"Dur, sakin sakin"
Kollarımı Mert'in beline dolayıp yüzümü omuzuna gömdüm. Gözyaşlarım, perdeyi parktan beni izleyen Alper'in yüzüne karşı çektiğim o an akmaya başlamış ve hiç durmamıştı. Bir hıçkırık sesi kaçırınca Mert kollarını etrafıma sıkıca bastırıp, başımın arkasına yasladığı eli ile yüzümü omzuna daha çok gömmeme sebep oldu.
"şş tamam, sakin, ağla sorun yok, istediğin kadar.."
Sanki bunu bekliyordum, daha çok hıçkırmaya başladım.
Mert ona yazdığım mesajdan on dakika sonra kapımızı çalmıştı, neyse ki annem evde yoktu, Alper'e yalan söylemiştim, yoksa gerçekten eve gelecek gibi duruyordu. Şimdi kapıda dikilmiş ağlamaktan kızarmış bir suratla Mert'e sarılmaya devam ediyordum.
Ne süre öyle kaldık ne kadar ağladım bilmiyordum, belki bir kaç saniye belki bir kaç dakika,algım acıdan bulanıklaşmaya başlamıştı .Alper'in bu yaptığını uzun zaman hep beklemiştim aslında, yani bir gün gelip bana herşeyin yalan olduğunu ve doğruları söylemesini beklemiştim ama sonunda bir gün söylediği bir şeye inanmaya başladığımda, benimle oyun oynadığına, o çıkıp gelmiş ve hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını söylüyordu, hayır bu kadarını kaldıramazdım, dahası artık bir şeye gerçek diye sarılmış ve inanmıştım, bundan sonrası kendimi toparlamaya başlamam olmalıyken o gelmiş oyunu baştan başlatıyordu. Bu kadarını cidden kaldıramazdım.
Omuzunda ki yüzümü nefesim kesilecek kadar bastırmaya devam ettim. Sanki konuştuğum da sesimi sadece kendim duymak istiyordum.
"yapamazsın""yapamazsın, bunu yapamazsın"
"buna hakkın yok yapamazsın"Sesim gitgide kontrolden çıkmaya başlamıştı. Kızgındım. Beklerken gelmediği, ve bitti dediğim de başka bir yalanla çıkıp geldiği için. Çok kızgındım, en çok da ona karşı zayıf olan duygularıma, yaptığı herşeyden sonra hala onu seviyor olan kalbime, düşünüyor olan aptal beynime kızgındım.
"aptalım, çok aptalım, çok aptalım, çok aptalım"
Mert'in parmakları ensemde ki boşluğu okşarken beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben bilmiyordum ama sanırım o neyin geldiğini anlıyordu.
"korkma, yanındayım, rahat bırak kendini, rahat bırak güzelim"
'yapamaz, bana bunu yapamaz, yapamaz'
Sesim bir tık ivme kazanmıştı.
Parmaklarımın arasındaki belini iyice sıkıştırdım.'aptalım çok aptalım, yeter artık yeter artık"
"bırak kendini Arda,burdayım korkma, bırak kendini"
Belinde ki parmaklarım iyice sıkılaşmaya başladığında bedenimde oluşan yoğun kasılmayı hissettim. Aniden bastıran acının yoğunluğu ile isyan perdem yırtılıp büyük bir kızgınlıkla bağırmaya başladığımda, bir şeylere vurma isteği ile, olduğum yerin hemen yanında duran toprak vazoya doğru ayağımı sertçe savurdum.
"yeter ulan yeterr!! yeterr!!"
Ayağımın sert darbesi ile vazo duvara doğru fırlayıp yüksek bir sesle parçalara ayrıldı , ayağım çok acımış olmalıydı ama hissetmiyordum bile. Yaptığım tek şey bağırmaktı.
"Allah belamı versin ulan, Allah benim belamı versin,seni sevdiğim güne lanet olsun, Allah benim de belamı versin senin de belanı versin, versin ulan versin! alsın canımı alsın ulan! sen de rahat et ben de edeyim! yeter artık yeterrr!! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guguk Kuşu
General FictionOturduğum kaldırım taşında bacaklarımı uzatmış sokağı izliyordum. Düşünüyordum,son bir kaç hafta yaptığım gibi yine düşünüyordum işte. Yaşanmış onca şeyden sonra bir ben vardım bir de kendi içimde ki ben, yine başbaşaydık. Burnumuza kadar alkole...