Bölüm 13-Final.

998 115 9
                                    

Helin Leman'la konuştuktan sonra o gece her şeyi düşünmüştü. O kadar düşündü ki, artık kafası çatlıyordu. Kafasında onunla ne konuşması gerektiğini, nasıl konuşması gerektiğini, Leman'ın ne cevap vereceğini kurguluyordu. Ama bunun yersiz olduğunu biliyordu. Çünkü ne kadar kafasında kurarsa kursun, her şey rastgele gerçekleşecekti.

Hastane odasında oturmuş, gözlerini de pencereden dışarı çıkmıştı. Biraz sonra Feride yoğun bir doğumdan sonra içeri garip bir neşeyle girecek, onun kararını soracaktı. Ama doğruyu söylemek gerekirse, Feride'ye bile verecek cevabı yokken, Leman'a ne söylemeyi bekliyordu.

Derin bir nefes alarak elini yüzünde gezdirdi. Oturdukça daha çok düşünüyordu.

Bu sırada odanın kapısı çalındı, ardından bekleme yapmadan açıldı. Gelen kişinin Feride olmadığını Helin kapının çalınmasıyla anlamıştı. Normalde Feride odaya direkt dalan birisiydi. Helin hafifçe dönerek gelen kişiye baktı.

Purs sırtını duvara yaslamış, kapıyı hafif aralı tutarak gülümseyerek ona bakıyordu. "Aklında hangi tilkiler dolaşıyor da kuyrukları bir birine değmiyor?"

Helin onun dediğine hafifçe güldü. Purs'un onun ne düşündüğünü gayet iyi biliyordu. Fakat bu konuyu açmaya hiç niyeti yoktu. Leman'la arası hiç düzelmeyecek gibi durmaya başlamıştı artık.

"Bilmiyormuşsun gibi." diye mırıldandı Helin. Onun lafı açması Purs'un derin bir nefes almasına sebep oldu. Yanına gelerek kardeşinin önüne oturdu.

Gözlerini yavaşça onun üzerinde gezdirirken, "Bunu daha önce de konuşmadık mı? Neden sürekli bunu düşünüyorsun?" diye sordu.

Helin ona gözlerini devirdi. Bunu konuşmadılar. Purs ona yapacağı şeyi söyledi, Helin de uydu. Başta o da Leman'dan uzak durmayı istiyordu. Ama şimdi bundan pek de emin değildi.

Gözlerini pencerede gezdirdikten sonra tekrar ağabeyine çevirerek, "Konuştuk mu ağabey? Yoksa sen ne yapmamız gerektiğine karar mı verdin?" iğneleyici bir ses tonuyla konuştu.

Purs bunu beklediği için pek şaşırmamıştı. Yüzünü sakin bir ifadeyle tutarken, "Buna hiç aksi bir şey söylemedin ama?" dedi.

Sesinde iğneleme yoktu Helin de olan gibi. Ama yine de Helin öyle algıladı. Arkasına yaslanıp, kollarını kavuşturarak, "O zamanlar ne düşünmem gerektiğinden emin değildim, kafam çok karışıktı." diyerek kendini savundu.

Purs'un kaşları gülerek havaya kalktı. "Yani, şimdi biliyorsun?" diye sordu.

Bu sorudan sonra Helin küçük bir nefes verdi ve omuzlarını yenilgiyle indirdi. Kesinlikle bir fikri yoktu. Eskiden de, şimdi de. Kalbi ve aklı sürekli çelişki içinde yaşıyordu. Onu çok özledi, eskiden çok mutlulardı. Peki her şeyi unutup devam edebilecekler mi?

Helin kafasını indirmiş sessizce duruyorken, Purs da aynı şekilde durup ona bakmaya devam ediyordu. Sessizliği bölen pat diye açılan kapıydı.

Feride odaya fuhuş baskını yapar gibi girerek, "Helinn, ne kararı verdin?" diye sordu heyecanlı bir şekilde.

Ama gözleri Purs'u gördüğünde gözleri genişledi ve heyecanını gizledi. "Ah, yanlış bir zamanda mı geldim?"

Helin kafasını iki yana sallayarak, "Hayır, içeri gel." dedi.

Feride içeri girerek kapıyı kapattı. Yanlarına yaklaşarak ikisinin ortasında ayakta durdu. Özel bir şey konuşuyorlar gibi duruyordu, belki de gitse daha iyi olurdu.

Ortamdaki garip havayı dağıtmak için, "Ee, kararın nedir?" diye sordu.

Doğum sonrası çok yorgun olsa bile, hem Helin'i görmek, hem de kararını öğrenmek için buraya gelmişti direkt. Fakat Helin'in yüzündeki ifadeyi gördüğünde durumu anladı. Yani, bir kararı yoktu.

K.A- Amsterdam | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin