4 1 0
                                    

"Aaaaah! Ayağım sıkıştı." Burak'ın tiz çığlığı ile yüzümü buruşturdum. "Biz sana demedik mi oğlum? Diğer araba ile git diye. Tutturdun illa da Devin de Devin. Al gördün Devin'i." Abim, hem arabayı sürüp hem de Burak'a laf yetiştirmeye çalışıyordu. Ece, eline yediği darbe ile bağırmıştı. "Kıpırdanma! Buraaak!" Burak, ayağını kurtarmak için büyük bir çaba gösteriyordu. Ama bu çabası hem yersizdi hem de bizi daha da zorluyordu. "Çek şu kalçanı gözlerimin önünden!" Burak, alnındaki saçlarını dağıtıp Ece'ye yandan bir bakış göndermişti. "Şimdi yolacam seni! Yakalamışsın eşsiz bir manzara keyfini çıkar! Mızmız.."

İlter: Burak arkaya gelirsem dövmeden bırakmam seni.

Burak abimi duymamış gibi hareket etmeye devam ediyordu. Sonunda ayağını çektiğinde derin bir nefes aldı. Derin bir nefes aldı almasına da arabada büyük bir gürültünün başlangıcına sebep olmuştu. "Topuğunla bacağıma vurdun. Allah'ın cezası çocuk! Bir kerede rahat dur, bir kere!" Burak, Ece'nin kucağına kendini bıraktığında Ece bağırmalarına hala devam ediyordu. Arka taraf ciddi anlamda bir kaos ortamı yaratmıştı. Burak, bıkmış bir ifade ile kendini kaldıracağı sırada abimin ani freni ile abimin boynuna sarılmıştı. Arkada oturan Burak, abimin boynunu tutmuştu. Yanlış duymadınız. Tam da Burak dan beklenir hareketti. "Bo-boğazımı ne sı-kıyorsun lan?" Burak, ellerini hızla çektiğinde abimin sinirle gerilen yüzlerini gördüğümde olaya el attım. "Tamam millet. Sakin olalım! Burak, az köşeye ilerle. Ece sende bacağını kaldır." Harfiyen dediklerimi yaptıklarında ortamda sessizlik oluştu. "Şükürler olsun Yarabbim!" Abim, Burak'ın şükür duasına başlayacağını bildiği için hızla radyoyu çalıştırdı. Aynadan Burak'ın bakışlarına baktığımda hafifçe gülümsedim. "İmansız İlter seni!"

Sonunda düzlük yola çıktığımızda arabanın camını açıp başımı dışarı çıkardım. Güneş yavaş yavaş gökyüzünden siliniyordu. Hala güneşi görebiliyorduk ama eski sıcaklığını hissedemiyorduk. Yüreğime çöken ağırlıkla derin bir nefes aldım. Ellerimi rüzgarın etkisinde hareket ettirmeye başladığımda Gediz'in arabası yan tarafımızda belirmişti. Buğra çok kalabalık olduğumuz için Gediz'in arabasında gitmeyi kabul etmişti. Gediz ve abim aralarında selamlaştıktan sonra hızlanmıştık. Abime döndüğümde sinsice gülümsüyordu. Bu gülüşü biliyordum. "Yarış!" Abim, kısa süreliğine bana bakıp göz kırptı. "Sıkı tutunun. Size karada en hızlı anları yaşatacağım! Acil bir durumda Burak'ı camdan aşağı atabilirsiniz. Yer genişlemesi.." Abim gazı köklerken gülümsememe engel olamıyordum. "Yarabbim! Öldürecek bu yarım akıllı çocuk bizi! Öldürecek!" Bu sitemleri kimin yaptığını söylememe gerek var mıydı? "Ağağağağğaa Allah belanı verecek, İlter! O gün keyifle izleyeceğim!!!" Burak..;)

"Çıkaracağım şimdi içimdekileri." Burak sallana sallana arabadan indi. Arabadan indi dememe bakmayın. Bildiğiniz kendini yere attı. Yaklaşık 10 dakikadır da yerde uzanıyor. Boş bir masa bulup eşyalarımızı yerleştiriyorduk. Ailemiz üst tarafta diğer ailelerle kaynaşmak için o tarafı tercih etmişlerdi. Gençler ve yetişkinler için düzenlenme fikrini beğenmiştim. Gençler aşağıda eğlenirken, yetişkinlerde koyu sohbetlerini bölen etkenlerden uzakta duruyorlardı. Buğra bardakları yerleştirirken göz ucuyla bana baktığını hissediyordum. Altıncı hislerimin kuvvetli olduğunu söylemiş miydim? Herneyse artık biliyorsunuz. "Anladım bütün gün konuşmayacaksın. En azından gözlerin, gözlerimde olsun." Başımı kaldırıp inatla Buğra'ya bakmamak için direniyordum resmen. "Yan masaya bardakları eksik koymuşsun." Yanından hızlıca uzaklaşıp arabada kalan birkaç minderi kucakladım. "Yardım ister misin?" Gediz'in gülümseyerek bana baktığını gördüğümde minderleri onun kucağına bıraktım. "Teşekkür ederim." Yanımda yürümeye özen göstererek masaya ilerledik. "Nasıl koymamı istersin?" Tuttuğu minderlerden birini alıp yerleştirdim. "Kalan yerleri dolduralım." Gediz beni takip ediyor bende boşta kalan yerleri dolduruyordum. "İşte bu da son." Son minderi yerleştirip Burak'a baktı. "Ne zaman kalkacak yerden?" Gülümseyerek Burak'ın yattığı yere baktım. "Muhtemelen uyumuştur." Gediz'in bir kaç saniyelik süren şaşkınlığını yakalamıştım. "Tuhaf biri." Onu onaylayarak yürümeye başladım. "Gel uyandıralım." Beni takip etmeye başladığında masadaki suyu da alıp yürümeye devam ettim. Gediz bana yetiştiğinde gülümsüyordu. "Su ile ıslatmaktan daha iyi bir fikrim var." Keyfim yerine gelmişcesine sırıttım. "Suya atmak?" Gediz daha geniş gülümsediğinde başıyla beni onayladı. "Yapalım." Küçük bir çocuk gibi ellerimi birbirine vurdum. Gediz ıslak çalarak abime işaret verdiğinde abim yanımıza doğru yürümeye başladı. "Kaldırsak hemen uyanır mı?" Burak'tan bahsediyorduk.. Kış ayında uykuya yatan Burak'tan. "Bütün köy burada kırk gün düğün yapsa ruhu bile duymaz." Gediz hafifçe Burak'ın kollarını kavradı. "Suya girmek isteyen birileri varmış, İlter." Abim büyük bir kahkaha atarak hemen Burak'ın ayaklarını tuttu. "Allah'ım bu zevki bana yaşattığın için bin şükür!" Gediz ve abim hızla su kenarına ilerlerken diğerlerine işaret yaptım. Ece büyük bir çığlıkla abimgilin peşine koştu. "Yazık çocuğa! Hasta olur o." Gülerek olanları izlerken Buğra karşıma dikilip manzaramı kesti. "Konuşacağız Devin." Gözlerim masalarının üzerinde dolaştı. "Hala bardaklar eksik. Bana yardım etme konusunda o kadar istekli değilsin anlaşılan." Yanından uzaklaşmak istediğimde kollarını belime sarıp kendine çekmişti. "Beni dinle küçük hanım. Bu sefer gidemezsin." Bu hareket! Tanrım! Dilim düğümlenmiş gibi yüzüne bakıyordum. Hafifçe gülümseyip gamzesini göz önüne sundu. "Kıza yardım etmedim, Devin. Gördüğünü yanlış anladın. Burak ile sohbete o kadar dalmıştın ki benden yardım isteyen kadını görmedi gözlerin." Kaşlarımı çattım. "Kadın mı?" Başıyla onayladı. "Çeşmeye sonradan gelen kadını hatırlamıyor musun? Oysa kısa süre de olsa gözlerin kadınla buluşmuştu." Hafızamı zorlamaya çalıştım. Çeşmeye bizden sonra gelenler olmuştu ama dikkat etmemiştim. Köşede duran kadını hatırladığımda gülümsedim. "Hatırladın." Buğra derin bir nefes alırken onu cevapladım. "Hatırladım." Belimdeki kollarını sıklaştırıp daha da yakınlaştı. Burnunu burnuma sürtüp gözlerini kapattı. "Çok şapsalsın." Eriyordum. Buğra'nın bana bu kadar yakın olması.. Kollarımı boynuna sarıp kulağına yaklaştım. "Çok aptalsın." Kıkırdamasını duyduğumda gülümsedim. "ALLAH!" Burak'ın bağırışını duyduktan hemen sonra suya atılışına şahit oldum. Buğra'ya sarılmayı bıraktığımda baktığım yöne doğru döndü. Gülüşlerimin arasında Buğra'nın elini tutup diğerlerinin yanına doğru koşmuştum. Evet, bildiğiniz çocuğu sürükledim! Buğra'nın çırpınışları yarıda kesilip gözlerini gözlerimle buluşturdu. "Hain domuz! Nasıl arkadaşsın sen!" Ece, arabanın arkasından çıkardığı havlu ile kıyıda bekliyordu. "Ah benim güzel çocuğum, nasıl ıslandı öyle."

Burak: Ne içirdiniz lan Ece'ye? Ne diyo bu?

İlter: Su güzel mi Burak?

Burak: Aaa ayıp ediyorsun, İlter. Su çok güzel! Gel bak yanımda yer var, gel

İlter: Keyfiniz bozmayalım biz senin

Burak: Ben sizin...

Burak, kıyıya çıkıp havluya sarılırken ona gülerek bakan Buğra'ya döndü. "Ben göstercem ama sana! Kankan burda ölüyor sen orda fingirdeşiyorsun!" Buğra'nın yüzü bembeyaz olurken abim gözlerini ikimizin arasında getirip götürüyordu. "Ney ney ney!"

Burak: Yaa İlterciğim! Buğra, kardeşine göz koymuş bile. Benden demesi

Abim, Buğra'nın üzerine doğru yürürken araya girdim. "Aa ne oluyor be? Burak, kafasını falan çarptı herhalde. Hızlı attınız çocuğu suya." Abim, beni kenara itip Buğra'nın omzuna elini koydu. "Ee Buğra nasılsın bakalım? Hava da pek sıcak ha?" Buğra zar zor gülümsemeye çalışarak yutkundu. "Öyle, sıcak." Abim, Buğra'yı hızla suya doğru iterken Buğra, Burak'ın havlusunu tutmasıyla ikisi de suyu boylamıştı. "Serinletelim o zaman seni Buğra!" Şaşkınlıkla olanları izlerken Buğra göz kırparak bana gülümsüyordu. "Su güzelmiş! Eşlik etmek ister misin Devin?" Buğra'nın cesareti beni benden alırken abim hızlı bir adım atması ile ve o arada Ece'nin abimin düşmesini engellemek için tişörtünü tutması ile birlikte ikisi de suya düşmüştü. Ne harika ama! "Olan bana oldu ya." Burak'ın çıkmasına yardım ederken Buğra alnındaki su damlalarını elinin tersiyle sildi. Gediz'in getirdiği havluyla Burak kurulanırken Buğra'nın ellerinden tutup kıyıya çektim. Havlu ile saçlarını silerken onu izlemeye başladım. İsteyerek değil, anın etkisi.. Islak saçlarını hızla silerken aniden gözlerini gözlerimle buluşturdu. "Beni izlemeyi seviyorsun." Çapkın gülüşlerinden birini takındığında kolunu çimdikledim. "Hemen havalara girme. Gözüm daldı sadece." Gülümseyip sessizce kurulanmaya devam etti. Gözlerim suyun içine döndüğünde gördüğüm manzara ile şoka girdim. Abim ve Ece öpüşüyor muydu? Yok canım.. "Doğru mu görüyorum ben?" Buğra, baktığım yere bakışlarını çevirdi. Bilmiş bir ifade ile sırıtıp tişörtünü çıkardı. "İzleme onları, Devin. Ayıp!" Kaşlarımı çatarak Buğra'ya baktım. "Abim, en yakın arkadaşımı yiyor resmen." Buğra kahkaha atarak burnumu sıktı. "Sen de gözlerinle beni yiyorsun. Sesim çıkıyor mu?" Gözlerimi devirip Buğra'nın yanından uzaklaştım. Arabanın arkasından temiz bir tişört çıkarıp arkamı döndüğüm sırada Buğra dibimde belirdi. "Ne oldu? Kaçtın." Elimdeki tişörtü ona gösterdim. "Böyle gezmeyeceksin herhalde." Elimdeki tişörtü alıp giyindi. "Sorun olmazdı benim için." Kaşlarım havalanırken Buğra ellerimi tutup parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi. "Ah ama senin için sorun olurdu. Sadece sen gözlerinle beni yiyebilirsin, değil mi?" Anlık bir cesaretle Buğra'nın yüzüne yüzümü yakınlaştırdım. Gözlerim dudaklarına kaydığında benimle aynı şeyi yaptı. Gözleri dudaklarımda iken konuştum. "Seçeneklerim arasındasınız Buğra Akman" Buğra'nın kaşları çatılırken ondan uzaklaştım. Gülümseyerek onu arkamdan bıraktığımda bağrışını duydum. "Göreceğiz Devin Karman." Bağırarak karşılık verdim. "Görelim."

Gözleri GökyüzümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin