ölüm meleği" gibi bekleyen ve eli bıçak tutan bir adam vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Çağırışı
Teen FictionHer karanlık ondan ve onlardan kaçmamı sağlıyor. Duygular yakamı bırakmıyor Geçmiş hafızamda canlanıp duruyor O benim kötü geçmişimden daha kötü bir gelecek oluşturuyor. Ben korkarak ona yürüyorum. Bütün yollarım ona çıkıyor ve artık kendimi durd...