Geçmiş zaman, 77 gün önce...Kiprik köklerimden başlayarak uçlarına kadar çevirdim rimelimin fırçasını. Bu işlemi tekrar tekrar yaparken artık durmam gerektiğini biliyordum çünkü biraz daha sürersem kipriklerim örümcek gibi görünmeye başlayacaktı. Bu yüzden rimelimi bıraktım ve en sevdiğim bordo alt tonlu tinti, makyaj malzemelerin arasından kaptım ve aplikotörüyle dudaklarımın üzerinden geçtim. Daha sonra her ne kadar elimden çıkmayacağını bilsemde, tint kurumadan parmağımla hafif bir şekilde dudağımın üzerine taşırarak dağıttım. Böylece daha güzel bir görüntü yakalıyordum.
Yanaklarıma parlatıcıyı bocalarken yüzüme düşen buklelerimin makyajıma yapışması, makyajda en nefret ettiğim şeylerden biriydi. Yarım saat saçıma şekil vermek için uğramıştım ama arkadaşım hazırlanmasını bitirdiğinde ona tapuz yaptıracaktım. Daha fazla makyajımla elleşmemek adına ayağa kalktım ve kendimi boydan görmek için birkaç adım geriye doğru adımladım. Aynanın karşısına geçtiğimde, elbisem biraz belimde büzüşmüş gibi göründüğü için ellerimle aşağıya çekmeye çalıştım fakat üzerime dar olmaktan artık benimle bütünleşecek olan elbise için bu pek mümkün olmadı.
"Geç kaldık, hazır mısın?" Bercis daha çıkmadan evin içerisinde topuklu ayakkabılarını giymişti ve onlarla evin içerisindeyken bile yürümeyi başaramıyordu. Bir elinde şık çantası ve yamuk adımlarıyla birlikte olduğum odaya geldiğinde kaşlarımı kaldırarak onun için bir ıslık çaldım. Topukları olmasa yeri süpürecek uzunlukta zümrüt yeşili saten bir elbise giyinmişti. Askılı elbisesi beline tam yerleşmişken, biraz aşağısında derin bir yırtmacı vardı. Gözlerim, hangi eşşiz parçasında oyalanmam gereken konusunda kararsız kalırken, sonunda o topuklularla düzgün durabilmiş ve bileğine taktığı çantasıyla ellerini beline yerleştirip, "nasıl görünüyorum?" dedi heyecanla.
"Güzelliğin başımıza bela açmaz umarım." Omuz silktim. "Ben nasıl görünüyorum?" O da benim gibi bir ıslık çalmaya çalışırken üflemiş daha doğrusu tükürmüştü.
Islık çalacağım derken karşımda lamaya dönüşeğinden korkarak, "neyse söylemene gerek yok," dedim. "Güzel göründüğümü biliyorum zaten."
Abartılı bir şekilde göz devirdi ve kolidordan ilerleyerek kendi odasına geçti. Bercis'le Bir süredir aynı evde yaşıyorduk. Kendisini ilk tanıdığımda, ben bir restoranta çalışıyordum ve o bir müşteriydi. Sık gelen bir müşteri olmasıyla, kendisinin modellik ajansında olduğunu öğrenmiştim. Bir gün bana da şansımı denememi söylediğinde, iş hayatına attığım adımla onu yakından tanıma fırsatım olmuştu.
Bercis, beni modellik dünyasına davet ederken, bir marka çekimi için bana teklifte bulunmuştu. Bu beklenmedik fırsat, kariyerimde yeni bir kapı aralamamı sağlamıştı.
Hayatımla ilgili değişen çok şey olmuştu ama en önemlisi iyi bir dost kazanmış olmamdı, insanlara kolayca güvenen biri olarak, yüklendiğim hayal kırıklıklarından sonra bu kavramlar, onunla tanışana kadar bana hep uzak kalmıştı.
Bercis'le kısa sürede bu kadar yakın olmamızın diğer bir nedeninin ise tanışırken, geçmişimizi geleceğe taşımamamız olduğunu düşünüyordum. Birbirimizi vakit geçirerek tanıdığımızda, geçmişin ön yargısı aramızda hiç oluşmadı. Geçmişini pek aralamayan kişi Bercis'di, ama benimde bahsetmeye onur duyduğum bir zaman dilimi değildi.
Onu beklerken kapalı olan pencereden dışarıya bakındım. Gecenin bir yarısı rezidansın yüksek bir katındayken şehrin manzarası güzel görünüyordu. "Beni nereye götüreceksin?" diye sordum. Gideceğemiz yer hakkında bana sadece süpriz olacağını söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ RUHLAR BALOSU
FantasyÖlümlü biri değil, ölümün ta kendisi; beni ölümden uzaklaştırırken cehenneminde sonsuzluk vaat ediyor olabilir miydi? O kesinlikle ölümü bir bitiş değil, bir sonsuzluk olduğunu öğretendi; kendine ölümü bir an değil, ölümü satın alan adam, ölüm kada...