4. Bölüm

132 4 12
                                    

Merhaba

İyi okumalar

Beğenmeyi unutmayın















~|~

















Sabah Dicle'nin bağırış sesiyle uyandım. "Abla kalk kalk saat 9.00'a geliyor" Uykuda kalmıştık. Ben işe, o okula geç kalmıştı. Giyinir giyinmez kahvaltı yapmadan çıktık. Sena da geç kalmış olmalı çünkü genellikle alarm kurmaz ben onu arayınca kalkar. Dicle gittikten sonra Sena'nın apartmanına gittim. Kapıyı çaldım. Babası ve Annesi erken gidiyorlardı çalıştıkları için. Kapıyı 2. Defa sert bir şekilde çaldım. Sonunda açmıştı. Pijamalarla karşıladı beni. "Sena çabuk giyin uykuda kalmışım işe geç kaldık." Dedim. "Fazla dert etme Menaf bir şey demez" derken jeton ikimize de düştü. Menaf'ın artık olmadığı aklımızdan çıkmıştı. Sena korkuyla giyindi. Sonra hemen koşarak pastaneye koştuk. Korkuyordum Çünkü yeni patronlar, dün akşam sert uyarı yapmışlardı dükkânın açılışı hakkında.

Pastane'nin kapısına geldiğimizde kapı açıktı. İçeriye girdik. İkiside orada sinirli bir şekilde bizi bekliyorlardı. Menaf'ın dediğine göre biri Emre, diyeri Efe olmalıydı. Benim sürekli ukala dediğim çocuk Emre sinirle kalkıp, "bir saattir nerdesiniz?! bu nasıl bi sorumsuzluk, ben size geç gelmeyin demedim mi?!" diye bağırdı. "Tamam bağırma. Uykuda kalmışız. Bir daha olmaz dedim." "İkinizde mi?" diye sordu tekrar sinirle. Sena, "evet ikimizde" dedi.
Efe olan çocuk, "bahaneler üretmeyin. Her sabah 8.00'de bu dükkânın kapısı açık olaca"k dedi yüksek bir sesle. Nasıl bir şeyin içine düştük bilmiyorum. Ama rahattım bir ay boyunca bunları görmeyecektik. "Azarlaman bittiyse tezgahın başına geçebilir miyiz?" Dedim Emre'ye karşı agresif bir ses tonuyla, Emre, "yok öyle kuru kuruya Maaşlarınızdan kesicem." Dedi. İşte bu kadar Zorluk içinde sırf geç kaldığım için maaşımın kesilmesine asla izin veremezdim. "Yok öyle bir dünya. Sen unut o işi" dedim. Bana bir adım gelip, "pardon, sen galiba kimin patron olduğunu karıştırıyorsun hatırlatim istersen" Dedi. Bana yaklaşmasından rahatsız olduğum için ittim. Sonra, "ehh yeter be haddinizi bilin kızım. Doğru düzgün bir işi beceremiyor sunuz. Üstüne afra tafra hareketler uyguluyor sunuz" dedi. Bağırmasindan korktuğum için sadece sustum. O sırada abim içeriye girdi. "N'oluyor burada" diye konuşmaya başladı. Efe, "yok bir şey sadece çalışanlara nasıl çalışır onu öğretiyoruz" dedi. Abim, "alla alla, bana da öğretsenize." Dedi Efe'ye doğru bir adım atarak. Abimin kolundan tutup, "gel yok bir şey. Geç kaldığımız için uyarı yapıyorlardı sadece" dedim. Bana bakıp, "Menaf nerede" diye sordu. Dükkanı evrettiğini söyledim.

Emre konuşmaya başladı: "Yalnız mesai içerisinde sevgili ile konuşulması yasak" dedi. Bu çocuk gerçekten tam bir aptal. "Sevgilim değil abim"D edim. Abim ona doğru gidip, "bak kardeşim hiç bir patron çalışanına bir şey öğretirken, söylerken senin ve yanında ki şahıs gibi bağıra çağıra yapmaz. Nisa ve Sena benim kardeşim. Üzülmelerini istemem. Bir şeyi yapıcaksanız doğru düzgün yapın." Dedi. Emre, "neyi nasıl yapıcağımı senden öğrenecek değilim. Kardeşlerinin bir azardan dolayı üzülmesini istemiyorsan, saat 8.00'de gelinmesi gereken dükkân'a 9.36'da gelmemelerini söyleyeceksin" Dedi. Abim, "neyse ney ben son sözümü söyledim" dedi. Sonra yanağımdan öpüp, Sena'nın yanağından da bir makas alıp çıktı. Sonra Emre, "ne kardeşi biter, ne abisi" diyip çıktı. Efe ise Sena'ya bakarak "hadi işinizin başına" dedi. Sonr oda Emre'nin peşinden çıktı.
Sena, "ben bunlar kadar saçma sapan insan görmedim. Neydi bu şimdi" dedi. Bende, "hiç sorma yarından sonra yüzlerini bir süre gormicez nede olsa" dedim.

Tüm gün boyunca olduğundan daha fazla çalışmıştık. Çünkü buraya iki yakışıklı geldiğini görüp, duyan bizim yaşlarda ki kız grubu pastane'yi doldurmuştu. Ama ne Emre ne de Efe hiçbirinin yüzüne dahi bakmıyordu. Kızlar yüzünden Egolarının tatmin olması beni ne kadar da sinirlendirsede umursamamaya çalıştım.
Sena yanıma gelip, "hamur mayası bitmiş almamız lazım" Dedi. Bende, "dur iki dakika bekle kasadan para alıp geleyim." Dedim. Bahsettiğim kasa gün sonunda kazanılan bütün paranın konulduğu kasaydı. Menaf bana şifresini vermişti dükkân için bir şey lazım olur diye. Eski den Menaf'ın olan, şuan Emre ile Efe'nin bulunduğu çalışma odasına girdim. Masanın olduğu alt dolaba doğru ilerledim. Dolabın kapağını açtım. Şifreyi girdim. İçinde bir sürü para olan kasadan sadece Hamur mayası fiyatı kadar para aldım. Sonra kasayı tekrar kapattım. Kasayı kapattığım sırada Emre'nin sesi geldi, "vay vay vay demek küçük kız hırsızlık da yapar olmuş" Dedi. oturmuş halde arkama döndüm. Tekerlekli sandalye'nin üstünde oturmuş ve bacağını hafif açmış şekildeydi. Beni masa ve kendi arasında almıştı. Konuşmaya başladım, "Hırsızlık yapmıyorum. Hamur mayası bitmiş. Almak için, kasadan para almaya geldim" dedim elimde ki 250 lira'yı göstererek. "Peki bunu yapman için sana kim izin verdi." Dedi. "Menaf buradayken eğer dükkânın bir ihtiyacı olursa alabilirsiniz demişti." Dedim. Hemen yüksek bir sesle, "ama artık Menaf yok dimi, ben varım. Ayrıca izin alman gereken bir konu olduğunu düşünüyorum." Dedi. "Yoktun sen, senin gelmeni beklersem hiç bir şeyi hazırlayamam." dedim. "Günümüzde telefon diye bir şey var, ama sana hâlâ uğramamış belli ki." Dedi. "Telefonum var ama senin numaran yok" dedim Göz devirerek.
Oturduğu sandalye'yi bana daha çok yaklaştırarak, "kaydet numaramı" dedi. Bende hemen elimi cebime atarak "tamam" dedim. Ama telefon cebimde yoktu. "Telefonum tezgahta kalmış. Çekil artık çıkıp gitmek istiyorum." dedim. Çekilmek yerine daha çok yaklaştı. İki dizinin arasında kalmıştım. Kollarımı daha fazla yukarıda tutamayıp iki kolumu da dizlerinin üzerine koydum. Hoşuna gitmiş olmalı ki gülümsedi. "Ne yapmaya çalışıyorsun çekil artık gitmek istiyorum" dedim. "Sabret gideceksin. Önce biraz burada kalmanı istiyorum. Hem geç kalmanın, hem de benden izinsiz işler yapmanın cezasını çekmiş olursun." Dedi.
"Böyle ceza mı olur. Hasta mısın sen" dedim.
Gülümseyip yüzüme doğru eğilerek, "gayet sağlıklıyım güzelim" dedi. Sonra geri çekilip sandalye'den kalktı. Benim kalkmamı beklemeden oda dan çıktı. Peşinden hemen bende çıktım. Tezgah'a doğru gittiğimde Sena bana doğru gelip neler olduğunu sordu. "Sonra anlatırım" dedim ve Hamur mayası almak için çıktım Pastane den. Markete doğru ilerlerken arkamdan Emre geldi. "Kurtulamayacak miyim senden" dedim. "Hayır patronunum senin biraz zor" Dedi. "Bu berbat şeyi hatırlatmazsan olmaz dimi" dedim. Ondan biraz daha hızlı yürüyerek marketin içine girdim. Hemen 3 paket maya alıp çıktım. Çıktığımda hâlâ oradaydı. Yüzüne bakmadan tekrar hızlandım. Hemen kolumdan tutup kendine doğru çekti. Bir adım geri çıkıp "Ne var" dedim. "Yok bir şey beraber gidelim işte pastaneye ne bu acele" dedi. "Belki seninle yürümek dahi istemiyorumdur" dedim. "Ya ben istiyorsam" diye cevap verdi. Neden benimle beraber yürümek istiyor ki bu çocuğun neden ortası yok. "Ama ben istemiyorum" dedim ilerledim. O sırada yanımdan bir araba hızlı bir şekilde geçti. Emre hemen belimden tutup kendine doğru çekti. 3 Saniye boyunca bakıştık. Hâlâ belimi tutmuş şekilde "dikkat etsene kızım araba çarpıcaktı neredeyse" dedi. Ben dona kalmış şekilde ona bakıyordum. Sonra beni bıraktı. Buga girmiş şeklide ona bakıp tekrar pastaneye doğru ilerledim. Beni araba çarpmaktan kurtarmıştı tamam bu kadar büyütülecek bir şey değil ama hoşuma gitmedi değil.

İllegal Suç (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin