Ayakta durmaktan yorulmuştum. Bu hamilelik yüzünden olsada bence normal bi insan ayakta 3 saat durursa yorulabilirdi. Fakat ben 2 kat yoruluyorum çünkü bebek her ne kadar küçük olsa da ruhuma ağırlık yapıyordu. Varlığını kabul etmek istemiyordum ve hala gerçek gibi gelmiyordu. Ama oradaydı işte. Prensin, sabahtan beri başında dikildiğim adamın bebeğini taşıyordum karnımda. Acaba zihin okuyabiliyor muydu? Bence okuyabilse çoktan bi tepki verirdi, ya da hemen şuan bu partiyi sonlandırıp beni yeni eşi yapacağını halka ve sosyeteye duyurabilirdi. Veya tamamen görmezden gelip umursamayabilirdi. Zihin okuyabilme yeteneği olmadığını bildiğim için sorun yoktu her türlü.
Ya da var mıydı?
Kafamı sallayıp saçma sapan şeyler düşünmekten alıkoydum kendimi. Bebek kafa yaptı galiba bende.
3 saatin sonunda Prensten bir hareketlenme görmüştüm sonunda. Aralarından hangi çıtırı seçsem diye bayağı bir düşünmüştü sanırım ki sonunda faaliyete geçmeye karar vermişti. Gözü misafirlerin üzerindeyken küçük bi el hareketi yapmıştı bana karşı. Bunun anlamı karar verdim demekti sanırım. Öyle değilse bile ben öyle algılayacağım çünkü gerçekten sabahtan beri yalı kazığı gibi dikilmekten yoruldum.
Zarif bir baş hareketiyle Prensi onayladım ve oturduğu masanın biraz ön kısmına ilerleyerek elimde tuttuğum metal kaşığı porselen bardağa vurdum. Bu şeyin bu kadar çok ses çıkarması normal mi? Ya da belki sarayın akustiği çok iyidir. Çünkü salon ağzına kadar insanla -ve feromonla- dolu olmasına rağmen herkesin duyabileceği bir ses çıkarmıştı. Tabi sesi duyan meraklı ebeveynler ve azgın imparatoriçe adayları benden tarafa dönüp suspus olmuşlar, merakla Prens yeşilçam hazretlerinin cevabını bekliyorlardı. Tabi Prens bunu tutupta sesli bir şekilde söylemeyecekti. Benim aracılığımla seçtiği omegaya pembe bir gül götürecektim. Böylece kimse rencide olmadan hayatına devam edeceketi. Anlamadığım tek şey neden ben götürüyorum? Senin elin ayağın yok mu?
(Pembe gülün anlamı 'gönlüm sende' demektir yani kısaca seni seçtim pikachu)
Hafifçe boğazımı temizleyip en gür çıkan sesimle konuşmaya başladım. "Prens İzuku kararını vermiştir, lütfen adaylar tek bir sıra halinde durursa müteşekkir oluruz." Diyip hafifçe eğildim ve omegalar sıraya dizilirken Prense yaklaştım. Eğilmem için işaret verince öne doğru eğildim ve kulağıma doğru fısıldadı. O fısıldadıkça benim yüzüm soldu. Nefesi tenimi yalayıp geçerken hafifçe yutkundum, kalp atışlarım hızlanmaya başladı.
Başımı olumlu derecede salladım ve masada zarif vir tepsinin üzerinde duran, her yarım saatte bir yenilenen pembe gülü tepsiyle birlikte aldım. Her adımımı attığım kalbim biraz daha hızlı çarpıyor, ağlama isteğimi uyandırıyordu. Şuan karnımda olan bebeğin babasının eş seçme merasiminde, o eşin kim olacağını açıklıyordum. Her ne kadar Prense karşı duygu beslemesemde, üzüyordu işte. Belki de ben çocuğumla tek başıma zorlu bir hayat çekerken, o burada kendi çocuklarıyla birlikte mutlu mutlu yaşayacaktı. Bu gerçek beni kalbimden bıçaklıyordu. Fakat bunun bir geri dönüşü yoktu.
Ağlama isteğini güçlükle bastırarak elimde tepsiyle ilerlemeye devam ettim. Bazı omegalar heyecadan yerinde duramıyordu. Merak etmeyin siz değilsiniz o şanslı kişi. Bacaklarım titrerken güçlükle hareket edip çocukluk arkadaşımın önünde durdum. Ben önünde dizlerimin üzerine eğilmeden önce kısa bir an göz göze geldik. O kısacık bir anda bile gözlerindeki anlamaz ifadeyi yakalayabilmiştim. "Majestelerinin müstakbel eşi Todoroki Shoto'yu selamlıyorum. Lütfen gülü alıp bu daveti kabul ediniz." Tepsiyi uzatırken ellerim titriyordu. Kafamı hafif kaldırıp onunla göz göze geldim. Lütfen anla beni, eskisi gibi nasıl olduğumu sor. Ağlamak üzere olduğumu ve küçük çaplı bi panik atağın eşiğinde olduğumu biliyorsun. Bunu anlıyorsun. Sana yalvarıyorum Shoto, bir şey yap.
Ama o sadece şaşkın bakışlar eşliğinde gülün dikenli gövdesini beyaz eldivenleriyle kavramıştı. Ne bekliyordum ki? Eğer eski konumunuzda olsaydık onun adına çok mutlu olurdum. Shoto benim en değer verdiğim arkadaşımdı. Tabii ki onun adına sevinirdim. Fakat şuan nasıl hissettiğime dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Sadece yatağa uzanıp saatlerce ağlamaktan başka istediğim hiç bir şey yoktu.
"Onur duyarım. " Dedi mutlu bir çehreyle. Tepsiyi geri çekip başımla selamladım, ardından önce geri geri yürüyüp sonra arkamı dönerek prensin yanına geçtim. Benim yanına gelmemle beraber o da ayağa kalkıp tüm salona karşı heybetli duruşunu sergilemişti. Diğer omegalar mutsuz bir ifadeyle yerlerine geçerken Shoto olduğu yerde duruyordu. Birazdan Prens onun yanına gidecek ve önünde eğilip reverans yaparken dans teklif edecekti, Shoto ise daveti kabul ettiğini belli etmek için elinde duran pembe gülü Prensin kulağının arkasına sıkıştıracak ve Prenste bu daveti yerine getirmek için onunla kapanış dansı yapacaktı. Adetler biraz saçmaydı ama, bence çok ince bir hareketti.
Dediğim şeyler gerçekleşmeden önce Prensin yanına gidip duyacağı şekilde fısıldadım. "Prensim eğer izniniz olursa ben odama çekilmek istiyorum. Gerçekten çok yorgunum." Başını arkaya çevirip gülümseyerek cevap verdi bana.
"Pekala, zaten bugün hiç iyi görünmüyordun. Çekilebilirsin, iyice dinlen." Bir baş hareketiyle onayladıktan sonra koşar adımlarla ayrıldım salondan. Gözyaşlarım artık durmak istemiyorlardı. Fakat koridorlarda tek tük bulunan muhafızlarada bu halimi göstermek istemiyordum. Yapabildiğim en hızlı yolla odama girip kapıyı ardımdan sertçe kapattım. Sadece ay ışığının aydınlattığı odada, kapattığım kapıya yaslanarak oturdum yere. Gözyaşlarım durmak bilmiyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum oturduğum yerde. Ellerimi yüzüme kapatım öyle ağladım bir süre. Ardından bütün elim ıslanınca bundan rahatsız olup ıslaklığı pantolonuma sildim. Ardından gözlerimi dizlerimle kapadım bu kez. Ellerim ise bilinçsizce hiçbir günahı olmayan bebeğime sardım.
Seni istemediğim için özür dilerim bebeğim, muhtemelen şuan bu duygularımı hissediyorsundur. Daha doğmadan istenmemişlikle karşılaşmak seni yıpratıyor biliyorum. Ama emin ol yapabilsem seni azad ederdim bu dünyadan. Acı çekmeni istemiyorum. Fakat her ne kadar seni istemesemde sana bu duygularımı yansıtmayacağıma söz veriyorum. Sana acı çektirmeden, ya da bir babanın eksikliğini hissettirmeden büyüteceğime söz veriyorum. Senden beni analmanı beklemiyorum, ama lütfen bana çok zorluk çıkarma olur mu?
***
Hiç çıkarmicak annesi söz ☺️🤧
Bir de bölümlerin sonuna çizimlerimi koysam naıs olur? Çizim kitaplarım okunmuyo ama ben millete çizimlerimi gösterip ilgi almazsam ölecekmisim gibi hissediyorum.
Bakın nası yetenekliyim masallah
E hadi baii
ŞİMDİ OKUDUĞUN
From Traitor To Empress // Dekubaku
FanfictionHayatımdan memnun muydum? Bu farklı açılardan bakıldığında farklı cevapları olabilecek bir soruydu. Mesela kalacak iyi bir yer ve sınırsız yemek bakımından iyi olabilirdi. Üstelik maaşıda iyiydi. Bu açıdan memnun olabilirdim. Fakat aileni öldüren ki...