28.11.2023
***
"Buralara düşecek adam mıydım ben ya." Çağatay'ın elleri demir parmaklıkları sarmış, yüzü de ileriyi görebilecekmiş gibi adeta demirlere yapışmıştı. Yaklaşık 2 saattir buradalardı.
Arkasına dönüp taburede oturmuş, kafasını duvara yaslamış arkadaşına baktı. Neyse ki durumu iyi görünüyordu.
"Eren?"
"Hımm?" dedi gözleri kapalı olan arkadaşı.
"İyisin değil mi?"
"İyiyim Çağatay. Otur sen de lütfen. 35 yıl hüküm giymiş gibi davranma." Çağatay ağzı aralanmış gözleri şaşkınlığını belli edercesine belermişti. Arkadaşının bu rahatlığı niye olduğunu anlamıyordu. Normalde tam tersi olmalı, her şeyi dalgaya alan kişi Çağatay, daha evhamlı olan Eren olurdu. Roller değişmişti sanki.
"Bu ne rahatlık Eren?" dedi Eren ve bir kadının tam ortasına şiddette otururken. Bir parça zelzele yarattığı için oturdukları tabure sallanmıştı tabii. "Yavaş ulan!"
"Pardon hanımefendi." dedi yanındaki kadına. Karşısında da başka bir kadın vardı. 4 kişi bu küçük nezarethanede tıkılmışlardı.
"Ayol ne hanımefendisi be! Hüseyin duydun mu sana ne dedi?" Karşılarındaki diğer kadın buna hunharca gülerken, zelzeleden dolayı gözleri aralanan Eren gülüşünü bastırmak için kafasını yana çevirdi. Çağatay ise kaşlarını çatmış bir yanındaki bir de karşısındaki trans kadına bakmıştı. "Ayıp oluyor ama. Hanımefendiyi niye rencide ediyorsunuz?"
Karşısındaki kadın tekrar gülmeye başlamış hatta kahkahası daha da yüksek duyulur olmuştu. O sırada nezarethanenin kapısının hemen önündeki masada oturan polis memuru bakışlarını onlara yöneltti. Çağatay kendilerine bakan polise sinirle dönüp "Ayrıca erkekler ve kadınlar ayrı yerlerde olması gerekmiyor mu?" diye bağırdı. Polis herkeste gözlerini gezdirirken birkaç saniye sonra kafasını iki yana sallayıp gülmüştü.
"Size de yazıklar olsun hâlâ gülüyorsunuz." dedi tekrar karşısındaki kadına dönerken. Yanındaki, Hüseyin dediği kadın ise ona öyle bir bakmıştı ki muhtemelen birkaç saniye daha bakışsalar ağlayacaktı.
Eren sonunda ortamın gergin havasını da dağıtmaya ve arkadaşını biraz olsun rahatlatmaya çalışarak konuşmaya başladı. "Tamam artık sıkıntı yapma. Suçsuz olduğumuz anlaşıldığında serbest bırakırlar. En kötü Alper'i ararız. Kurtarır o bizi."
Çağatay yine aynı ifadeyle ağzını aralamış ve abartılı dizileri izleye izleye kapmış gibi görünen o jest ve mimikleriyle elini göğsüne vurmuştu.
"Ben ne olacağım? Beni kim kurtaracak?" Eren çok cahilsin keşke ölsen bakışları atıp gözlerini devirmiş ve tekrar arkasına yaslanmıştı. "Çağatay seni burada bırakacak değilim."
"Peki biz?" Eren kendisine seslenen Hüseyin hanıma bakıp dudaklarını büzdü bilmiyorum dercesine. "Sizlerin suçunuzu bilmiyorum hanımefendi. O yüzden bir şey diyemem."
Karşı taraftaki kadın yine hanımefendi lafını duyup kahkaha atacağı sırada yanlarındaki kişi ayağındaki ultra yüksek topuklu ayakkabıyı kafasına atmıştı. "Sus artık Allah'ın cezası!"
Kadın bayılmıştı, ses yoktu...
Eren ve Çağatay biz nereye geldik dercesine bakarken nezarethanenin koridorlarından gelen ayak sesleriyle ikisinin de bakışları oraya kaydı.
"Komiserim bardaki adamlarla birlikte yakalanan diğer iki kişi." dedi onları getirdiklerinden beri gelip giden polis memuru. Komiserim diyerek olayı anlattığı kişi de görüş açılarına girdiğinde Çağatay ilk anda gözlerini kısıp birkaç saniye bakarken komiserin onlara bakmasıyla göz göze gelmiş ve sanki çölde su bulmuş gibi yerinden sevinçle fırlayıp demir parmaklıkları sıkı sıkı tutmuştu Çağatay.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APANSIZ | bxb
Romance•Hikaye mpreg içerir!• "Eren...'' ''He?'' ''Ulan senin sevgilin falan mı var? Ne ara çocuk yaptın oğlum?" dedi şaşkınlıkla. ''Çağatay.'' ''He?'' ''Kanka sorun orada. Benim sevgilim falan yok ve ben bu çocuğun kimden olduğunu bilmiyorum." Başlangıç:...