Sabah bağrış sesleriyle uyanmıştım. Gözlerimi zar zor açmaya çalışırken bir şeyler mırıldanıyordum. "Uyan hadi uykucu! Bizimkiler birbirini yedi." Buğra'nın sesiyle hızla gözlerimi açtım. Dağılmış saçlarıyla gülümsüyordu. Tanrım! "İnsan bir günaydın der!" Mızmızlanarak terliklerimi giyindim. Kapıya doğru hareket ederken belimde hissettiğim iki elle Buğra'ya döndüm. Dudaklarımı sıkıca öpüp geri çekilmeden boynuma birden fazla öpücük kondurmaya başladı. "Gıdıklanıyorum!" Elleri sıkıca bedenimi sararken öpücüklerini durdurmuyordu. "Günaydın bebeğim.." Sonunda öpücüklerini bırakıp yüzümü inceledi. "Günaydın güzelim benim." Ellerimi boynuna doladım. "İki kere günaydın dedin. Daha ayılamadın mı sen?" Mayhoş gözleriyle dudaklarımı tekrar öptü. "Sarhoşluğumun en özel sebebi senken ayılmak isteyen kim?" Kapının çat! Diye açılması ile hızla birbirimizden uzaklaştık. İçeri Burak girdiğinde derin bir nefes aldım. "Manyak mısın oğlum sen!?"
Burak, Buğra'yı duymamazlıktan gelirken gülümsüyordum. "Eşek Devin! Saat kaç oldu haberin var mı! Biz nereye gidecektik bugün?" Başımın dönmesiyle gülümsemem son buldu. Sehpaya tutunurken hızla yanıma geldiler. "Noldu? Neyin var Devin?" Konuşamıyordum. Dilim düğümlenmiş gibiydi. Noluyordu? Sesler duyuyordum ya da ses zannettiğim mırıltılar.. Bana dokunuyorlardı ama hissetmiyordum.. hissedemiyordum. Gözlerimin önü kararıyordu.. Nefesim daralıyordu. Ölüm?.. Neydi bu? Ölüyor muydum? Böyle bir şey miydi ölüm? Aniden..anlık...beklenmeden.. Çırpınıyordum ama nafile. Kimse kurtaramıyor, kimse dokunmuyor. Ya ben?! Duruyordum, nefesim çekiliyordu, bağım kesiliyordu. Öylece duruyordum.. sebepsizce.
Nefes nefese gözlerimi açtım. Büyük bir çığlıkla uyandığıma emindim. Ece korku dolu bakışlarla elimi tuttu. "Kabus görmüş olmalısın. Geçti." Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. "Neredeyiz?" Su dolu bardağı uzatırken gözlerim evin içinde dolaştı. "Evdeyiz. Hastaneden geldik, yorgundun." Kapı hızla açıldığında irkildim. Buğra korku dolu gözlerle bedenimi inceledi. "Noldu?" Ece yanımdan kalkarken Buğra hızla yanıma oturup elimi tuttu. "Sorun ne? Neden bağırdın?" Gözlerimi sıkıca kapattım. Nasıl bir rüya gördüm de bağırdım bilmiyordum, hatırlamıyordum. Sadece boşluğa düşüyor gibiydim. "En son yanımda değil miydin?" Buğra, anlamsızca gözlerimin içine bakıyordu. "Hastaneden geldiğimizden beri Ece seninleydi." Nasıl? Gördüklerim, hissettiklerim, onun beni öpüşü, sözleri rüya mıydı? Rüyadan ibaret miydi? Kafam karışmıştı. Fazlasıyla.. "Hastane odasında?" Buğra, ateşimi kontrol etti. "Hastaneye hiç gelmedim , Devin. Bunu yapanların yanındaydım." Evet, hayaldi. Her şey.. Buğra ve ben hala ayrı ayrı anılıyorduk, bir değildik, biz değildik. Beynim neden bana böyle bir oyun düzenlemişti? Anlam veremiyordum. Bir şey vardı. Bir terslik. "Kabus gördüm, anlam veremediğim bir gerçeklikteydim sanki." Ece, saçlarımı hafifçe okşadı."Zor bir gün geçirdik güzelim, gel uyuyalım birlikte. Dinlenmek iyi gelecek." Buğra, yanımdan kalkarken yatağa uzandım. Ece yanımda yer aldığında kapı kapanmış, Buğra gitmişti. Zihnimde sadece bir ses yankılanıyordu. "Ölüyorum...ölüyorum." Buğra söylemişti bunu bana rüyamda. Ellerim istemsizce boynuma gitti. Acı yoktu. Ama biliyordum rüyamda hissettiğim her ne ise o acı oradaydı. Ya şimdi ya da sonra...
"Bedenim lanetlenmiş gibiydi."