2

94 23 37
                                    


Odaya tıkılmış öylesine beklerken ne hissedeceğimi şaşırmış haldeydim. Daha dün benimle mutlu bir şekilde konuşan annemin bugün ölüsüyle karşılaşmıştım.

Üzerimdeki şoku atamadım. Üzülmek istemiyordum. Teselli verenim yoktu, yalnızdım.

Biri gelip bana sarılsa, her şey geçecek dese çok daha iyi hissedebilirdim, bunu yapanım yoktu. Mevkim yüksekti, yine de kimsem yoktu. Etrafım insanlarla doluydu, yine de yapayalnızdım.

Nihayetinde sadece 7 yaşındaydım, böyle bir acıyı tek başıma kaldırmam mümkün değildi.

Doğduğum andan beri hep bir amaç uğruna yaşamama izin verilmişti. Bir başkasının ardında bıraktığı koltuğa sahip çıkmak için vardım. Küçük de olsam bunu anlayabiliyordum.

En azından babamın yanımda olmasını isterdim.

Sonunda onun yerini alacağım çünkü.

Ben böylece çıkamadığım odada ağlayarak saatlerimi geçirdim.

Aldığım nefes bile beni zorlar oldu. Artık yaşama amacım yokmuş gibiydi. Bunca zamandır körü körüne bağlı olduğum kişiyi kaybetmiştim hem de daha ölüm sebebini bile bilmiyorken.

O gün, ilk kez anneme iyi geceler demeden uyudum.

Bir daha diyemeyecektim.

Sabah kalktığımda, beni derse gelmem için zorlayan biri olmadı. Kalkıp üzerimi değiştirmeme yardım eden de.

Kimse beni görmüyor gibiydi. Sarayın önünde durmuş annemin cesetinin çıkışını izliyordum. Bizimle beraber tüm ülke de ağlıyordu. Annem gibisi gelmeyecekti, gelemezdi.

Ceset saraydan çıktıktan sonra, muhafızlarla birlikte annemin en güvendiği hizmetkarları bağlı halde indirildi.

"Onlar yapmış. İmparatoriçeyi zehirleyen onlarmış. Odalarında zehir bulundu. İtiraf da ettiler."

Beynimden vurulmuş gibiydim. Bana da, anneme de yıllarca hizmet eden bu insanlar, benden annemi almıştı.

Kendime hakim olamayacak haldeydim. Muhafızlar beni tutmasaydı o hizmetçileri orada katlederdim.

Babam tepkisizdi, hizmetlilerin cezalandırılmasını emretti ama yüzünde tek bir ifade yoktu.

Ben tüm gücümle ağlarken annemin cesedinin yakılışını izledim.

O gün, bana annemi hatırlatacak her şeyden uzak durmaya karar verdim.

Hayat sevdiğim insanları böyle kolay benden alacaksa, kimseyi sevmeyeyim istedim.

Bana hizmet eden hizmetkarların da gitmesini istedim. Odamdaki her şeyi boşalttım. Annem ile bağdaşlaşabilecek hiçbir şeyin kalmasına izin vermedim. Tek bir şey hariç.

Sonraki bir hafta odamdan hiç çıkmadım. Yemek yemedim, uyumadım. Yalnızca ağlıyordum. Kapıda beni çalışmam için almaya gelen insanları da kovuyordum sürekli, anlayış bekliyordum.

Küçük bir çocuk için çok fazlaydı bunlar. Onlar nasıl atlatabilmişti? Peki ya babam? O annemle benden daha uzun zamandır birlikteydi. Benden daha fazla yıkılmış olması gerekirdi. Hayır. Tek tepki vermemişti. Annem öldüğünde de, katilleri bulunduğunda da tek tepki vermemişti.

Benim bunlara alışmam gerekiyordu, annem gibi biri olmamalıydım.

Babam beni çağırttı ve kendime gelmemi söyledi. Bu hareketlerimin bir veliaht prense yakışmadığından bahsetti. Ne tepki vermemi bekliyordu? Ertesi gün unutmuş mu olmalıydım?

Babamın kalbi de diğerleri kadar taştandı. Bu saraya renk katan kişi annemdi. Bunu o gidince anladım.

Bir daha bu saray asla eskisi kadar renkli olmayacaktı.

















_________________________________________

kingdom, heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin