22. BÖLÜM: HAYAT, AŞK VE ÖLÜM

24 1 0
                                    

Merhaba Canlarım 💗

Yeni bölüm ile geldim. Hepinize iyi okumalar 💗

 Hepinize iyi okumalar 💗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

22. BÖLÜM

KUZGUN VLADİMİR
30 Ekim 2020
(İstanbul)

"Oğuz!"

Kocaman kalabalığın arasından sadece tek bir kişi Oğuz'un tabutuna sarılarak ağlıyordu. Üzerine giymiş olduğu siyah uzun elbisesi, koyu kahve saçlarına örtmüş olduğu siyah şal kayıp yüzünü gösterirken onun Oğuz'un bana yıllarca anlattığı Ayda olduğunu anladım.

"Oğuz gidemezsin! Beni bırakıp gidemezsin!"

Onlardan uzakta bulunduğum kuytu köşeye biraz daha sinerek Ayda'yı izlediğimde babası yanına gelip onu yanına çekip aldı. Ayda babasına sarılıp yüzünü babasının göğsüne gömerken Oğuz'un katillerinden birine sarıldığının farkında dahi değildi. Hiçbir Oğuz Timinin katılmadığı cenaze törenine bu şerefsiz yüzünden uzaktan izlemek koysada bir an için sadece Ayda'yı o şerefsizden çekip almak istedim. Karşıma alıp Oğuz'u öldürenin babası olduğunu haykırmak istedim. Ama herşeyin bir zamanı vardı…

Ayda ağlayarak babasına sarılmaya devam ederken Turan Sancaktar'ın yanına gözüne siyah bir gözlük takmış ve kafasına siyah bir şal örtmüş bir kadın geldi. Kadına dikkatle baktığımda kafasındaki şal ile yüzünü gizlemesine rağmen onun Gökçe olduğunu anlamam çok kısa sürdü. Yumruk yaptığım sağ elimi duvara vurup hiddetle gizlendiğim duvarın arkasından çıktım ve bir adım attım. Attığım adımla Ayda babasından ayrıldı ve yanındaki sarı saçlı bir kadın ile bana benim bulunduğum yere doğru yürümeye başladılar.

Ben attığım adımla olduğum yerde kaldığımda dikkatle Ayda'yı izledim. Yanında ki kadının omzuna başını koyarak ağlamaya devam ettiğinde titreyen vücudunu yeni fark ettim. Vücudu öyle bir titriyordu ki ayakta duracak halde değildi. Ve o an aklıma Oğuz'un bana anlattığı hastalığı geldi.

"İlaçlarını aldın mı sen?"

Bana doğru daha çok yaklaştıkça sesleri gelirken gözlerimi ayırmadan bulunduğum yerden onu izlemeye devam ettim. Kendimi riske atmış olsamda onu görmek istiyordum. Çünkü Oğuz şehit düştüğü andan itibaren Ayda bana Oğuz'un emanetiydi. Umay'ı koruduğum gibi onu da koruyacaktım. Söz vermiştim Oğuz'a ve her ne olursa, ben ölecek dahi olsam sözümü tutmaya yemin etmiştim.

"Ayda arabada değil mi ilaçların?"

"İlaçlarımı almak istemiyorum… Hiçbir şey umrumda değil Burcu. Ben Oğuz'u, diğer yarımı, ailemi, dayımı kaybettim…"

Ayda'nın bir o kadar naif ama bir o kadar da hüzünle gelen sesiyle gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım. Aldığım nefes göğsüme sığmazken güçlükle nefesimi verdim ve gözlerimi açtım. Gözlerimi açtığım anda gözlerime değen gözler ile beynimden kalbime doğru küçük bir şimşek çaktı. Gördüğüm gözler Oğuz'un bana anlattığından daha fazlasıydı. Hem de çok daha fazlası…

MASKENİN ARDINDAKİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin