Alaz babasının çalışma odasında tek başına oturuyor, dalıp giden bakışlarıyla karşısında duran Korkunç Ivan Oğlunu Öldürüyor adlı tabloya bakıyordu.
Düşünceler ve ikilemler arasında kaybolup gitmişti. Son birkaç saattir, sessizliğin hüküm sürdüğü odada bir başına duruyor dün gece duyduklarını enine boyuna düşünüyordu. Babasının bir yalanın içinde yıllarca vicdan azabı çekiyor olması ihtimali canını sıkıyordu. Canını sıkan bir diğer şeyse öyle ya da böyle aynı annenin çocukları olduğu adamın kaçırılmasına annesinin en yakın arkadaşının sebep oluşuydu ve bu bir ihtimal değildi. Kesin olan tek şeydi.
Başını deri koltuğa yaslarken kristal bardağı da dudaklarına getirmişti. Bu sır, Asi'yle arasında bir oyun başlatmıştı. O an için yapabileceği en iyi hamleyi yaptığını düşünüyordu. Sarhoş, kıyıda köşede takılan iki aşıktan kimse şüphelenmezdi. Gerçi Şebnem'i biraz olsun tanıdıysa bir süre gözü ikisinin üstünde olacaktı. Uzaktan uzağa da olsa ikisini izleyecekti. Alaz bu farkındalığa sahip olduğu için sık sık Asi'yle yan yana gelecek, bir süre için birlikteymiş gibi davranacaktı. Dün gece Asi'yi eve bıraktığında uzun bir konuşma yapmışlardı ve bu konuşmanın içinde sahte ilişkileri de vardı.
Sürgü kapının açılmasıyla başını kaldırmış gelene bakmıştı. Ailenin eski ama onun için yeni üyesi, abisi, çalışma odasına girmiş çaprazında kalan tekli deri koltuğa oturmuştu.
"Konuşmak ister misin?"
Yaman'ın sorusuyla yarım ağız gülmüş, kristal bardağı ayak ucuna bırakmıştı. "Neyle ilgili?"
Omuzlarını düzeltip sırtını dikleştiren Yaman'ın gerginliği beden diline yansıdığı gibi jestlerine de yansıyordu. Birbirine kenetlenen elleri, titreyişini dizginleyemediği bacağı ve kemirdiği dudağıyla bir trafo kadar gergindi Yaman.
"Yaşananlarla ilgili."
Alaz gülerek "Yaşananlarla ilgili," derken sesine yansıyan alayın önüne geçememişti. Geçmek de istememişti. "Neden yaşandığını biliyorsun değil mi?"
Başını onaylayarak sallayan Yamanla tekrar gülümsemişti Alaz. Ayak ucunda kalan bardağa uzanıp dakikalar önceki pozisyonuna geri dönerken bu sefer uçuk kreme boyalı tavanı izlemeye başlamıştı. Ailesinden, arkadaşlarından hatta aşık olduğu kadından daha çok göz göze geldiği şeydi tavan. Bir de şu tablo vardı tabii.
Korkunç Ivan Oğlunu Öldürüyor tablosunun eve geliş gününü iyi hatırlıyordu Alaz. Abisinin kaybının ikinci yıl dönümünde alınmıştı tablo. Babası sık sık tablonun önüne geçer, tabloyu izler sonra da için için ağlardı. Yıllarca bu seyri izlemişti Alaz. Bir süre sonra babası göz yaşı dökmeyi bıraksa da tabloyu izlemeyi hiç bırakmamıştı. Tablonun ürkütücülüğü, hikayesi ve yaşananlar düşünüldüğünde babasının kendini suçladığı ve oğlunun öldüğüne inandığı ortadaydı. Şimdiyse abisi karşısında duruyordu.
Sürüp giden sessizliği yine kendisi sonlandırmıştı. "Rüya," demişti hiç söylenmemesi gereken bir sırrı söyler gibi.
Yutkunurken tavana bakmaya devam ediyordu. Asit aldığı zamanlarda en çok Rüya'nın hayalini görürdü, tavanın beyazlığında.
İç geçirip duruşunu düzelterek abisiyle göz teması kurmuştu. Yaman biraz öncesinin aksine sakin görünüyordu. Titreyen bacağı titremiyordu ve dudağı artık kemirilmekten kurtulmuştu.
"Aile olmayı istiyorsan vazgeçmen gerek." dediğinde ayaklanmıştı Alaz. Birkaç adım atarak Yaman'ın yanına vardığında omzunu sıvazlamış hemen sonra da çalışma odasından çıkmıştı.
Ev her zamanki sessizliği içindeydi.
İkizinin ya Rüzgarla ya da odasında olduğunu düşünüyordu. Ece'yse kapandığı odasında müzik dinliyor olmalıydı. Yaklaşan ameliyatı kız kardeşini hem korkutuyor hem de umutlanmasını sağlıyordu. İki tezat duygunun içinde gidip gelen kız kardeşinin kalbi bu karmaşıklığa tepki veriyordu, doğal hâliyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tu vas me detruire
Fiksi Penggemar"Yanacağını bilerek ateşe dokunur muydu insan? Kendini alevlere bırakır mıydı? Küle döneceğine bile bile kaybolur muydu yakıcı sıcağında?" Alaz'ın çıplak göğsüne dokunurken yanacağımı da küle döneceğimi de biliyordum. Fakat ben bir anka kuşu değildi...