7

359 34 4
                                    

Taehyung olabildiğince sesiz bir şekilde kapıyı açarken aynı zamanda hızlı olmaya çalışıyordu da.

Zamanı dolmadan buradan hemen çıkmalı ve dayak yememeliydi. Oturma odasına baktığında sadece televizyon sesini duyuyordu.

Babası ve annesi ise koltukta oturmuş, konuşuyorlardı. Ne konuştukları çok umurunda değildi açıkcası, seri adımlarla yürüp odanın önünden geçmeyi planlıyordu.

Lakin babası o'nu görmüştü.

"Ne arıyorsun burada?" Sesi hiçte şaşırmışa benzemiyordu, ağırca kafasını o'na döndürdü.

Yüzlerine baktığındaysa tek bir ifade vardı ikisinde de, iğrenti. O'na dünyanın en iğrenç varlığıymış gibi bakıyorlardı. "B-ben eşyalarımı alacaktım."

Konuşmakta güçlük çekiyordu ve boğazı ağrıyordu, bunlar birazdan ağlayacağının bir göstergesiydi.

"Hâlâ yüzsüzce gele biliyorsun demek." Bu bir sorudan daha çok aşağılamaydı. Babası tükürürcesine konuşurken annesi ise sadece bakmakla yetiniyordu.

"Lütfen kavga etmeyelim, çıkmalıyım birazdan zaten." Ailesi ile kavga etmek için gelmemişti ve on beş dakikası vardı sadece.

Odadan çıkmak için yürüyecekti ki babası buna mâni oldu. "Nerede kalıyorsun, genel evde mi?" Tamam, bu ağır olmuştu.

O'na resmen fahişe muamelesi yapıyordu. "H-hayır, b-bir tanıdığımla." Jungkook'u nasıl tanıdacağını bilmiyordu.

"O'nun mu altında yatıyorsun yoksa." Nasıl böyle acımasızca konuşa biliyordular. Ne kadar umursamasalarda, onların oğullarıydı.

"Lütfen doğru konuş. Ben senin, sizin oğlunuzum. Nasıl böyle konuşa bilirsin evladınla?" Artık gözünden yaş geliyordu, kesinlikle ağladığından emindi.

En çokta kendinden nefret ediyordu, onlara karşı gelemediği için. Gözü duvarda asılı olan saate kayarken, sadece az bir vaktinin kaldığını gördü.

"Söyle, kimin altında yatıyorsun." Sesi biraz yüksek çıkarken elleri titriyor, görüş alanı bulanıklaşıyordu. "H-hiç kimsenin." Sesi boğuk çıkıyordu ve ne dediği çok anlaşılmıyordu.

"Yalan söyleme! Arkadaşının olmadığını biliyorum." Neden bu kadar ilgileniyorlardı ki, o'nu kovmalarına rağmen nerede kaldığını hesap sorarak asıl yüzsüzlüğü onlar yapıyorlardı.

"Jeo-" ve bir kapı sesi. Lakin normal bir kapı çalınışına benzemiyordu kesinlikle, her an kırılabilecek miş gibi çalıyordu.

Babası kolunu bırakmıştı, küfür ede ede kapıya doğru gidiyordu. Aklına gelen şey ile bir kaç saniye duraksadı, Jungkook. Kapıyı çalan o'ydu.

Babasını durdurmalıydı yoksa kavga çıkabilirdi. Kendini öne atarak kolunu tutmuştu ki sert bir şekilde geriye savruldu, evet babası yere itmişti.

Ne yapacağını şaşırmıştı, üstüne düştüğü kolunun acısını mı düşünmeliydi yoksa içine düştüğü duruma ağlamalı mıydı.

Taehyung birinci seçeneği seçmiş gibi koluna bakarak ağlamaya başlarken babası kapıyı açmıştı bile. Açtığı gibi görüş açısına jungkook girmişti.

Onun aksine soğukkanlı ve sakindi. Babası ise bu adamın kim olduğunu sorgulayan bakışlarla o'nu süzüyordu, jungkook bunu fark etmiş gibi konuşmaya başladı.

"Merhaba efendim, taehyung'u bekliyordum fakat gelmedi. Bir sıkıntı mı var." Düz ve akışkan bir ses tonuyla konuşurken içeriye de göz atıyordu aynı zamanda da.

oh home | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin