4

230 27 29
                                    

Meyve!

Meyve istiyorum. Büyük kırmızı sulu bir elma çok iyi olurdu, ya da taptaze ve soğuk bir karpuz. Veya kıpkırmızı bir avuç kiraz. Ağzım sulanıyordu. Sabah uyandığım anda beynim -ya da karnımdaki de olabilir- bana 'meyve' diye bağırıyordu. Şu an ise yatağın içinde aklımdan geçen meyvelere sahip olmanın verdiği düşle oturuyordum. Kambur ve umutsuz bir biçimde oturduğumdan dolayı karnım göğsüme yapışmıştı. Ayrıca havanın sıcaklığından dolayı giydiğim tişört sırılsıklam olmuştu. Güneş resmen kavuruyordu insanı.

Her ne kadar gündüzleri kavrulsamda geceleri serin olduğundan üstüme hafif müslin bir battaniye örtüyordum. Fakat şuan öyle bunalmıştım ki üstümden tekmeleyerek attım battaniyeyi. Yataktan kalkıp önce gerindim. Acaba komşuya söylesem meyve bahçelerinden birazcık meyve toplamam izin verir miydi? Şuan meyve alacak kadar yeterli param yoktu. Son paramı da birazcık et ve sipariş için iplere harcamıştım.

Balonun olduğu o gece, kimseye görünmeden 1 yıl boyunca biriktirdiğim maaşımla kaçmıştım saraydan. Herkes baloyla çok meşgul olduğu ve muhafızların çoğuda ana salondaki misafirleri koruduğu için kaçmam kolay olmuştu. Bir at arabasına binip sarayın yakınındaki küçük bir kasabaya yerleşmiştim. Şans eseri beni aramaya kimse gelmemişti. Burada günlerimi işleme yapıp satarak geçiriyordum. Soylu olduğum zamandan kalma annemin öğrettiği bir şeydi. Şansıma süsü çok seven bir yere düşmüştüm, bayılıyorlardı yaptığım şeylere. E parasınıda hakkıyla veriyorlardı elbette.

Üzerime dizlerime kadar gelen şortumu giymiştim, tişörtümü de daha uzun bir tişörtle değiştirip evden çıktım. Terlik giymekte rahat geliyordu açıkcası. Annem görse beni ayıplar köylü gibi giyindiğimi söylerdi muhtemelen, ama ne varsa köy halkında vardı her şey. Rahat olmak varken neden beni sıkan kıyafetler giymek zorundaydım ki?

Karnımı tuta tuta hemen 2 odalı minik müstakil evimin yanında ki eve doğru adımladım. Umarım izin verirdi çünkü beynim çok fazla meyve sinyalleri vermeye başlamıştı ve ben bir tane bile yiyemezsem kafayı yerdim bu sefer. Korka korka kapıya vurdum üç kez, bir süre sonra kapıyı elinde kek kalıbı ve başında bağlı olan beziyle telaşlı bir halde Sato-san açtı kapıyı. Büyük meyve bahçeleri vardı ve burada yetişen meyvelerle harika pastalar yapıp fırınında satıyordu. Küçük bir yerde yaşadığına bakmayın, çoğu soylu aileler pasta siparişlerini ona veriyorlardı. Eh zamanında benim doğum günü pastalarımıda yapmıştı, oradan kalma ufak tanışıklığımız vardı.

"Ah merhaba Katsuki. Afedersin çok meşgulüm." Diyip hızlıca elindeki karışımı karıştırmaya devam ederken içeri girip kabı masaya bıraktı, ardından dolaplardan birine yönelip malzemeler çıkarmaya başladı. Her seferinde o koca cüssesiyle buraya nasıl sığdığını anlamış değilim açıkcası. Bre adam bir sürü paran var alsana kendine daha geniş bir mekan.

Bende ardında paytak paytak yürüyerek içeri girdim. Hamilelik zor işti. Odaya baktığımda her taraf un olmuştu. Hemen ricamda bulunup gitsem iyi olacaktı. "Sato-san acaba rica etsem meyve bahçelerinizden birinden meyve toplamam mümkün mü? Bu sabah gerçekten canım taze meyve çektide.." Dedim mahcup bir şekilde. Elindeki işi bırakıp bana baktı önce. Acaba yanlış bir şey mi söyledim? Sadece ricada bulunmuştum.

Bir süre sonra yüzündeki şaşkın ifadeyi bırakıp sevecen bir şekilde gülümsedi. "Tabii ki istediğin kadar yiyebilirsin. Fakat yakındaki büyük meyve bahçelerinin hepsinin hasadı bitti ve dün paketleyerek istenilen yerlere gönderdim. Ama yaklaşık 1 kilometre uzaklıkta başka bir bahçem daha var, genelde ev için ayıracağım meyveleri ordan topluyorum. Oradan yiyebilirsin."

Yüzümde büyük bir gülümsemeyle eğik başımı karşımda kek çırpan adama çevirdim. "Gerçekten mi çok sevindim, çok teşekkür ederim." Dedim büyük bir sevinçle. Tam kapıdan çıkıp gidecekken beni durdurdu. "Biraz uzak ama oraya kadar gidebilecek misin? Eğer işim olmasaydı senin için gidip gelebilirdim. Ama yarına yetişmesi gereken bir siparişim var." Şaka mı yapıyosun be adam, şu an meyve için saraya bile geri dönebilirim.

From Traitor To Empress // DekubakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin