Maskenin düşüşü, adeta zihnimin derinliklerinden yükselen bir gerçeğin yansıması gibiydi. Karanlık koridorunun sonundaki yalnız ışık huzmesi, yüzümden yere düşen maskenin yarısını aydınlatıyordu. Işığın incelikli dokunuşuyla maskenin yüzeyindeki oynak gölgeler, yarıda kalmış bir sırrın izlerini takip ediyormuş gibi görünüyordu. Yere düşen maskenin oyuk gözleri, koridorun sonunu gözetleyen bir bekçi gibi duruyordu; gözleri, geçmişin karanlık koridorlarında kaybolmuş görünüyordu. Gözlerim, o figürü izlerken, zamanın durduğunu, geçmişin ve geleceğin arasında sıkışıp kalmış gibi hissettiriyordu.
Başımı iki yana sallama ihtiyacı hissettim, kendime gelmek için yüzümü tokatlayabilirdim bile. Biraz önce merdivenlerden inerken aklım Bercis ve gizledikleri yüzünden oldukça karmaşık ve düşüncelerin üst üste bindiği bir haldeydi. Ancak şimdi düşünme yetkisini kaybetmiş gibiydi ve bu huzur veriyordu.
Bana bu yerde iki maske verilmişti, ilki bana tamamen geçmişimin korkusunu hatırlatmıştı, çünkü zihin unutmazdı; hatıraların izi derinlerdeydi.Dizlerimin üzerine eğilip, yerdeki ikinci maskeyi almak için uzandım, bu maske, yüzümü kapatan her şey gibi, içimdeki korkuların sembolüydü. Şimdi, bu maskenin yere mi düşmesi, yoksa Lacivert Maskelinin sözlerinden mi emin değildim. Ancak, artık içimi heyecan ve beni kendine çeken bir bilinmezlik dolduruyordu. Yerdeki maskeyi avuçlarımın arasında hissederek, geçmişteki korkularımın gölgesinden sıyrıldığımı ve önümde yeni bir serüvenin başladığını hissettim. Maske, artık yüzümü gizleme aracı olmaktan çok, içimdeki değişimi temsil ediyordu.
Maskenin soğuk dokusunu avuçlarımın arasında hissettim ve bir an için o bilinmezliğin cazibesine kapıldım. Ne olacağını bilememek, bir serüvenin başlangıcı gibiydi ve bu düşünce bile heyecanımı artırıyordu. Spor ayakkabılarımı sessizce yere dokundurarak merdivenlerin sonuna doğru ilerliyordum. Salonun girişine yaklaştıkça, değişen rüzgârın esintisiyle mini elbisemin etekleri hafifçe uçuşuyordu.
Merdivenden inerken, altın trabzanlara hafifçe dokunarak etrafı gözden geçiriyordum. Koyu lacivert rengin hâkim olduğu tasarımında, ışıkları griye kaçan beyaz loş bir aydınlatmaya sahipti. İlk kez ayak bastığım andan çok daha farklı ve gizemli geliyordu şimdi, her gün mü etkinlik düzenleniyordu yoksa sadece ayın bazı günlerine mi özeldi merak ediyordum.
Birkaç hızlı bakış üzerimden sıyrılıp geçerken derin bir nefes aldım. Burada ne aradığımı bilmiyordum, belki tanışabileceğim ve görünmeyenin ardını konuşabileceğim birileri çıkardı. Bilmediğim için buradaydım, Lacivert Maskeli haklıydı, bilinmezlik beni en çok cazip eden şeydi. Bakış açım başka bir yöndeyken, sağ kadrajıma giren kişinin bana bilerek çarptığını fark edemeyecek kadar etrafıma dikkatsiz değildim. Gizliden gizliye bana uzattığı şeyin ne olduğunu anlamaya çalışırken, bunun bir sigara değil kâğıda sarılmış bir madde olduğunu gördüm.
Beni izleyen diğer bakışları fark etmem için başımı içgüdü olarak o yöne kaldırmam yetmişti. Işığın daha az gittiği ve salonun köşesinde kalanları, yedi Temmuz gecesinde giyinişlerinden ve karamsar bakışlarından fark edebilmiştim. Bir öncekine nazaran sadece iki kişilerdi ve benim olduğum tarafa bakarak tekliflerini kabul edip etmeyeceğimi bekliyorlardı.
Bakışlarımı onlardan çevirip karşımdaki beyaz maske takan, esmer adama baktım. Ben uzun boylu biri olmadığım için elbet ona başımı kaldırarak bakmıştım, yüzünde ona karşı düşüneceğim ilk şeyin yansımasını bekledim ve hafifçe sırıttı, içtenlikle değil ancak öylesine de değil, istediği için gülümsedi fakat bu istendik benim için değildi, kendisi içindi. Bana yalandan bile herhangi bir ifade göstermemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ RUHLAR BALOSU
FantasyÖlümlü biri değil, ölümün ta kendisi; beni ölümden uzaklaştırırken cehenneminde sonsuzluk vaat ediyor olabilir miydi? O kesinlikle ölümü bir bitiş değil, bir sonsuzluk olduğunu öğretendi; kendine ölümü bir an değil, ölümü satın alan adam, ölüm kada...