2. Bölüm

186 8 11
                                    

Hellooo

İyi okumalarrr

Beğenin lütfenn












~|~











Sabah yoğun bir regl ağrısıyla kalktım. Nasıl böyle işe gidecektim bilmiyordum.
İşe gitmeden önce, Dicele'yi Karşıma alıp onunla güzel bir dille, bir ay burada bulunmayacağımı, hepsini geleceğimiz için yaptığımı söyledim. Güzel kardeşim gayet anlayışla karşıladı. Onu ve abimi bir ay görememek benimde canımı sıkıyordu ama mecburdum. Çünkü 2 Ay içinde ödememiz gereken lânet olası borçlar vardı.

Dicle kahvaltısını yaptıktan sonra çıktık. Ben genellikle Sena ile pastane de yaparım. Dışarıya çıktığımızda Sena bu sefer bizi bekliyordu. "Noldu hangi dağ'da Kurt öldü "dedim. "Hangi dağ'da öldü bilmiyorum ama, ölmüş işte" dedi gülerek.
Dicle ile vedalaştıktan sonra dükkana doğru ilerledik. Dükkânın önüne geldiğimde uzun boylu, yakışıklı, kaslı bir çocuk bekliyordu. Kasları çok belirgindi ağzım açık kaldı resmen.
Kapıya doğru ilerleyip nazikçe "pardon, çekilebilir misiniz?" dedim. Bana, "buranın sahibi siz misiniz?" diye sordu. "Hayır çalışanım. Neden sordunuz" diye karşılık verdim. "Çünkü iki saattir burada bekliyorum. Cama bakarsan senin geliş saatinle açılış saati bir değilde" diye çıkıştı.
"Pardon da 5 dakika geç kalmamın bu kadar sorun yaratacağını düşünmüyorum" dedim. "Geç kalıcaksan çalışma güzelim o zaman sende" dedi ve ben içeriye girmeden, o içeriye girdi. Tezgah'ın başına geçip, "ne alırsınız?" diye sordum.
"Beş simit, iki aşma" dedi. Sena sessizce, "Mülteci Vakfına mı vericek acaba" dedi.
Çocuk duymuştu. "Mültecilerden çok sizin yardıma ihtiyacınız var, Sağlık açısından" dedi. Neydi bu simdi.
"En azından zihinsel sorunlarımız yok" dedim. Ortaokul çocuklarına dönmüş olabiliriz ama, başka birşey bulamadım söyleyecek. O da sustu zaten.
"Artık siparişleri alabilir miyim?" dedi. "Simit ve Aşma'yı Taze saattığımız için hâlâ çıkmadı" dedim.
Gözlerime bakarak, "sorun değil beklerim" dedi. "Gerçekten bir saat bekler misin?" dedim.
"Seni zaten bir saat bekliyordum. Şimdi bi mahsuru olmaz" dedi. Sonra sandalyelerin birine oturup, eline telefon aldı. Hızlıca herşeyi hazırladım. "Siparişiniz hazır buyurun" dedim. Elimde ki poşeti alıp
"Bir daha geç kalmazsan sevinirim" dedi. Bende, "bir daha uğramazsan sevinirim" dedim. Gülümseyip, "ah bu imkansız güzelim. Yarın yine buradayım" dedi ve çıktı.
Ukala şey n'olucak.

Tekrar işimize dönüp her şeyi halletmeye başladık. 15 dakika sonra dinlenmek için sandalye'ye oturduğumda masanın üstünde bir telefon buldum. Sena, "yarım saat önce gelen çocuğun telefonu olmalı galiba" dedi. "Bencede onun olmalı. Gerçekten zihinsel problemleri olmalı, telefonunu unuttuğuna göre" dedim gülerek.
Duvar kağıdında bir Motorsiklet'in üstünde cekinmiş hâli vardı. Çok güzel çıkmıştı. Sonra Menaf geldi. Telefonu cebime sokup ardından gelen müşterilerle ilgilendim.

Sena hemen mutfaktan çıkıp mutlu bir şekilde "Nisa başvurumuz kabul edilmiş Pazartesi servis bizi kamp yerine götürmek için gelicek' dedi. Hemen birbirimize sarıldık. Seçildiğimiz için çok mutluydum. Tüm sorunlarımız belki bitebilirdi.
Daha sonra babam içeriye girdi. "Ne var ne istiyorsun" dedim. "Bak kızım şu yarışma işi" derken sözünü kestim. "Başvuru yaptım. Kabul oldu. Şimdi gidebilirsin" demeden zaten gitti.
Abimi arayıp haber verdim. Sevinmişti ama yinede benim için endişeli olduğunu hissediyordum. Bir şey olmayacak en fazla kaybederim.
Akşam vakti olmuştu bile, hemen dükkanı kapattık. Eve doğru yürüme başladık. Bir den telefon çaldı. Ama benim değildi. Pastaneye gelen çocuğun telefonuydu. Can Dostum diye kayıtlı biri arıyordu. Sena, "açacak mısın?" diye sordu. "Bilmiyorum" dedim. "Biraz daha çalarsa evet açıcam" dedim. İkinci de açtım.

-"Alo"

+"Alo, pastane de ki kız."

-"Evet benim."

+"Telefonumu orada unutmuşum."

-"Evet, yarın gelicem demiştin. O yüzden yanıma aldım."

+"Şuan getirme gibi bir durumun var mı?"

-"Nerdesin?"

+"Mahallenin başında ki durağın çıkışı varya, işte oradayım."

-"Tamamdır geliyorum hemen, kapatıyorum."

+"Tamam görüşürüz güzellik."

....

Sena, "kimdi?" diye sordu. "Pastane de ki çocuk, durağın orda bekliyor. İki dakika gidip gelelim" dedim.
Durağa doğru gitmeye başladık.
Durağa geldiğimizde siyah lüks bir araba vardı. Araba'nın kapısı açıldı iki kişi çıktı. Biri pastane de ki çocuk, diğeri en az onun kadar yakışıklı bir çocuktu. Sena, "oha Nisa çocuğa bak" dedi. "Sus belli etme kızım" dedim. Çocuğa yürüdüm. "Al telefonun" dedim. Ve eline verdim. "Teşekürler güzellik. Emanete olan sadakatine hayran kaldım" dedi. Ben buna boşuna ukala demedim. "Bana güzellik demezsen sevinirim. Başka bir şey yoksa gidiyorum" dedim. "Var" dedi.
"Mümkünse yarın pastaneyi erken aç bekleyemem" dedi. "Sırf senin için daha geç açıcam bekle ve dur" diye cevap verdim. Yanında ki çocuk, "abi yürü ya bunlarla mı uğraşıcaz" dedi. Sena, "pardon rahatsız olduysan, arkadaşını da alıp gidebilirsin. Tutan yok" dedi. İşte That's my girls.
Arkamıza bile bakmadan ikimizde eve doğru yürüdük. Kapının önüne geldiğimizde, Sena'ya "yarın dükkanı sırf onlar için geç açalım. Menaf'dan önce gideriz" dedim. Tabii ki kabul etti.
Şimdi görsünler uğraşmak neymiş.










Tekrar merhaba

Bölüm nasılll

Yeni bölüm yarın artık

Beğenmeyi unutmayın














💖














İllegal Suç (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin