"Yeni bir sabaha uyanan bir çift göz.. Ve her yeni günün ardında gizli bir umut."
Büyük bir gürültü ile uyanmıştım.
Pat!
Kendimi yerde bulurken yüzümü sinirle buruşturdum. Sabah sabah bu ne gürültü ya! Gözlerimi açmak için savaş veriyordum. Odamın kapısı sertçe açıldığında gözlerim hızla açıldı. Annem perdemi kenara çekip güneşin odama doğmasını sağlarken bağırdım. "Anne! Uyuyorum!" Yorganı üzerime çektim. "Sabah sabah ne yaşıyorsunuz?!" Küçük kardeşim Berk odama giriş yaptığında başıma gelecekleri biliyordum.
"Zıplama artık, kalkacağım. Be-" Kafama sertçe bir yastık darbesi yediğimde beynimin oynadığına yemin edebilirdim. Kardeşimin kollarını sıkıca tutup yanıma yatırdığımda sıra bendeydi. Onu gıdıklamaya başlarken odam ikimizin kahkahaları ile doluyordu. "Dur...tamam" kardeşimin yalvarışlarını duymak bana zevk veriyordu. Narsist miydim acaba? Aşağıdan annemin bizi sofraya çağırması ile merdivenlerden hızlıca inmiştik. "Ne zaman büyüyeceksin Devin?" Annemin bana yönelttiği soruyu duymazdan gelerek ağzıma salatalık attım. Çayımı yudumlarken etrafı inceledim. "Babam ve abim nerde?" Annem bana cevap vermeden çalan kapıya doğru ilerledi. Kız kardeşimin saçını çekip kahkaha attım. "Şu haline bak! Boya kutusunun içine mi düştün?" Erkek kardeşim gülüşüme eşlik ediyordu. "Asıl sen şu haline bak! Ne rüküşsün.." Kaşlarım çatılırken üzerimdeki geceliklere baktım. "Neyim ben neyim?" Abimin bağırışı evi yıkmıştı resmen. Kız kardeşim abimin sesine aldırmadan tekrarladı. "Rüküş" Ayağa kalkacağım sırada abim görüş açıma girdi. Zaten dağınık olan saçlarımı daha fazla dağıttı. "Naber ufaklık?" Biraz önce gerilmiş gibi olmuştum ya hani... hah! İşte şimdi daha fazla gerginlik taşıyorum üzerimde. "Aramızda sadece 2 yıl var abi? Ne ufaklığı?" Abim sorumu cevapsız bıraktığında derin bir nefes aldım. Sonunda herkes kahvaltısını yapmaya başladığında derin bir nefes aldım. Ya da öyle sandım. Her şey göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşmişti. Berk, espri yapacağını düşünüp abimin saçıyla dalga geçtiğinde abim, Berk'in ensesine vurmuştu. Erkek kardeşim rahat durur mu? Masadan kalkacağı sırada çayını devirdi. Ve sonra ne mi oldu? Babamın çığlıkları evi bu sefer kesinlikle başımıza yıkmıştı. Annem ve abim apar topar hastaneye gitti.
"Nasıl bu kadar sakarsın? Aklım almıyor." Berk, soruma cevap vermeden balkona çıktığında telefonu elime aldım.
Zamansız Grup
Burak: Günaydın millet! Bizim köye bekleniyorsunuz, hepinizzzz (05.42)
Buğra: Sabahın köründe! (06.30)
Burak: Mızmızlanma kardeşim. Kalk hazırlan hemen (06.31)
Buğra: Telefon elinde mi bekliyorsun Burak (06.31)
Burak: Her zaman bebeğim ;) (06.32)
Buğra: La havle, la havle! (06.33)
Ece: Ne konuştunuz be! Susun da uyuyalım (06.33)
Burak: Uyandı bizim zilli. Günaydın kız (06.33)
Ece: Ney ney ney! Zilli senin .. (06.33)
Burak: Hopp orada dur Karadenizli. Hayde kalk yolculuk var (06.34)
Ece: Ne yolculuğu? (06.34)
Buğra: Burak'ın mağarasına gidiyoruz (06.34)
Burak: Ayıp be (06.35)
Ece: Aheey! Hemen kalktım (06.35)
Burak: İşte bu ya işte bu! Aradığım sadakat, aradığım dostluk, aradığım samimiyet! Yürü be Eceee (06.36)
Devin: Abart Burak, abart! (06.36)
Burak: Senin yerin ayrı bebeğim (06.36)
Buğra: Yalaka! (06.37)
Burak: Keeeeeeeesss!!! (06.37)
Burak: Millet 2 saate burdasınız ona göre. Hazırlanın.. (06.38)
Telefonu kapatacağım sırada Burak'ın aramasına cevap verdim.
Devin: Efendim
Burak: Hazır mısın kankaların sultanı?
Devin: Burak saniyeler içinde nasıl hazır olayım hemen?
Burak: Benim kankam hazır olmalı, Devin. Çemkirme bana öyle!
Kahkahamı tutamayıp gülmeye başladığımda Burak da bana eşlik etti.
Burak: Hem sen bana acımıyor musun? Şu bayram gününde hem de kurban bayramı gününde gözümün önünde büyüyen koyunu keserken bana teselli vermeyecek misin?! Nasıl kankasın kızım sen?
Devin: Abartma, Burak. Gören de koyunu sen doğurdun sanacak. Sadece iki gün birlikte zaman geçirdiniz
Burak: O iki günü bana sor bir de kızım! Neler yaptık biz onunla neler!!
Kahkahalarım eşliğinde Burak'a cevap vermek benim için şuanlık dünyanın en zor işiydi.
Devin: Ya Burak, Allah aşkına neler yaptınız bir anlatsana
Burak: Çayır çimen gezdik. Birlikte o kadar yol yürüdük, birlikte yemek yedik. Şu iki gün dediğin şu iki gün varyaaaa...
Devin: Aaaaa! Yeter ama. Anladım canım arkadaşım. Geleceğim yanına. Teselli olacağım o ponçik kalbine
Burak: Birtanesin sen! Hadi kapat da hazırlan, ne çok konuştun. Gene çenen düştü!
Gülümseyerek telefonu kapatıp odama çıktım. Her bayramı birlikte geçiriyorduk. Yıllar geçsede bu durumun hep aynı kalması tek dileğimdi. Hepsi ailem gibi olmuştu. Küçük bir valiz hazırlayıp kapının önüne bıraktım. Kız kardeşim (Su), erkek kardeşim (Berk) merdivenlerden koşarak inerken hızla arkamı döndüm.
"Yavaş be yavaş! İnsan yaşıyor bu evde." Su, çantasını büyük bir kuvvetle Berk'in üzerine fırlattığında zavallı çocuğum yeri boylamıştı. "Öküz müsün kızım sen!" Berk, çantanın altında bağırırken Su, çoktan Berk'in üzerine oturmuş saçını tutmuştu. "Özür dile lan benden!" Çingendi bu kız. Yemin ederim, çingen! "Saçımı bırak, kız kurusu!" Su'yun çığlığı ile olaya dahil oldum. Kız kardeşimi, erkek kardeşimin üzerinden alırken sinirlerim çoktan bedenimi ele geçirmişti. "Şimdi ikinizi de döveceğim! Rahat dur, Su!" Berk, yerden kalkıp derin bir nefes aldı. "Bu çirkef davranışlarınla evde kalırsın kızım sen!" Berk'in cümlesiyle Su'yu kollarından tutmak daha da zorlaşmıştı. Abla olmak bu dünyada neden bu kadar zor! "Yeter be! Susun ikinizde! Nerde yetiştiniz?" İkisi de sessizliğe büründüğünde Su'yu bırakıp önünde geçtim. "Bana bak cadı! Kardeşim falan demem yolarım seni şimdi. Al çantanı götür arabaya!" Kız kardeşim çantasını yerden alırken büyük bir hışımla erkek kardeşime döndüm. "Bana bak! Birdaha kız kardeşinle böyle konuşursan Su'yun yolamadığı saçlarını ben yolarım! Yürü şimdi sende." İkisi de hızla ortadan kaybolurken derin bir nefes aldım. Allah'ım bu ikisi bir gün benim sonumu getirecekti. Eminim!
Annem ve babam sonunda eve geldiğinde abim kalan eşyaları arabaya yükledi. "Hadi gidelim." Abim hazır olduğunu belirttiğinde abimin arabasına doğru yürüdüm. "Ne oldu ufaklık? Su ve Berk ile yolculuk istemiyor muydun?" Kardeşlerime kötü bir bakış atıp arabaya bindim. "Bu ikisi ile çok istiyorsan sen yolculuk yapabilirsin abi." Abim, gülerek arabaya bindi. "Ee o zaman kaldığımız yerden." Abim göz kırpıp arabayı çalıştırdı. Penceresini açıp kafasını arabadan dışarı çıkartıp anneme seslendi. "Önden gideceğiz. Benzinlikte yetişirsiniz." Babam kendi arabasına binerken annem kapıyı kitlemeden abime döndü. "Dikkat et, İlter." Abim, göz devirip şarkının sesini yükseltti. "Sıkı tutun sağ koltuk prensesi. Babam görmeden hız yapacağız biraz." Gözlüğümü gözüme takıp kocaman gülümsedim. "Ağlasın o zaman yollar!" Abimde beni tekrar etti. "Ağlasın!"