Mahzende hâlâ belirsizlik bulutları dolaşıyordu; gölgelerin arasında sinsi figürler dans ediyordu. Belki biri, belki birkaçıydılar, ama hepsi aynı gizemle sarılıydı. Yarı gizli, yarı açık yüzleri, odanın loş ışığında belirginleşen sadece keskin hatlarını gösteriyordu. Saçlarının rengi ya belirsizdi ya da karanlığa karışmıştı, belki de ikisi birden. Giysileri de benzer şekilde, ne renk ne de kesim hakkında net bir fikir vermiyordu; sadece bir hayalet gibi belirsizlikle doluydu. Laren, bu görüntüleri izlerken içsel durgunluğa kapılmıştı. Onun zihninde, figürlerin gizemli dansı, kendi iç dünyasının karmaşıklığına yansıyordu. Her biri sessizliğin içinde güçlü bir varlık gibi duruyordu, bekleyip gözlemliyorlardı, tıpkı avlarını bekleyen kurtlar gibi.Belirsiz belirsiz figürlerden biri, yavaş adımlarla Laren'e doğru yaklaştı. Her adımı, odanın sessizliğinde yankılanıyormuş gibi geldi, her hareketi bir gizemin perdesini aralıyormuş gibi. Laren, belirsiz figürün yaklaşan varlığını hissediyordu, ancak ne yapacağını ya da ne diyeceğini bilemiyordu. Derin gözler, onun içine doğru bakarken, zaman durmuş gibi hissetti. Ve tam o anda, belirsiz adamın tahmin ettiği gibi, Laren birdenbire bayıldı, sanki gerçekliğin ağırlığına dayanamamış gibi.
Adam, Lareni mahzenin karanlığından gizlice çıkartıp, yarım saatlik mesafedeki kulübeye götürmüştü. Kulübe, eski ve yıpranmış tahta kaplamalarıyla çevrili, paslanmış kapı kollarıyla ve yabani otlarla çevriliydi. Arkasında yükselen bir tepe ve yakınında durgun bir göl bulunuyordu.
Ormanın derinliklerinde, gecenin yarısı olduğu için etrafı kaplayan karanlık bir örtü vardı. Belirsiz adam, Laren'i kollarının arasında taşırken, kulübenin etrafında devasa bir çınar ağacı yükseliyordu. Ağacın karanlık gölgesi, kulübenin ahşap kapısına uzanıyordu, onu daha da gizemli bir hale getiriyordu. Ormanın sessizliği, geceye özgü çıt çıtlıklarla doluydu; uzaktan gelen baykuş ötüşleri ve yırtıcı hayvanların fısıltıları, atmosferi daha da gerilimli hale getiriyordu. Kulübenin etrafındaki çimenler, gizemli bir şekilde karanlığa karışmıştı, adeta geceyle bütünleşmişlerdi. Belirsiz adam, Laren'i bu karanlık atmosferin içinde sessizce taşırken, kulübenin gizemli çekiciliği etrafında dolaşıyordu.
Belirsiz adam, kapıyı sessizce aralayıp içeriye girdi. Kulübenin içinde loş bir ışık vardı; titreyen mumun aydınlattığı odada eski, yıpranmış mobilyalar ve tozlu eşyalar vardı. Ahşap zemin, ayaklarının altında hafifçe kırılmaya başladı. Kulübenin duvarları, eskimiş resimler ve gizemli sembollerle kaplı bir haldeyken, tozlu bir kitaplık köşede duruyor ve bir gramofon sessizce çalmaya hazır durumdaydı. Kulübenin içindeki havada, geçmişin izleri ve büyükannenin yaşamından kalan miras hissediliyordu. Laren, baygın bir halde, etrafındaki bu eski ve gizemli ortamda buldu kendini, belirsiz adamın onu kolları arasında taşıdığı kulübenin içinde.
Genç adam, Laren'i dikkatlice bir koltuğun üzerine bıraktı ve etrafı sessizce gözlemlemeye başladı. Odanın içindeki karanlık ve sessizlik, atmosferi daha da yoğun hale getiriyordu; sanki zaman durmuş gibiydi. Belirsizlikle dolu bu ortamda, Laren'in baygınlıkla mücadele eden bedeni ve belirsiz adamın gizemli varlığı, kulübenin içindeki tek canlılıklardı.
"Belirsiz adam, kollarında baygın haldeki Laren'i mumun titreyen ışığı altında kanepeye bıraktıktan sonra hızlı adımlarla banyoya doğru ilerledi. Küvetin yanına yaklaşıp içini buzlu suyla doldurduktan sonra boş kovayı sessizce bir kenara bıraktı. Musluğun vanasını soğuk taraftan açtı ve küvetin dolmasını beklemeye başladı. Bu sırada, büyükannenin çilekli duş jeline elini uzattı ve hafifçe omuz silkmesiyle birlikte küvete duş jeline bir miktar boşalttı."
Genç kızı, önce ince bacaklarını sulara bıraktı, ardından tek bir eliyle kızın boynunu tutarken onu yavaşça suyun derinliklerine indirdi. Kulübenin içindeki loş mum ışığı, suyun üzerindeki dans eden toz zerreciklerini aydınlattı. Rüzgar, kulübenin içine nazik bir esinti getirirken, sessizlik hüküm sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ RUHLAR BALOSU
FantasyÖlümlü biri değil, ölümün ta kendisi; beni ölümden uzaklaştırırken cehenneminde sonsuzluk vaat ediyor olabilir miydi? O kesinlikle ölümü bir bitiş değil, bir sonsuzluk olduğunu öğretendi; kendine ölümü bir an değil, ölümü satın alan adam, ölüm kada...