Kendimi çocuk gibi özeniliyor hissettiğim nadir bir andı.
Normalde çok hızlı kullandığını bildiğim motoru muhtemelen ben varım diye olabilecek en normal hızda tutmaya çalıştığı için varacak olduğumuz yere normalinden iki kat bir sürede varmıştık.Bense Mert çok hızlı gitmemiş olmasına rağmen rüzgardan üşüyen yüzümü omuzuna gömmüş ve burnumu sırtına bastırmış yolun bitmesini beklemiştim.Ellerimi belinin etrafına sıkıca sardığı içinde resmen sırtına yapışmıştım. Sonunda yol bittiğinde nereye vardığımızı anlamak için başımı kaldırdığım da ellerini ellerimin üstüne koydu.
"Çok mu üşüdün?" ellerimi ellerinin içine sıkıca alıp ovaladı. Benimkinin aksine onun elleri sıcaktı. Bu ailenin genetiği sıcaktı galiba.
"Kurt kanı mı taşıyorsunuz siz acaba?"
Gülümseyip tamamen yan dönüp yüzüme baktı.
"Sen de kedi kanı taşıyorsun sanırım"
"Ne?"
"Yok bişey, üşüdün mü diyorum yani?"
"He, yok ya, iyiyim" ellerimi ellerinin arasından yavaşça çektim ve burnumla apartmanı işaret ettim.
"Size gelmişim yine ?"
Başını çok hafif sallayıp kızarmış burnumu ve yüzümü süzüp gülümsedi.
"Sakıncası mı var bebe ?"
"Hayır iyi yaptın aslında, ben de babanı görüp bir geçmiş olsun demek istiyorum zaten"
Bu defa biraz alayla karışık sırıttı.
"Neden güldün şimdi?"
"Ne biliyim , normalde babamı ilk tanıyan bütün arkadaşlarım ondan çekinir, senin onu sevmiş olman ve bu rahatlığın filan "..
Yüzünde ki gülümseme ciddi bir ifadeye dönüştü.
"Hoşuma gitti, ondan güldüm "
Söylediği ile birlikte bir anlığına göz temasımız birbirinde takılı kalınca bir şey diyemeyip omuzuna vurdum.
"Başladın yine dalga geçmeye"
"Dalga geçmiyorum"
"Tamam sensin, hadi girelim artık"
Bakışları çok keskindi utanmıştım. Sanki içten içe bana hayranlık duyuyormuş gibiydi.
Önce kendi inip, ben tutulmuş bacaklarımı yavaşça oynatırken bana destek vererek bekledi. İkimiz de motordan indiğimiz de motoru kitleyip elini omuzuma attı. Bir kaç dakika sonra kapıda dikilmiş, zile basmış ve açılmasını bekliyorduk.
"Anahtarın yok mu? "
"Evde kalmış"
Bir kere daha bastı.
"Basma, bekle, baban uyuyorsa uyanmasın adamcağız"
Bir kaç saniye sonra içerden gelen "geliyorum " sesi ile birlikte kapı açıldığında annesi beklediğimin aksine gülümseyen yüzü ile bizi karşıladı.
"Oğlum anahtarını evde mi bıraktın yine ? Arda'cım hoş geldin, hadi girin"
"Hoşbulduk teyzecim,iyi gördüm sizi ?"
"İyi oğlum iyi, babamız iyi biz de iyiyiz çok şükür"
Babası cidden iyi olmalıydı, annesi baya keyifliydi çünkü.
Mert elini omuzuma bastırıp beni kendine çekerken bir taraftan ayakkabısını ayağı ile kenara ittirirdi, bense omuzumu kurtarıp ayakkabılarımı dolabın içine yerleştirdim. Önceki gelişimizde annesi de öyle yapmıştı. Arkamdan benim ayakkabılarımı da kaldırdığı için mahçup hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guguk Kuşu
Ficción GeneralOturduğum kaldırım taşında bacaklarımı uzatmış sokağı izliyordum. Düşünüyordum,son bir kaç hafta yaptığım gibi yine düşünüyordum işte. Yaşanmış onca şeyden sonra bir ben vardım bir de kendi içimde ki ben, yine başbaşaydık. Burnumuza kadar alkole...