Gitgide aramızdaki buzları eritirken, ilk geldiği zamanlardaki gibi davranmaya başladı. Yavaş yavaş beni affediyordu, ya da unutuyordu kim bilir?
Benimle geçirdiği zamanlarda gözle görülür bir artış vardı, buna rağmen annesini asla görmezden gelmezdi.
Jaeyun, annesine çok düşkündü. Bana önceki zamanlarımı hatırlatıyordu.
Annesini ne kadar sevdiği yüzünden bile okunuyordu. Ben üzülmeyeyim diye sürekli ondan bahsetmemeye özen gösterirdi ama onun adı geçti mi de kendisini tutamazdı.
Onun annesi gerçekten sevecen bir kadındı. Oğlunu her şeyden çok seviyordu. Kocasını kaybettiği zaman daha Jaeyun bile doğmamıştı anlattığına göre. Onsuz bunca yılı zor geçirmişti. Sarayda çalışmayı da başta istemediğinden ama sonrasında Jaeyun için çok sevindiğinden bahsetmişti.
Ona çocukluğunu doya doya yaşatmak istediğini söylüyordu hep. Jaeyun'un çok küçük olduğunu ve bazı şeyleri atlatamayacağını söylerdi. Babasız büyümüş olmasına rağmen her zaman mutlu gözüktüğünü, ama bunun yalan olduğunu söylerdi. Jaeyun, duyguları konusunda yalan söyleyebiliyordu.
Ben 17, Jaeyun ise 13 yaşına geldiği sene, ülkede bir salgın baş gösterdi. Başta hayvanlar olmak üzere hastalık hızla yayıldı ve öldürücü oldu.
Hekimler bile bu hızla ağırlaşan bir salgına karşı tepkisizdi. Kaynağını araştırmaya çalışırken bir çoğu bu hastalığa yakalandı.
Belirtileri hafif başlayan bu hastalık, ilerledikçe organları çürüterek kişiyi acı dolu bir ölümle hayattan koparıyordu.
İlerleyen vakitte bu hastalık başkente kadar ulaştı. İnsanlar evlerine kapandı, hastalananlar ölüme terk edildi.
Hekimler ne kadar ararsa arasın bir çözüm bulamadı, uygun bir ilaç yoktu.
Diğer ülkelerden bir sürü doktor geleceği söylenmişti ama ne gelen vardı ne de giden.
Saraydakiler de tedirgindi, çoğu iş yapmayı reddediyordu. Biz hizmetlilerden ayrı yerlerde bulunuyorduk. Jaeyun da bundan kötü etkilenmişti elbette. Onu yanıma almıştım.
Annesinin de bizimle kalmasını istemiştim fakat o kabul etmeyip işine bakacağını söylemişti.
Hastalığın Jaeyun'a bulaşmasını istemediğinden olabildiğince dikkatliydi.
Saraydaki diğer hizmetliler de işlerini onun üzerine yıkıyordu, yine de sesini çıkarmıyordu. Bunca işin arasında, bir de Jaeyun'la uğraşıyordu.
O Jaeyun konusunda endişelenmesin diye Jaeyun'u yanıma almayı teklif etmiş ve onunla beraber uyur olmuştum.
Gündüzleri beraber oynar, geceleri sarılarak uyurduk. Annesi için olan endişesini istemsizce dile getirir ve ağlardı bazen. Kollarımın arasında teselli ederdim onu.
Haftalar geçti, salgın bitmek bilmedi. Jaeyun'un annesi son iki gündür ortada görünmez olunca, Jaeyun endişelenmeye başladı. Her gelen hizmetliye annesini sordu.
En sonunda annesinden bir haber aldı. Annesi, gribe yakalandığını söyleyen bir mektup ulaştırdı ve Jaeyun'a kesinlikle kendisini görmeye gelmemesini tembihledi.
O mektup bir yalandı, annesi salgına yakalanmıştı. Bunu, o öldüğünde anladığımızda, Jaeyun hayatının en büyük acısını yaşadı.
O gün, gözleri şişene kadar ağladı. Annesinin cansız bedenine uzaktan bakarak ağladı. Annesinin bedeninin yakılışını izleyerek ağladı.
Onun haykırışları tüm sarayda duyulurken, onunla birlikte bütün saray ağladı. Hizmetliler tarafından sevilen biriydi annesi.
Jaeyun kendine gelemedi. O mutlu çocuk annesinin ölüsüyle beraber gitmişti. Benim annemi kaybettiğim zamandaki halime benziyordu.
Beni teselli edecek biri yoktu fakat, onun yanında ben vardım.
Tüm gece bana sarılarak ağlamıştı. Minik bedeni hıçkırmak dışındaki bütün işlevlerini unutmuş gibiydi adeta. Kollarımın arasındaki bu çocuk, benimle aynı acıyı paylaşıyordu.
Bana olanların ona olmasını istemiyordum. Ben gülümsememi kaybetmiş olabilirdim fakat o kaybetmeyecekti.
Kollarımın arasındaki güçsüz beden daha fazla yorgunluğa dayanamayarak uykuya daldığında, ben kendi kendime onu koruyacağıma dair bir söz vermiştim.
Bu salgın ondan en değerlisini koparmıştı evet, ama en değerlisi benden onu koparamayacaktı. Onun mutluluğunun annesiyle beraber gitmesine izin vermeyecektim.
Jaeyun'a karşı farklı şeyler hissettiğimi o gün anlamıştım, geçen zamanda ona karşı olan vicdan azabımın zamanla aşka dönüştüğünü fark edememiştim.
Kendime bir şeyleri itiraf edebildiğim bu gecede, onunla beraber ağlamış ve annesine veda etmiştim.
_________________________________________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kingdom, heejake
القصة القصيرة"Yaşadığımı hissetmiyordum. Hatta yavaş yavaş ölüyor gibiydim."