9

216 23 22
                                    

"İmparatoriçem." Prens annesine seslendiğinde İmparatoriçe düşünmek için masaya yasladığı ellerinden kafasını kaldırıp oğluna baktı. Ne diyeceğini biliyordum aslında, hazır konusu açılmışken nişan olayını ve 2. Prens ile Shoto arasındaki ilişkiyi söyleyecekti.

"Bu size biraz fazla gelebilir biliyorum, ama söyleyeceğim şeye göre karar almanızı öneririm." İmparatoriçe 'daha bilmediğim ne boklar var acaba' bakışını atarken korkmadım değil açıkcası. Umarım sonumuz toplu sürgün olmazdı. "Söyle" dedi bıkkın bir ifadeyle. Kadının dünyası başına yıkılacak az kaldı. Prens önce Shotoya dönüp sorar bakışlar attı, Shoto ise kafasını sallayıp önüne döndüğünde Prens İmparatoriçeye dönüp sertçe yutkundu.

"Biz, nişanımızı 1 ay kadar önce attık." Aha kadına kal geldi, bildiğin şaşkın gözlerini Prense dikmiş öylece donup kalmıştı. "Ne yaptınız dediniz siz?"

"İmparatoriçem, şu an burada İmparatoriçe olarak değilde, annem olarak sizinle samimi bir şekilde konuşmak istiyorum." İmparatoriçe bıkkınlıkla nefes verirken başını tuttu, büyük ihtimalle 'migrenim tuttu benim' diyerek ayağındaki 18 cm topukluyu çıkarıp Prensin kafasında patlatacaktı. "Dinle anne, biz bir süre kadar önce Shoto ile birbirimize uygun olmadığımıza karar verip nişanı attık. Düğünüde sürekli ertelememizin sebebi buydu. Aslına bakarsan, Shoto'nun sevdiği başka birisi var ve ben onların arasına girmek istemiyorum." Bu sefer şaşırma sırası Shotoya geçmişti çünkü bunu söyleyeceğini büyük ihtimalle o da bilmiyordu. O sırada yanımda oturan 2. Prensinde gerildiği hissettim, sahi varlığıyla yokluğu belli olmuyordu. Baya sessiz bir tipti, pek konuşkan olduğunu sanmıyorum. Üstelik en başından beri tek kelime etmemişti.

"Bu doğru mu Shoto?" Shoto'nun gerildiğini hissedip ona baktım, bana yalvaran bakışlar atıp onu kurtarmamı istiyordu. Nah kurtarırım seni, sende balo günü beni görmezden glemiştin. Gerçi o sırada yapabileceğin bir şey yoktu ama olsun. Shoto göz ucuyla 2. Prense bakarken, 2. Prenste ona bakıyordu gözlüklerinin ardından. En sonunda daha da bekletmeyerek İmparatoriçeyi onayladı. "Evet İmparatoriçem."

"Peki, kim olduğunu öğrenebilir miyim?" Shoto söylemekte tereddüt ediyordu, korktuğuna eminim. Aslında bu kadın sinirli olmadığında korkulacak bir tip değildi. Ve şu an sinirli değilde, daha çok kırgın olduğunu hissediyordum. Shoto bir iki kere kem küm ederken, sol yanımdan tok bir ses yükseldi. "Benim İmparatoriçem. Shoto'yu seviyorum."

İmparatoriçe bu seferki şaşkın bakışlarını diğer oğluna çevirmişti. Kadın şaşıra şaşıra gözleri yuvalarından fırlayacak neredeyse, kalbi falan yoktur umarım. Tansiyonu var mıdır ki? Getirin ortan tuzlu bi ayran içirelim tansiyonu falan düşmesin şimdi. "Anlıyorum." Beklediğimden daha sakin bir tavır sergileyince şaşırmıştım aslında, benim kızım bana gelip bu tür şeyler söyleyecek ve ben sakin kalacağım? Prensin kasıklarında çıkan 1-2 tüyün köklerine kadar yolardım heryeri.

"Anne, sizin oğlunuz olarak size yalvarıyorum. Katsuki ile evlenmem izin verin," o sırada sandaliyesinden kalkıp İmparatoriçenin önünde diz çöktü Prens. Tabi Prens diz çökerken biz rahat sandalyelerde yayılıp oturacak değiliz, biz de aynı şekilde kalkıp diz çöktük önünde. Hazır yere çökmüşken kucağımdaki bebeğimide sepetine geri koydum. "Eğer, eğer izin vermezseniz veliahtlık pozisyonumdan vazgeçmeye hazırım. Size yalvarıyorum, evlenmemize izin verin."

İparatoriçe şaşkın bir şekilde oğluna baktı, ardından hızla onu yerden kaldırdı. Veliahtlık pozisyonundan vazgeçmeyi isteyecek kadar çok mu evlenmek istiyordu benimle? Gerizekalı niye vazgeçiyosun, ne güzel İmparatoeiçe olurum ben. Kendini düşünmüyosan benle kızını düşün bari yavşak. Orda burda sürünelim mi yani?

"İzuku bu öyle şıp diye verilecek bir karar değil. Katsuki'nin bir suçu olmayabilir fakat babasının bize özellikle babana yaptığı hainlik halk tarafından unutulmaz bir şey. Saray halkı ve Aristokratların hepsi ona ve kızına karşı büyük bir cephe alacaktır, süikast düzenlemeleri bile muhtemel bir şey. Onunla evlenmek sizin için intihar olur." Üzülmüştüm. İmparatoriçe olma fikri bir yana, kızımın rahat etmesi için Prensle evlenmek istiyordum. Rahat ve huzurlu bir yaşam sürsün istiyorum. Fakat İmparatoriçe haklıydı, bu kızımın ölmesine sebebiyet vermekle aynı şeydi. Dolan gözlerimi sepette huzurla uyuyan miniğine çevirdim. Oysaki 3 günlük olmasına rağmen tam Prenseslere layık güzelliği vardı. Bir tutam sarı saçı onu dahada güzel yapacaktı, belkide büyüdüğünde kâküllerinin arasından çekik yeşim gözleri İmparatorluktaki bütün alfa ve betaları kendine çekecekti. Ya da kızım bir alfa olacak, bütün omegaları kendine aşık edecekti. Sana o günleri gösteremeyeceğim için özür dileirm küçük kızım. 

İmparatoriçe bana dönüp konuşmasına devam ettiğinde bakışlarımı ona çevirdim. "Bu yüzden sizi korumak için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım. Gerekirse oğlumun mutluluğunun önüne çıkan herkesi idam etmem gerekirse bile sizin huzurunuzu sağlayacağıma yemin ediyorum." İmparatoriçeyi dinlerken, sol gözümden bir damla yaş düşmüştü. Ben ne demek istediğini idrak etmeye çalışırken yanıma geldi ve ellerimi tuttu. "Artık rahatça yaşayıp huzura kavuşabilirsin Katsuki. Bunu sana bahşedeceğim. Lütfen oğlumu mutlu et." Gözümden bir kaç damla daha yaş düşerken düşünmeden karşımda ki kadının şefkat dolu gözlerine bakarak boynuna atıldım. Evet İmparatoriçeye sarıldım, ölümüm yakındır.

"Teşekkür ederim." Dedim cılız sesimle, diyebileceğim tek şey buydu.

***

Ben bir süre daha ağladıktan ve toparlandıktan sonra tekrar yerimize oturmuştuk. Masadaki herkesin yüzünde büyük bir gülümseme vardı çünkü İmparatoriçe hem bizim ilişkimizi, hem de Shoto ile 2. Prensin ilişkisini onaylamıştı. Gerçi onlarında hemen evleneceğini zannetmiyorum. Henüz yaşımız evlenme yaşı değildi. Prensin İmparator olabilmesi için biz erkenden evlenecektik ama onlar bekleyebilirdi.

Şimdi ise İmparatoriçe kucağına kızımı, daha doğrusu kızımızı almış seviyordu. Kızım ise henüz 3 günlük olmasına rağmen gülümsüyordu. Bir süre sonra ise İmparatoriçe ne benim ne de Prensin 3 gün boyunca aklına gelmediği o soruyu sordu: "Bu güzel bebişin adı ne bakayım?"

Kızım adsız kalmıştı, harika. Cinsiyeti belli olmadığından hamilelik zamanında bende düşünmemiştim. Sonradan aklıma geldi, İmparatoriçeye minnettarlık göstergesi olarak onun koymasına izin verebilirim. "Henüz bir ismi yok Majesteleri. Düşünüyordumda, neden siz koymuyorsunuz?" Söylediğim şeye karşı hem Prens hem İmparatoriçe şaşırarak bana baktı. Sonra ise İmparatoriçe tekrar bebeğime doğru döndü ve biraz düşündü.

"Miyana, adı Miyana olsun. İsmi gibi yaşayıp insanlara huzuru bahşetsin. Huzuru mutlulukta, mutlulukta ise huzuru bulsun."

Eh, artık mutlu ve huzurlu olmaktan başka şansımız yoktu sanırım.

***

Yarın finall🎉

Bu arada kimse farketmedi ama kitapta İzuku'nun ismini sadece 2 kere kullandım KSKEKOEWOOA

Neyse diğer bölüm timeskip var, düğünde görüsürüz bacımsular





Baiii

From Traitor To Empress // DekubakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin