Sabah gözlerini yorgun bir şekilde açarak yavaş hareketlerle yatakta doğrulmaya çalıştı.
"Her yerim ağrıyor. En iyisi bir vitamin içmek olacak."
Doğrulduğu yataktan tam anlamıyla kalkarak dolanının karşısındaki aynanın önüne geçerek dünden ütülenmiş gömlek ve keten pantolonunu üzerine geçirerek masanın üzerinden aldığı tarakla saçına şekil vermeye başladı.
Bir yandan saçını tararken bir yandan yüzüyle kendini yeterince güldürecek mimikler yapıyordu.
En sonunda kravatını ve okul takımını giydikten sonra yakasını indirerek son dokunuş olarak her zaman kullandığı parfümü sıktı.
Seungcheol için en çekici unsur her zaman koku olmuştur. Çünkü insanlar hiçbir zaman kötü kokan insanlarla muhatap olmaz çünkü onların kötü kokmasının sebebinin zamanında yaptıklarının bir bedeli olarak görür.
Ama tabii eğer güzel kokuyorsan da bu insana güven verir, eğer gerçekten güzel kokuyorsan bu karşı tarafa üstünlük gösterisi yapmış olduğun anlamına gelir, karşı tarafın gardını indirerek sana güveneceği anlamına gelirdi.
Parfümünü geri masaya bıraktıktan sonra mutfağa doğru ilerleyerek dolaptan geceden hazırladığı sandvici ve içeceğini alarak dış kapıya yöneldi.
ayakkabı dolabını açtığında gördüğü manzarayla her gün olduğu gibi derin bi iç çekti. Ailesi yine yoktu. Sahi en son ne zaman görmüştü? yaklaşık bir iki ay oluyordu. Hepsinin her gün evde olduğunu varsayarsak bu gerçekten uzun bir süreydi.
Ne ailesi onunla ilgileniyordu ne de Seungcheol onlarla vakit geçirmek istiyordu. Her gün okuldan sonra odasına çekilirdi. Tuvaleti zaten odasında olduğu için o konuda rahattı.
Yemek konusunda da ailesi bu tavırlara göz yumduğu için bir şey demiyorlar aksine hizmetliyle yemeğini onun odasına gönderiyorlardı.
"Bazen çocukları olduklarını gerçekte unutuyorlar gibi."
"Seungcheol."
"Efendim."
"Babanız size bunu vermemi ve doğum gününüzü kutlamamı istedi."
"Ah, teşekkürler Bayan Kang."
Gelen hediyeye şok olduğu için kitlenen Seungcheol'un gözleri dolmuştu.
"Artık gitmeniz gerek yoksa okula geç kalacaksınız.""Evet evet gitsem iyi olacak, size iyi güner."
Hızlıca kapıdan dışarı çıktığında gözleri tekrar elindeki kutuya kaydı. Tuttuğu göz yaşları artık istemsizce akıyordu.
Onu ağlatan şey neydi? Babasının yıllar sonra ilk defa hediye alıp doğum gününü kutlaması mı yoksa doğum günü üzerinden iki üç ay geçmesine rağmen yeni kutlanılmasına mı?
Hem ağlayarak hem de burnunu çekerek yoluna devam ettiğinde aklına akşamdan baktığı hava durumunun bugün de sağanak yağmurlu gösterdiği hatırlamasıyla katettiği kısa yolu tekrar döndü.
Kapıyı çaldığında tekrar Bayan Kang ile karşılaşmıştı.
"Hemen kapının arkasında duran siyah, mavi desenli şemsiyeyi verir misiz acaba?"
Kadın cevap vermek yerine başını onaylar şekilde aşağı yukarı yaparak denileni yerine getirerek şemsiyeleri çocuğa verdi.
"Teşekkürler."
"İyi dersler."
Seungcheol, gülümseyerek hızlıca okuluna doğru gitmeye başladı. Bir elinde iki şemsiye diğer elinde de babasından gelen gecikmeli "doğum günü" hediyesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
remember the rain | jeongcheol
Fanfiction- Sonbaharın ortalarında gelen ani şiddetli yağmurda mahsur(?) kalan Seungcheol'a hiç tanımadığı sarı saçlı bir çocuğun ona şemsiye vermesiyle hayata olan yaşama inancı tekrar açığa kavuşmuştu. -can you remeber the rain⁉️⁉️ [Dec 1 2023 - ongoing]