18. Ufak Değişimler

3.7K 367 55
                                    

11.09.2023

***

Bol bol yorum yapın, yorumlarınızı okumayı seviyorum 🫶

Keyifli okumalarr...🌸

Elimdeki siyah kalemle, yer yer lekelenmiş beyaz tahtada temiz kalmış küçük bir bölüm bulup son yazacaklarımı da sıraladım. Çocuklar her yazdığım cümleyle ofluyorlardı.

Öğrenciyken ben de öğretmenlerime az sövmemiştim tahtaya destanlar sıralarken. Parmaklarım felç oluyordu. Şimdi aynısını ben yapıyordum ama ne yapayım, hepsi önemliydi?

"Evet çocuklar, şunları da defterinize geçirin. Dersimiz bitti." Çocuklardan sevinç nidaları koptu. Tabii yazının daha başında olanlar hâlâ ofluyordu.

Masama geçip sandalyeme kurulurken uzun süre ayakta kalmamın sonucu yorgunluğu had safhada hisseder olmuştum. Daha doktor randevusuna gidecektim...

Evet, bugün Orkun'un yanına gidecektim. Bebeğim 13 haftalık olmuştu. Çok minik de olsa karnım belli oluyordu ama ben söylemezsem kimse anlamazdı.

Okuldakilere henüz bir şey söylememiştim. Yakın olduğum bir Çağatay vardı ancak selamsız sabahsız da olmadığımdan, diğer öğretmen arkadaşlarıma da açıklayacaktım yakın bir zamanda. Doğum izni vs. derken her halükarda bir gün öğreneceklerdi zaten.

Sandalyeme kurulmuş, biraz da olsa dinlenmenin keyfini yaşarken gözlerim öğrencilerimde gezindi. Öğretmenlik mesleğine aşıktım. Hani bazı insanlar en başından beri, küçük yaştan itibaren bir mesleğe hedef koyar ve sonucunda o istediği koltuğa yerleşir ya, işte ben de öyle yapmış, 10 yaşımdan beri hayalimdeki o mesleğe kavuşmuştum.

Ara ara zorluklar pek tabii yaşadım ancak asla keşke burada olmasaydım dememiştim. Bunun haklı gururunu yaşıyordum.

Zil çalması beni düşüncelerimden ayırırken yüzümdeki tatlı gülümsemeyi de silmedim. Çocuklar bana iyi tatiller derken yavaş yavaş uğurladım onları.

Sonunda ben de eşyalarımı toplayıp okul binasından ayrıldım ve arabama doğru ilerledim. Bugün Çağatay yoktu. Bir gün bile görmezsem çok özlüyordum arkadaşımı.

Arabama olan yolum gözümde büyürken, Çağatay'ın da olmamasının sinir bozuculuğuyla birleşmiş ve benim asık suratlı bir şekilde yürümeme sebep olmuştu. Etrafıma kısaca göz gezdirdiğimde irislerim bir kişiyi yakaladı. Kafamı tekrar önüme çevirirken beynime giden sinyaller sonrası tekrar aynı yöne bakarken buldum kendimi.

Alper tam karşımda, arabasına yaslanmış bana bakıyordu. İstemsizce ona doğru yönelirken o da yaslandığı arabadan doğrulup yürümeye başladı.

"Selam."

"Selam."

"Nasılsınız?" Çoğul ekiyle istemsizce dudaklarım kıvrıldı. "İyiyiz. Sen?"

"Ben de iyiyim, teşekkür ederim." Hâlâ neden burada olduğunu sorguluyordum ve ona sormamak için kendimi zor tuttum ancak son zamanlarda olan ılımlı havayı bozmamak için sustum. Ki çok geçmeden kendisi "Randevuya seninle birlikte gelmek istedim." dediğinde tek kaşım şaşırdığımı belli edercesine havalandı.

"Sakıncası olur mu?" Benim bu ifademden çekindiğini anladığımda kafamı hızla iki yana salladım. "O zaman benim arabamla gidelim."

Pekala, benim arabam ne olacaktı?

Düşüncelerimi okumuş gibi "Sabah da ben bırakırım seni." dediğinde "Çağatay'la da gelirim problem yok." diyerek önden yürümeye başladım. Buna da bozulduğu belliydi. "Ben bırakırım dedim." Söyleyiş biçimi rahatsız etmediği için ses etmedim.

APANSIZ | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin