9

138 19 58
                                    

"Jaeyun?"

Sabah uyandığımda kollarımın arasında Jaeyun'u göremedim. Endişeye kapıldım. Bir hışımla yataktan kalktığımda Jaeyun'un kapı dışında imparatoriçenin nedimelerinden biriyle konuştuğunu gördüm.

Ne konuşuyorlardı? Bizi mi görmüşlerdi? Üzerime hızla bir şeyler geçirerek kapının önüne doğru koştum. Yetişememiştim. Nedime başını eğmiş ve Jaeyun'un yanından gitmişti.

Kapıyı aralayıp Jaeyun'u kolundan tutarak içeriye çektim. Jaeyun bir anda içeriye çekilmenin şaşkınlığıyla bana bakakalmıştı.

"Uyanmışsınız."

"Ne konuştunuz siz?"

"Kiminle?"

"Yanına gelen nedimeyle. Bir hizmetçiyle flört mü ediyorsun sen?" istemsizce sesimdeki siniri saklayamamıştım, Jaeyun sarayda benim dışımda sayılı kişiyle konuşurdu ve bu nedimeyle konuştuğuna ilk kez şahit oluyordum.

"Ne? Hayır! Beni yanlış anladınız."

"Doğrusu neymiş öyleyse?"

"İlk olarak benim öyle bir amacım yok. Olamaz da zaten. Nedime sizin için gelmiş sabah, ben de yeni uyanmış sayılırdım. Bizi öyle görmesin diye önden kalkıp karşıladım, başınızda beklediğimi söyledim. Sizi uyandırmamak için de kapı dışında konuştum."

Söyledikleriyle beraber kaşlarım havaya kalkmıştı, düşündüğüm şeyin tam aksi bir şey olduğu için suçluluk duymuştum.

"Benimle ne işi varmış?"

"İmparatoriçe sizinle görüşmek istiyormuş. Bu yüzden onu göndermiş, sebebini bana söylemediler. Ben de size ileteceğimi söyleyip gönderdim. Bu kadar yani."

Söyleyeceklerini bitirdikten sonra yüzünü asmış, göz temasımızı kesmiş ve yanımdan ayrılmıştı. Yine eğitime gidiyordu, moralinin bozulduğu da belliydi. Onu bunu yapmakla suçladığım için biraz kötü hissediyordum ama ne yapacağımı, kendimi nasıl açıklayacağımı bilmiyordum.

Kıskandığım için bir anda onu başkasıyla görmek mantıklı düşünmeme engel olmuştu. Sarayda benden habersiz kuş uçmayacağını bilmeme rağmen kendime hakim olamamıştım.

Jaeyun çıktıktan sonra odada tek kalmış ve imparatoriçenin beni neden çağırdığını düşünmeye başlamıştım. Ondan haz etmediğim için iletişime geçmemiştim yıllardır. Benim onu sevmediğim gibi o da beni sevmezdi zaten.

Bir anda beni yanına çağırtması garipti. Kapı dışındaki hizmetlilerden birini çağırarak yanına gelmek için hazırladığımın bildirilmesini istedim.

Muhtemelen bir şeyler saçmalayacak ve vaktimi çalacaktı ama gitmezsem de olmazdı işte.

Gönderdiğim hizmetlinin ardından ben de diğerleriyle beraber imparatoriçenin sarayına doğru yol aldım. Kendimi olası saçma bir şeye hazırlamak üzereydim yürürken.

İmparatoriçeye karşı hiçbir samimiyet yoktu içimde, ondan nefret ettiğimi bile söyleyebilirdim. Annemin yerine koyulan basit bir piyonun böylesine yetkilere sahip olması sinirimi bozuyordu. Tahtı almam yakındı artık, bu yüzden rahattım. Ondan da babamdan da kurtulacaktım. Belki de konuşacağı şey buydu? Ondan kurtulmak istediğimin farkındaydı ne de olsa.

Saraydan içeri girdiğimde görkemli bir şekilde karşıladı beni. Tüm hizmetliler, harem ağaları, hadımlar burada diziliydi. Biraz garip bir karşılamaydı bu.

Başımı eğerek selam verdim.

"Benimle görüşmek istemişsiniz majesteleri."

"Evet, otur şöyle. Birbirimizi uzun süredir göremiyoruz."

"Beni görmek isteyeceğinizi sanmıyorum. Aynı şekilde ben de sizi görmek istemiyorum." Soğuk bir ifadeyle cevaplayıp oturmuştum.

"Hala ilk günkü kadar nefret ediyorsun benden demek."

"Elbette ediyorum. Annemin ölümünü firsat bilerek anında babamla evlenip tahta geçen birine hangi duyguyu besleyebilirim?"

"Böyle anlattığında korkunç geliyor. Beni şeytanmışım gibi tasvir etme."

"Farkınız da yok. Her neyse, beni neden çağırdınız?"

"Ne zaman soracağını merak ediyordum."

"Ben sormadan önce direkt konuya girseydiniz."

"Tanrım, gerçekten sinir bozucusun. Biliyorsun ki, baban hasta. Tahtta son vakitlerini geçiriyor."

"Evet, biliyorum."

"Demek istediğim şu, tahta geçme vaktin geliyor. Ayrıca kendine bir eş bulma zamanın da geldi."






























_________________________________________

ne demek es majestelerj.

kingdom, heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin