Gece boyunca nasıl özür dileyeceğimi düşünmüş durmuştum. Aklıma elle tutulur bir fikir gelmese de ona birkaç hediye vererek gönlünü alabileceğimi düşünmüştüm.
Sabah olduğunda bu tamamen ters tepti, odama geldi ve beni çalışma için çağırdı. Her seferinde gülümsedi ve ben ne dersem onu yaptı. Mola verdiğimiz zamanlarda onunla konuşmak istediğim her an benden kaçtı ve molalarını annesine yardım ederek geçirdi.
Bu konuyu açmaya çalıştığım her sefer başarısızlıkla sonuçlandı. Mutlu gözüküyor ve hiçbir şeyi belli etmiyordu. Gülümsemesini bir kez bile yüzünden sildiğini görmemiştim.
Elinde sonunda bir açık verecekti, benden kaçamayacağını düşünüyordum.
Yanıldım.
Bu hali günler boyunca devam etti. Mola zamanlarında etrafta görünmedi ve çalışmada da başka konuları açmadı.
Çoğunlukla beni görmezden geliyor gibiydi, göz göze gelmememiz için uğraşıyordu.
Zamanla biraz daha açılır hale geldi, çocuktu ne de olsa. Unutuyordu yavaş yavaş. Mola zamanlarında kaybolduğu olurdu ama benimle kalmasını söylediğimde itiraz etmezdi.
Beraber yemek yememizi söyler, bana bir şeyler anlatmasını isterdim. O anlatırken hevesini gizleyemez, heyecanlandığını çok belli ederdi.
Yaptığı resimleri getirmesini rica ederdim bazen, tek itirazda bulunmazdı. Onları nasıl çizdiğini, ne kadar vaktini ayırdığını anlatırdı hep.
Jaeyun, çok güzel resim çizerdi. Resimlerinin baş karakteri hep bendim.
Bir yetişkinin gözünden bakınca basit bir karalama gibi görünen bu resimler, ondan birçok şey taşıyordu.
Kağıtların kenarları hep minik lekelerle dolu olurdu mesela. Resim yaparken yorulduğunu belli ederdi bu. Boyaları ne kadar kullandığının da bir ispatıydı. Minik boya lekeleri ve parmak izleri, hepsi ona aitti.
Ana karakter ben olsam da, görünenden tamamen farklı bir şekilde çiziyordu beni.
Etkileyici, sanki herkes tarafından korunması gereken bir şeymişim gibi çiziyordu beni.
Saray ortamı bile onun resimlerinde tamamen farklı görünürdü. Sanki çizdiği köprü, kapı, koridor, odalar onun etkileriyle harmanlanmış ve bu resimlerdeki şeklini almıştı.
Ve ben, ben olmadığım birine bürünürdüm onun resimlerinde. Her seferinde kendime hayran kalırdım.
Onun ufak karalamaları benim içindi. Benim için çizer, benim için boyardı. Hayatını benim için yaşardı.
Jaeyun'un sesi de çok güzeldi. Ara sıra bir şeylerle uğraşırken mırıldandığını duyardım. Yetenekli bir çocuktu. Başladığı hayatın acımasızlığına rağmen kendini güzel yetiştiriyordu.
Günler geçtikçe, eğitimlerimiz de giderek ağırlaşıyordu. Onu en başından beri buna sürükleyen kişi olsam da, bundan bir kez bile şikayet ettiğini görmedim.
Her seferinde nefessiz kalana dek benimle çalışıyordu.
Bir gün çok güçlü olmak istediğini söylemişti. O günde benim yanımda duracak ve bana yeteneklerini gösterecekti. Ülkeyi ve beni korumak istiyordu. Çocuk işte.
Her seferinde güler geçerdim ona, yine de dileyemediğim özür geceleri beni avlardı. Bir fırsatını arasam da bulamazdım.
Jaeyun benden saklanmayı iyi bilirdi. Konu değiştirip kaçmayı sever hale gelmişti. İlk zamanlar benden uzak durduğu oldukça belli olsa da günler geçtikçe bu normale dönüşmeye başlamıştı.
Özellikle yapmıyordu, benden kaçmaya alışmıştı. Ama ben, dileyemediğim özrün bana çektirdiği vicdan azabına bir türlü alışamamıştım.
Seveceği bazı şeyleri ona sürpriz olarak göndertir ve içimi rahatlatmak için çabalardım sürekli, pek işe yaramazdı.
Bir şekilde o özrü telafi edeceğimi sayıklayarak kendimi bile buna inandırır olmuştum.
Jaeyun hiç sorun yokmuş gibi devam ederdi, ben istemediğim sürece bir şey yapmaz ve konuşmazdı.
Bu şekilde yıllarca benden kaçmaya devam etti.
_________________________________________

ŞİMDİ OKUDUĞUN
kingdom, heejake
Kurzgeschichten"Yaşadığımı hissetmiyordum. Hatta yavaş yavaş ölüyor gibiydim."