Demir bey

146 54 212
                                    

Arkamda Demir bey'i gördüm Demir bey benden önce davrandı ve yanıma geldi.Hafif anlayışlı ve telaşlı bir ses tonuyla,

"Eliana hanım mesajımdan da bildiğiniz gibi sizi olay yeri incelemeye terfi etmiştim" dedi ve benim konuşmam için sabırla beklemeye başladı.

Sabırsız ve bir o kadar ciddi bir şekilde,

"Evet ,Demir bey mesajınızdan haberim var ama size bir soru sormak istiyorum" dedim.
Demir bey suratıma anlıyormuşçasına bakarak,

"Tabi sorabilirsiniz Eliana hanım"dedi ve meraklı bir yüz ifadesi takındı.

Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra hafif gülerek ,

"Demir bey şimdilik sormak istediğim tek şey çalışmalara ne zaman başlayacağımız"dedim ve ona döndüm.Demir bey birden telaşlı bir ifade takınıp hafif duraksayarak,

"Çalışmalara 2 gün sonra yani pazartesi başlayacağız pazartesi başlamamızın nedeni ise sizin olay yeri inceleme ile ilgili 2 günde bir ayrıntılı dosya hazırlamanız yani size süre tanımak amacı ile bu konuda oldukça şanslı olduğunuzu söyleyebilirim Eliana hanım ,zaten gördüğünüz üzere şubemiz buraya taşındı ve eğer söyleyeceğiniz başka bir şey yoksa benim gitmem lazım, çünkü yapmam gereken tonla iş ve bitirmem gereken tonla dosya var iyi günler "

Dedi ve başını selam verme amacı ile hafifçe eğip, yanımdan hızlı bir şekilde geçip kendi odasının içine girip kapıyı da kapattı.Durdum ve öylece düşünmeye başladım.Sahi en son ne zaman beni mutlu eden,emeklerimin karşılığına tâbi olan bir haber almıştım ki?

Anılarımın içinde kaybolmaya ve mantıklı bir cevap aramaya başladım.
Kulağıma o kadar yabancı gelen ama aynı zamanda yıllar önce kaybettiğim o duyguya sebep olabilecek bir an,aslında bu andan önce benim mutluluğu düşünmem lazımdı...

Mutluluk,

3 heceli 8 harfli bu kelime bir gereklilikti aslında.Onca kötü insanın ve yalanın dur durak bilmediği bu dünyada gerçektende su kadar gerekliydi,yoksa nasıl tutunurduk ki bu hayata.Nasıl kendimizi severdik ki?Yapamazdık asla yapamazdık.

Dopamin hormonun salgıladığı bir histi nasıl olsa...Hücrelerimiz, beynimiz hep bir ağızdan bizi hayatta tutmaya çalışıyorlardı.Oysaki ölmüş bir ruhu ne kadar uzun süre yaşatabilirlerdi ki?

Sahi ne kadar uzun süredir susuz kalmıştım.Belkide yıllardır.....Ama kimse bir damla suyu bana vermeye çalışmamıştı bile.Ama olsun ben düşmüştüm bir kere ,ve susuz olsada bedenim yada ölü olsada ruhum,geri kalkmayı ve kalkarken de ardımda büyük bir enkaz bırakmayı herkesten iyi biliyordum.Ama yapmıyordum işte,şimdilik insanlığım üstün geliyordu tüm acılarımdan...Ama bir gün bitecekti içimdeki insanlık buna kesinlikle emindim...Ve hepsi mutluluğa bağlanıyordu aslında...

....Bir gülücük yerleştirsem yüzüme yetmezmiydi ki mutlu gibi gözükmek için?Yeterdi elbette görüntü olarak ama şuanda sadece görüntü değil gerçekten çok mutluydum.Ailemden sonra belkide ilk defa birşeyi emeklerimle başarmıştım bu yüzden mutlu olmak en büyük hakkımdı...

Ilk defa samimi olarak gülmenin verdiği bir sırıtışla beraber bir çocuk gibi tatlı olduğunu düşündüğüm bir şekikde koşarak Serapın yanına doğru yürüdüm. Bu güzel haberi tabikide arkadaşima söylemem lazımdı e sonuçta bu kadar zaman yanımda olup beni destekleyen tabikide oydu.

Yanında her zamanki gibi Ateş vardı neredeyse 2 yıldır birbirlerinden hoşlanıyorlardı ve yıl sonunda nişanlanmayı düşünüyorlardı.Serapa doğru döndüm ve izin istermişçesine hafifçe gülerek,

Yarım KaldıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin